Dijital Eleştirel Pedagojinin bakış açısını anlayabilmek için gelin önce Eleştirel Pedagoji hakkındaki bilgilerimizi güncelleyelim. Eleştirel Pedagoji Nedir? Neyi önermektedir?
Okullar Toplum Fabrikaları mı?
Basite indirgeyerek anlatırsak Eleştirel Pedagoji okulları, amacı hep daha hızlı, daha fazla ve kusursuz üretim yapan fabrikalar gibi; aynı ‘içeriği’ sorgulamadan, kendi yorumlarını katmadan kavramış, standart düşünen, standart tepkiler veren olabildiğince çok sayıda öğrenci üretmeye odaklanmış kurumlar olarak görür. Bunu sağlamak için “müfredat”olarak adlandırılmış sınırları belieli bilgiyi kullanır. Okulların fiziksel tasarımları da bu hızlı üretimi destekleyecek şekilde yapılmıştır. Sınıflar ve diğer eğitim malzemeleri öğrencilerin bilgiyi sorgusuz kabul etmelerini sağlayacak şekilde düzenlenir. Bilginin tartışılmaz, sorgulanmaz doğasına vurgu yapılır.
Bu düzeni korumak için de okulların elinde önemli bir araç vardır: Sınavlar. Öğrenciler, sınavlarla ‘başarılı’, ‘başarısız’, ‘iyi öğrenci’, ‘kötü öğrenci’ olarak nitelendirilir ve bu sıfatların toplumdaki yerlerini belirleyeceğine dair imalarda bulunulur.
Okullar ve Bilgi Tarafsız Değildir
Eleştirel Pedagoji ise öncelikle önce bilginin tartışılmaz bir gerçeklik olarak sunulmasını eleştirir. Çünkü çocuklara öğrettiğimiz her bilgi aslında taraflıdır. Eleştirel Pedagojiye göre eğitim bilgiyi ezberletme değil sorgulama-keşfetme süreci olmalıdır.
Ne Öğretildiği Değil, Neyin Öğretilmediği Önemli
Ayrıca Eleştirel Pedagoji, öğrencilerin neyi öğrendikleriyle değil neyi öğrenmedikleriyle daha çok ilgilidir. Hayata ait bilginin sadece bir bölümünün, ağırlıklı olarak da teorik bilgilerin sunulması öğrencilerin dünyaya dair yorum geliştirmesini kısıtlar. Oysa bilgi öncelikle kişinin sosyo-kültürel ihtiyaçlarına ilişkin olmalıdır. Öğrenciler böylece hayatlarıyla bağ kurar ve kendi hayatlarının kontrolünü ellerine alabilirler. Freire’nin altını çizdiği gibi eğitim A’nın B’ye bilgi aktarması ya da A’nın B’nin kim olduğuna dair tanımlar yapması değildir. Eğitim A ile B’nin diyalog ve işbirliği içinde gerçekleştireceği karşılıklı bir süreçtir.
Dijital Eleştirel Pedagoji Neyi Eleştirir?
Eleştirel Pedagojinin değerlerinden yola çıktığımızda Dijital Eleştirel Pedagojinin de hangi sorgulamaları yapacağını kolaylıkla bulabiliriz. Tahmin edeceğiniz gibi Dijital Pedagoji teknolojik araçların eğitim amacıyla yoğun olarak kullanılmasına eleştirel bir bakış açısı getirir. Teknoloji fazla kullanmanın öğrenme deneyimini zenginleştirmeyeceğini hatta tersine zayıflatabileceğini savunur.
Dijital Eğitim Neleri Öğretemez?
Digital eğitim, umulanın tersine anlatılacak konulara öngörülemeyen psikolojik bir sınırlama getirir. Eğitim teknolojileri neredeyse bütünüyle izlemeye dayanan bir öğrenme deneyimi yaratır. Öğretmen, belirlenen sürede önceden hazırlanmış görselleri aktarır.
Son dönemlerdeki araştırmaların da gösterdiği gibi ders anlatımının bu şekilde mekanikleşmesi öğrencilerin soru sorma, eleştirme, deney yapma, problem çözme hatta defter tutma gibi alışkanlıklarını azaltmaktadır. Dijital Eğitim değer ve haklar eğitiminde başarılı değildir. Örneğin öğrencilerimize hak arama konusunda bir deneyim kazandırmaz. Vatandaşlık, eşitlik, demokratik katılım, karşısındakinin saygı duyma, eşit olma gibi sağlıklı toplumun temel değerlerini yaşatarak öğretemez.
Teknoloji Yaratıcılığı ve Bağımsızlığı Tehdit Eder
Dijital eğitimin dezavantajlarından biri de -tam tersi olması beklenirken- yaratıcılığa, öğretmen bağımsızlığına ve konunun yorumlanmasına darbe vurmasıdır. Çoğu zaman öğretmenler dikkatlerini dijital sunum araçlarının hazırlanmasına fazlasıyla verdikleri için ders içeriğinin üretimini gözden kaçırabilir, başka dersleri kopyalayabilirler. Bu nedenle pek çok sınıfta farklı teknolojik araçlarla aynı standart konu sunumu tekrar edilmekte; uzaktan eğitim ders videolarında farklı öğretmenler tarafından üretilmiş birbirine çok benzeyen standart sunumlar üretilmektedir.
Eğitimin Dijitalleşmesinin bir başka tehlikesi de ders sunumlarının merkezileştirilmesidir. Belirli eğitim kurumlarının geliştirdiği standart ders içerikleri, dünyanın pek çok köşesinde aynen tekrar edilmekte, böylece öğretmenin en büyük zenginliği olan yaracıtıcılık ve eleştirel düşünmesi törpülenmektedir.
Dikkatler Derse Değil, Araca Yönelebilir
Teknolojik araçların kullanımı kolaydır. Bu araçları kullandığımızda eğitimciler olarak daha bilgili, daha uzman olduğumuza gösterir; dersimizin ‘iyi bir izlenim’ bırakmasını sağlayabiliriz. Bu nedenle eğitimcilerin dikkati konu sunumundan, içerikten daha çok araçların kullanımına yönelir.
Oysa tam öğrenmenin gerçekleşmesi, dersimizin hedeflerine ulaşabilmesi, öğrenci motivasyonunu sağlanması ve bu öğrenme deneyiminin uzun soluklu olabilmesi teknolojiyi iyi kullanmaktan farkı beceriler; sezgi ve deneyim gerektirir.
Teknoloji Öğrenmeyi İyileştirmez
Dijital teknolojiler bilginin nasıl öğretileceğini bize göstermez. Sınıftaki öğrenme etkinliğini yükseltmez. Pedagojik açıdan öğretmenin işini kolaylaştırmaz. Teknoloji, bilginin daha iyi öğrenilmesini de sağlamaz. Teknoloji bilgiyi öğrencilerin sosyo-kültürel özelliklerine, deneyimlerine ve beklentilerine göre tasarlamaz. Bunları sağlayacak olan öğretmenin kendisidir.
Ders Araçlara Değil, Araçlar Derslere…
Ayrıca konunun araçlara değil, araçların konuya uygun olması gereklidir. Sınıfımızdaki dijital araçları kullanmak istediğimiz için bütün ders anlatımını dijital olarak yapmak; matematik problemlerini dijital ortamda çözmek, sınıfta uygulanabilecek bir fizik deneyinin sadece videosunu göstermek gibi tercihler dijital eğitimin etkinliğini düşürür.
Yani amaç öğrencilerimizi ve dersimizi araçlra uydurmak değil, araçları kendi eğitimin planımıza uygun bir şekilde yönetmektir.