Boşanma Davası Kılavuzu: Temel Bilgiler

Aileler İçin
Aileler İçin

Diyelim ki her şeyi denediniz yine de olmadı. Şimdi ayrılma zamanı. Neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Bu yazıda sizlere boşanma kararının hemen ardından aklınıza gelebilecek bazı temel soruları yanıtlamak ve süreç hakkında bilgilendirmek istiyoruz. 

Son mu Yoksa Yeni Bir Başlangıç mı?

Boşanma kararının verilmesinden sonra, tarafların hukuki olarak yönetmek zorunda oldukları bir boşanma süreci bulunmaktadır. Alınması gereken ilk karar, boşanma davasının hangi mahkemede ve hangi yerde açılacağıdır. Boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.  Yetkili mahkeme ise; eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Boşanma kararı ile birlikte, verilmesi gereken en önemli karar ise; taraflar arasındaki evlilik birliğinin, anlaşmalı olarak mı yoksa çekişmeli olarak mı sona ereceğidir.

Anlaşmalı Boşanma Nedir?

Anlaşmalı boşanma, tarafların kendi aralarında boşanma sonrası koşullar hakkında uzlaşıp bir sözleşmeyle mahkemeye başvurdukları bir dava türüdür.

Bir davanın anlaşmalı olarak açılabilmesinin birtakım koşulları vardır. Öncelikle taraflar arasındaki evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması gerekmektedir. Bir yıldan kısa süren evliliklerde, kural olarak, anlaşmalı boşanma prosedürü tercih edilememektedir. Ayrıca tarafların bir protokol çerçevesinde, boşanma ve boşanmanın tüm mali sonuçları üzerinde, var ise müşterek çocukların velayeti üzerinde anlaşmış olmaları gerekmektedir. Bu şartlar sağlandıktan sonra boşanmaya karar veren çiftler varsa vekilleri aracılığıyla, yok ise taraflar birlikte ya da taraflardan birisi Aile mahkemesine anlaşmalı boşanma talebini içeren dilekçe ile başvuruda bulunur ve sonrasında davaya ait harç ve masraflar ödenir. Harç ve masraflar konusunda net bir rakam söylemek mümkün değildir çünkü bu rakamı belirleyen birçok değişken söz konusudur.

Mahkemece anlaşmalı boşanma için bir duruşma günü tayin edilir ve bu durum taraflara tebligat ile bildirilir. Duruşma günü, hakim tarafları dinler ve tarafların imzalamış oldukları protokolde yer alan tüm hususlar üzerinde anlaşmış olduklarına kanaat getirdikten sonra evlilik birliğinin sona ermesine hükmeder. Bu süreç, boşanma kararı alındıktan sonra protokolün hazırlanması, mahkemeye sunulması ve boşanmaya hükmedilmesi aşamaları dahil olmak üzere, tarafların yaşadığı şehirlerdeki iş yoğunluğuna bağlı olarak 1-3 ay içerisinde sonuçlanmaktadır.

Çekişmeli Boşanma Nedir?

Çekişmeli boşanma eşlerden birinin evlilik birliğine dair özel ya da genel boşanma nedenlerinden birine dayanarak ve karşı tarafla uzlaşmadan açtığı dava türünü tanımlar. Çekişmeli boşanma davaları, anlaşmalı davaların aksine yorucu, yıpratıcı ve uzun soluklu bir süreçtir. Anlaşmalı boşanmada mahkemeye başvuru öncesinde boşanma ve boşanmanın sonuçlarına ilişkin tüm detaylar önceden belirli iken, çekişmeli boşanmada, adından da anlaşılacağı üzere, taraflar arasında boşanmanın sonuçları üzerinde bir anlaşma söz konusu değildir.

Çekişmeli boşanmada dava açan taraf, boşanma kararının verilmesine neden olan olayları, bu olaylarda diğer tarafın kusurlu olduğuna ilişkin iddiaları, iddialarını ispata yarayarak delilleri ve taleplerini içerir bir dava dilekçesi ile birlikte mahkemeye başvurur.

Bu süreçte, her bir taraf diğer bir tarafı evlilik birliğinin sona ermesinde kusurlu görür ve bu kusurları ortaya koyan iddiaları sıralayarak ve iddiaları ispata yarayan delilleri mahkemeye sunar. Çekişmeli boşanma davasında, dava dilekçesi ile mahkemeye başvurulması, cevap dilekçelerinin karşılıklı olarak verilmesi ve duruşma aşamasına geçilmesi dahi aylar sürmektedir.

Evlilik birliğinin sona ermesine neden olan olaylara, tarafların birbirlerinden taleplerine, tarafların ekonomik durumuna, müşterek çocuklara bağlı olarak çekişmeli boşanma davaları ortalama 1-5 yıl ( daha uzun süren boşanma davaları da mevcuttur. ) sürmektedir. 

 

Bu süreçte taraflar halen evli sayıldığından bir başkası ile evlilik birliği kurmaları mümkün değildir. Nitekim boşanma davası devam ederken, eşlerin sadakat yükümlülüğü devam eder. Bu yükümlülük ancak boşanma davasının kesinleşmesi ile son bulacaktır. Aile mahkemesi, yapacağı yargılama sonucunda nihai kararını verir, bu karara itiraz edilmesi halinde istinaf incelemesi başlar ve istinaf mahkemesinin aile mahkemesi hakiminin kararına karşı vereceği karara karşı da Yargıtay yolu açıktır. Dolayısıyla davanın görüldüğü ilk derece mahkemesinin boşanma kararı vermesi ile de değil,  Yargıtayın vereceği son karar ile boşanma hükmü kesinleşecektir. Aile mahkemesi kararına tarafların itiraz etmemesi halinde ise karar, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden  iki hafta içerisinde kesinleşecektir. Çekişmeli boşanma davaları, uzun ve yıpratıcı bir süreçtir. Çekişmeli boşanma kararı veren tarafların öncelikle süreci bilmesi ve bu sürece psikolojik olarak hazırlıklı olması gerekir.

 

En Temel Karar: Boşanma Sürecinde Velayet Kararı

Boşanmaya karar veren çiftlerin, üzerinde anlaşmaları gereken başka konular da vardır. Bunlardan ilki; velayettir. Boşanmaya karar veren çiftlerin müşterek çocuklarının bulunması halinde, çocuk ya da çocukların velayetinin boşandıktan sonra kime verileceği taraflarca kararlaştırılabilir. Ancak bu hususta taraflar arasında çekişme olması halinde, kararı hakim verecektir. Velayet konusunda, kanun hakime çok geniş bir takdir yetkisi vermiştir.

Hakim, çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak çocuğu taraflardan hangisinin daha iyi yetiştireceğine kanaat getirirse velayetin ona verilmesine hükmeder.

Velayetin verilmesinde eşlerin mali durumları ya da boşanmadaki kusurları kural olarak büyük bir rol oynamaz. Dolayısıyla hakim, çocuğun daha iyi yetişeceği kanaatinde ise, çocuğu mali durumu iyi olmayan ya da boşanmada kusurlu olan tarafa da verebilir. Boşanma sonucunda çocuğun velayetinin anne ya da babadan birine verilmesi ile, diğerinin çocuk üzerindeki velayeti sona erer fakat çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı devam eder. Yine bu durumda da hakim çocuğun menfaatlerini göz önünde bulundurarak, velayet hakkına sahip olmayan anne ya da babanın görüşme süresini, yerini, çocukla tek başına mı yoksa bir refakat ile mi birlikte olacağını çocuğa faydalı olacak şekilde belirler.

Boşanmış olmak, kendisine velayet verilmemiş olan anne ya da babanın çocuğun bakım masraflarına katılma yükümlülüğüne son vermez.

Çocuğun bakım masrafları kural olarak velayet kendisine verilmiş anne ya da babaya ait olmakla birlikte, diğer taraf da gücü oranında bu masraflara katılmak zorundadır. İştirak nafakasının miktarının belirlenmesine, bunu ödeyecek kişinin ve çocuğun kendisine bırakıldığı anne ya da babanın mali gücü ile çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.

Boşanmanın mali sonuçları ise; maddi ve manevi tazminat istenmesi ve nafakadır. Boşanma davasında, maddi tazminat isteyen tarafın boşanmada hiç kusurunun bulunmaması ya da diğer taraftan kusurunun daha az olması ve boşanma nedeniyle mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zarar görmesi gerekir. Yine boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakları zedelenen taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat talep edebilir. Boşanma nedeniyle, yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında ve süresiz olarak nafaka isteyebilir.  Şartların varlığı ve talep halinde, tazminat ve nafaka miktarı , tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur oranlarını göz önünde bulundurularak hakim tarafından belirlenir.

Evlilik Süresince Edinilen Malların Paylaşımı

Boşanmaya karar veren çiftlerin, boşanma davası türüne karar verdikten sonra üzerinde anlaşmaları gereken diğer bir husus da evlilik birliği içerisinde edinilen malların ne şekilde paylaştırılacağıdır. Türk hukukunda evlilik birliği içerisinde geçerli olan yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Taraflar mal rejimi sözleşmesi yaparak Medeni Kanunu’nun öngördüğü sınırlar içerisinde edinilen malların ne şekilde paylaştırılacağını kendileri de belirleyebilirler yahut Edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde, tarafların evlilik birliği içerisinde çalışmasının karşılığı olan edinimler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık vb. yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri ile edindikleri tüm mallar müşterektir.  Anlaşmalı boşanma halinde, taraflar evlilik birliği içerisinde edinilen malların ne şekilde paylaştırılacağı hususunda anlaşarak paylaşım yapabilirler. Ancak boşanma sürecinin çekişmeli olması halinde, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin ayrıca bir dava açılması gerekmektedir.

Düğün Takılarının Paylaşımı

Son olarak da, boşanmaya karar veren çiftler arasında en sık tartışılan ve anlaşmazlığa neden olan husus; düğünde takılan takıların kime ait olacağıdır. Bu hususta kanunda açık bir madde yer almasa da yerleşik Yargıtay İçtihatları doğrultusunda, düğünde takılan ‘’ziynet eşyaları’’ kadına aittir. Evlilik birliği içerisinde bozdurulmuş olsa dahi, ispat edildiği takdirde, boşanma davasından ayrı ve bağımsız bir dava türü olan  ‘’Ziynet Alacağı’’ davası açılarak takılan takıların da diğer taraftan talep edilmesi mümkündür.

Sonuç itibariyle, evlenmek her ne kadar zor bir süreç ise boşanmak da bir o kadar zor ve sabır isteyen bir süreçtir. Tarafların, boşanmaya psikolojik olarak hazırlanması ve özellikle çekişmeli boşanma türünü seçmiş ise süreci sabırla beklemesi gerekmektedir.

Sıklıkla Sorulan Sorular:

Ortak velayet nedir? Hangi hallerde karar verilir ?

Ortak velayet, çocuğun anne ve babasının, velayet hakkının kapsamına giren hak, yetki ve yükümlülüklerde ”müşterek” karar alması ve sorumluluğu da ortak paylaşmalarıdır. Mevcut yasal düzenlemelerimize göre boşanma sonucunda çocuğun velayeti eşlerden birine verilir. Ancak eşlerin talebi ve bu hususta anlaşmaları halinde, hakim tarafından çocuğun güvenliği ve üstün yararı göz önünde bulundurularak ortak velayete karar verilebilir. Ortak velayete uygulamada genellikle anlaşmalı boşanma davasında hükmedilir nitekim çekişmeli boşanma davalarında çekişmenin çocuk üzerinde de devam edeceği göz önünde bulundurularak ortak velayete kural olarak hükmedilmemektedir.

Ortak velayetin; anne baba arasındaki yetki ve sorumlulukları dengelemek, çocuk için her iki ebeveyniyle dengeli iletişimin sürmesini sağlamak gibi olumlu yönleri varken ; çocuğun yaşamında dengenin kurulamaması, ebeveynler arasında olası çatışmaların çocuğa yansıması, çocuğun karar alma durumunda fikir ayrılıklarının çocuğun karar alma sürecini çıkmaza sokması ve acil durumlarda ortak karar alınmasının süreci zorlaştırması gibi olumsuz yönleri de vardır. Dolayısıyla ortak velayet talep eden eşlerin ve kararı verecek olan hakimin bu durumları göz önünde bulundurması gerekir.

Avukat olmadan hazırlanan boşanma protokolündeki hükümler bir daha değişemez mi?

Eşlerin, vekil tayin etmeden boşanma protokolü hazırlaması ve  anlaşmalı olarak boşanması mümkündür. Boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte, protokol de kesinlik kazanır ve protokol hükümlerinin değiştirilmesi mümkün değildir. Bu durumda protokolün avukat ile hazırlanıp hazırlanmadığının bir önemi yoktur. Nitekim avukat eşliğinde hazırlanan protokol hükümlerinin de boşanma kararının kesinleşmesi ile değiştirilmesi mümkün değildir.

Ancak boşanma protokolünün vekil eşliğinde hazırlanması; eşlerin kanun çerçevesindeki hakları hususunda aydınlatılmasını ve protokol hükümlerinin bu çerçevede hazırlanmasını sağlar. Dolayısıyla sahip olunan haklar bilinmeden hazırlanan protokol hükümlerinin boşanma kararı ile birlikte kesinleşmesi,  geri dönülmez hak kayıplarına neden olacaktır. Velayet ve nafaka hususunda, yeni bir dava açarak bu hususlara ilişkin yapılan anlaşmanın değişen koşullara uyarlanması mümkün iken; maddi ve manevi tazminat, taşınır ve taşınmaz mal paylaşımı hususlarındaki protokol hükümlerinin, boşanma kararı kesinleştikten sonra değiştirilmesi kural olarak mümkün değildir.

Nafaka artışı ne zaman ve nasıl olur ?

Anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma davası sonucunda daha az kusurlu eş lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ya da velayet kendisinde bulunmayan eş tarafından çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakasının, zaman içerisinde paranın alım gücünde azalmaların yaşanması ve en başta ödenen nafaka ile aynı ihtiyaçların karşılamaması kaçınılmazdır.

Boşanma ile birlikte nafaka kararını veren mahkeme, talep halinde , ‘’hükmedilen nafakanın her yıl ÜFE oranında artırılmasına, hükmedilen nafakanın her yıl TÜFE oranında artırılmasına, hükmedilen nafakanın her yıl on iki aylık ÜFE-TÜFE ortalaması oranında’’ artırılmasına hükmeder.

Bu tür durumlarda hakim genellikle dava dilekçesinde talep edilen artış oranı üzerinden hakkaniyete ve yasaya uygun olarak karar verir. Tarafların bu hususta talebi olmadığından mahkeme tarafından nafaka artış oranı konusunda karar verilmemişse, nafaka kendiliğinden arttırılmaz. Bu durumda nafaka alacaklısı olan tarafın, nafakanın değişen ekonomik koşullara göre uyarlanması talebi ile aile mahkemesinde ‘’nafaka artırım davası’’ açması gerekir. Bu durumda hakim, mevcut koşulları yeniden değerlendirerek nafakanın artırılmasına hükmeder.

Velayetin değiştirilmesi davası hangi durumlarda açılabilir ?

Velayetin değiştirilmesi davası, velayet hakkının anne veya babaya verilmesinden sonra velayet kendisine verilen tarafın durumunun değişmesi ve sonradan ortaya çıkan çeşitli nedenlerden ötürü velayeti alan anne ya da babanın velayet hakkını gereği gibi kullanamaması ile çocuğun menfaatinin gerektirdiği durumlarda açılan bir davadır.  Buna göre;

çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi, çocuğun fiilen velayet hakkı olmayan annede ya da babada bırakılması veyahut çocuğun üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocuğun menfaatinin gerektirdiği nedenler (örneğin sağlık, eğitim, ahlâk, güvenlik), velayeti kendisinde bulunan annenin ya da babanın yeniden evlenmesi, velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere gitmesi, ölüm veya velayet görevinin kullanılmasının engellenmesi velayetin değiştirilmesi sebepleri olarak sayılabilir. Bu durumlardan birinin ya da birkaçının varlığı halinde velayetin değiştirilmesi davası açılabilir.

Boşanma davasında, velayetin eşlerden hangisine verileceği hususunda bilirkişi süreci nedir ?

Hakim boşanma talep eden eşlerin ortak çocuklarının geçici veya kesin velayetinin hangi eşe verileceğini, uygulamada kısaca (SİR) olarak bilinen sosyal inceleme raporu üzerinden incelemektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında eşler velayet hakkında ortak karar aldıklarından ortada çekişme bulunmaz. Dolayısıyla hakimin inceleme yapmasına gerek kalmaz. Ancak çekişmeli boşanma davalarında taraflar velayet hususunda anlaşamadıklarında hakimin çocuğun velayetini taraflardan birine verebilmesi için gerekli araştırmaları yapması gerekir. Sosyal inceleme raporunu düzenlemeye yetkili kişi gerekli incelemeleri ve araştırmaları yapacaktır. Boşanma davasında yapılan sosyal inceleme raporu pedagoglar tarafından hazırlanmaktadır ve ücretlidir. Görevli, sosyal inceleme raporu hazırlarken çocuğun gelişim aşamalarını inceler. Özellikle çocuğun fiziksel ve duygusal durumu hakkında araştırmalar yapar. Somut davanın çocuğun kişisel durumuna nasıl etki edeceği raporda ele alır. Özellikle çocuğun olgunluk düzeyi, varsa özürlülük durumu, bedensel sağlığı ve psikolojik sağlığı üzerinde durulur. Bunun yanı sıra uzmanlar velayet talep eden eşlerin durumları ile ilgili de araştırma yapmakla mükelleftir. Tarafların kişilik özellikleri, maddi durumları, öğrenim seviyeleri, sosyal, sağlık ,sabıka, durumları, yaşadıkları konutun vaziyeti, varsa kötü alışkanlıkları ayrı ayrı incelenir. Görevli hazırladığı raporu mahkemeye sunacak ve bu rapor aynı zamanda ebeveynlere de tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde bu rapora itiraz edebilirler. İtiraz halinde yeniden rapor hazırlanması mümkündür. Hakim sosyal inceleme raporu ile bağlı değildir ve aksine bir hüküm kurabilir.

Velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuğun ana baba ile kişisel ilişkisinin sınırları nedir ve neye göre belirlenir ?

Çocuğun anne ve babasıyla olan bağlarının kopmaması ve boşanmadan en az biçimde etkilenmesi için iki tarafla da yeterli şekilde görüşmeli ve sağlıklı bir ilişki kurmalıdır.

Kişisel ilişki tesis edilirken çocuğun bedeni, fikri ve ruhsal gelişimi esas alınarak amacı gerçekleştirici bir düzenleme yapılmalıdır. Bu da çocuğun menfaatine aykırı düşmedikçe, çocukla diğer taraf arasında yatılı olarak kişisel ilişki kurulmasını gerektirir. Bu bakımdan velayeti anneye bırakılan çocukla baba arasında kişisel ilişki tesis edilirken haklı ve geçerli bir sebep yoksa çocuk babası yanında yatılı kalacak şekilde bir düzenleme öngörülmelidir.

Ancak sir raporunda çocuğun hala annesinin bakımına ve sevgisine muhtaç olduğu ve uzun süreli ve yatılı olarak anneden ayrılmanın çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebileceği sonucuna varılırsa, kişisel ilişkinin yatılı olmayacak şekilde düzenlenmesi gerekebilir. Çünkü çocuğun üstün menfaati, velayetin ve kişisel ilişkinin kurulmasında belirleyici bir faktördür. Yargıtay emsal kararlarına göre, yaş faktörü çocuğun velayeti konusunda belirleyici olmakla birlikte, her dava özeline bağlı olarak hakim tarafından değerlendirilmektedir. Her ne kadar yaş faktörü belirleyici olsa da, her dava kendi koşullarına göre değerlendirilir. Velayet kendisinde olmayan kişinin, çocuğun menfaatini olumsuz yönde etkileyecek kötü alışkanlıkları, psikolojik problemleri var ise çocuğun velayet hakkı kendisinde olmayan taraf ile kişisel ilişki kurulma sınırı hakim tarafından dikkate alınır ve çocuğun velayet olmayan tarafta yatılı olarak kalmamasına karar verilir.

Velayet hakkı anne/babada olan çocuğun, velayet hakkı olmayan tarafın onayı olmaksızın yurt dışına çıkışı nasıl olacaktır?

Türk hukuk kurallarına göre velayeti annede olan çocuğun yurtdışına seyahat, eğitim gibi sebeplerle çıkması durumunda babadan yurt dışına çıkış için izin alınmasına gerek yoktur. Fakat bazı durumlarda seyahat edilecek ülke yurtdışına çıkış için babadan alınacak izin belgesi talep edebilmektedir. Çocuğun yurt dışına çıkarılması olayında muvafakatnameye ihtiyaç olup olmadığı husus her somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterir. Ancak velayet hakkı olan eşin çocuğu kaçırmak gibi amaçlarla diğer tarafın çocuk ile olan haklarını kısıtlamak amacıyla yurtdışına çıkma durumu var ise çocuğun menfaati gözetilerek çocuğa yurtdışı yasağı getirilmesi mümkündür. Bunun için durumun delillerle ispatlanması gereklidir.

Bu metin Avukat Ceren Temiz  ve Doktor, Psikolojik Danışman Bingül Kemiksiz Uzel tarafından hazırlanmıştır.

Etiketler: Anlaşmalı Boşanma Nedir, boşanma davası, Boşanma Kılavuzu, boşanmada çocuğun velayeti, boşanmada düğün takılarının paylaşımı, boşanmada mal paylaşımı, Çekişmeli Boşanma Nedir, ortak velayet nedir

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun.
Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Takipte Kalın!

Facebook sayfamızı beğenin ve yeni yazılarımızdan haberdar olun.

Reklam

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

milli eğitim bakanı olsaydım kitap
eğitim kolektifi milli eğitim bakanı olsaydım kitap satın al

Milli Eğitim Bakanı Olsaydım

Orijinal fiyat: 150 ₺.Şu andaki fiyat: 90 ₺.

Ahmet Yıldız, Ayşegül Kanal, Cem Demirayak, Gözde Durmuş, Engin Karadağ, Erdal Atıcı, Erdal Küçüker, Esergül Balcı, Fevziye Sayılan, Feyzi Coskun, Gökçe Güvercin-Seçkin, Gözde Durmuş, Hasan Aydın, M. Cansu Balcı, Meral Uysal, Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Nurcan Korkmaz, Orhan Özdemir, Reşide Kabadayı, Rıfat Okçabol, Selen Balcı, Ş. Erhan Bağcı, Vildan Özdemir
Eğitim Kolektifi Yayınları
Reklam

En Yeniler

En Popüler

Dosyalar

Reklam