Eğer politikacılar dikkate almayacaksa okula gidip bir şeyler öğrenmenin ne faydası olacak? Bu düşünce dünyadaki gençlerin birçoğunun aklından en az bir kere geçmiştir. Ancak örgülü saçları ve sarı yağmurluğuyla henüz 15 yaşındaki bir ergenin bu düşünceyi cesaretle dile getirmesi dünyanın pek çok farklı köşesinde yaşıtlarını harekete geçirmeye devam ediyor.
Ülkesi İsveç’in son 262 yılın en kurak yazını yaşaması – ve bunu önlemek için politikacıların çok az önem alınması- üzerine 15 yaşındaki Greta Thungerg okula gitmekten vazgeçip İsveç parlementosu önünde eylem yapmaya başlamıştı. Thunberg Eylül ayında iki hafta süresince yaptığı eylemde insanlara üstünde ‘bunu yapıyorum çünkü siz yetişkinler geleceğimi mahvediyorsunuz’ yazan bir broşür vermişti.
Sonra hiç beklenmedik bir gelişme oldu. Yaptığı eylem önce yerel sonra da uluslararası medyanın dikkatini çekince Greta bir anda basın açıklamaları yapan uluslararası gazetelerde yazıları çıkan ve hatta Davos’a davet edilen bir isim oldu. Ancak daha önemlisi şuydu: Greta’nın protestosu bir kartopu etkisi yaratarak dünyanın pek çok ülkesindeki öğrencilerin iklim değişikliği konusundaki kaygılarını paylaşmalarına ve politikacıların dikkatini çekmek için yürüyüşler yapmalarına neden oldu.
Greta’nın hangi sözleri yaşıtlarından karşılık buldu? 15 yaşındaki ortaokul öğrencisi ‘İşte kitaplarım burada ama ben kendi kendime şunu soruyorum. Okula gitmemekle neyi kaçırıyorum? Eğer politikacılar bu bilgilere önem vermeyecek, bilim adamlarını dinlemeyecekse okulda öğreneceklerimin ne önemi olacak?’ diyordu. ‘Okudukça ve yakın gelecekte bizi nelerin beklendiğini anladıkça daha çok kaygılanıyorum. Ancak kaygılanmanın hiçbir şeye faydası yok. Kaygılanmak yerine, hala bir şeyler yapmak için zamanımız varken değişim yaratmak için çalışmalıyız!’
Greta’ya ilk desteklerden biri Avustralya’dan geldi. Binlerce Avusturalyalı öğrenci Cuma günleri yaşanacak iklim değişikliği için etkili önlem almayan yöneticileri protesto etmek için sokaklara çıkarken kısa sürede pek çok ülkenin öğrencileri bu harekete katılmaya başladı.
#FridaysForFuture (gelecek için her cuma) başlığı altında toplanan öğrenciler, Belçika’da, İsviçre’de ve şimdi de İngiltere’de sokaklara çıkarak dünya liderlerini ve şirket patronlarını 2015 yılında Paris’te imzalanan iklim sözleşmesine uymaya davet ediyorlar. Giederek büyüyen hareketin bugünlerde 270 kent ve kasabada 70 bine yakın öğrencinin katılımıyla devam ettiği söyleniyor.
Öte yandan, Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Paneli’nin (BMHİP) Ekim ayında sunduğu rapora göre küresel ısınma, gelecek 1.5°C derecelik bir artışta sabitlenemezse iklim krizi artık geri döndürülemez bir sürece girecek.
Bunun anlamı ne? Rapor, sıcaklıkta yaşanacak sabitlemenin ısınmanın çevre ve canlı yaşamı, genel ekolojik denge üzerindeki olumsuz etkilerini zamanla geri çevirebilme, onarabilme açısından kritik önemli olduğunu belirtiyor.
Sıcaklık artışı 1.5°C derece ile sınırlı kalırsa, böcek türlerini % 6’sı, bitkilerin % 8’i, omurgalı canlıların % 4’ü yaşam alanlarının yarısından fazlasını kaybedecekler. Eğer sıcaklık artışı 2°C dereceye ulaşırsa, yaşam alanlarının yarısını kaybedecek olanların sayısı, böcekler için yüzde yüz, bitkiler için yüzde 200 omurgalılar için yüzde yüz artıyor.
2° C derecelik bir artış, gezegenin 12’de biri ile 5’de biri arası bir büyüklükte yeşil alanın çölleşmesi, mercanların % 99’unun yok olması, fazladan 450 milyon insanın düzenli olarak aşırı sıcakların etkisi altında kalması, yüz milyonlarcasının iklim değişikliğine bağlı olarak yoksulluk sınırın altına düşmesi anlamına geliyor. Rapor, sıcaklık artışının 1.5° C derece sınırlandırılabilmesi durumunda, ekolojik dengenin zaman içinde yeniden kurulabileceğini, kimi türlerin yok olma sürecinin geriye çevrilebileceğini mercanların yeniden canlandırılabileceğini savunuyor.
Küresel ısınmanın kontrol altına alınamaması durumunda, çölleşmeye, deniz seviyesindeki yükselmenin tarım alanlarını ve su kaynaklarını kirletmesine bağlı olarak gıda ve su kıtlığı krizlerinin derinleşmesi olasılığı atıyor. Bu olasılık, kaynak savaşlarının sıklaşması, açlıktan ve savaşlardan kaçan göçmen nüfus dalgaları komşu ülkelerin, bu arada Avrupa ve ABD gibi merkez ülkelerin siyasi dengelerini, aşırı akımları güçlendirerek olumsuz yönde, etkileme riskini de arttırıyor.