Anano Deneyi bilir misiniz? 2016 yılında Unicef tarafından, kız çocuklarının eğitim eksikliğine dikkat çekmek için, Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te bir deney gerçekleştirildi. Amaç, dış görünüşün farkedilirlik üzerindeki etkisini gözler önüne sermekti. Deneyin birinci basamağında Anano adlı altı yaşında bir kız çocuğu, tek başına ve şık giysilerle kalabalık bir kent meydanına bırakıldı. Küçük Anano’nun şehir meydanındaki yalnızlığı yetişkinler tarafından hemen farkedildi. Yanına gelen büyükler anne babasının nerede olduğunu sordular, yardım teklifinde bulundular. Anano, aynı şık giysilerle bir restorana bırakıldığında ise hemen her masada gülümsemelerle karşılandı.
Deneyin ikinci basamağında, Anano, eski ve kirli giysiler ve makyajla kirletilmiş yüzüyle aynı kalabalık meydana bırakıldı. Küçük kız, neredeyse görünmez olmuştu. Dakikalarca, saatlerce beklediği meydanda yanına bir tek kişi bile yaklaşmadı.
Aynı eski giysilerle, daha önce bulunduğu restorana bırakıldığında ise müşteriler küçük kızın varlığından rahatsız oldu ve garsonlardan dışarıya çıkartılmasını istediler. Deney, küçük oyuncu, çevresindeki insanların kendisine kötü davranmasına çok üzülüp ağlamaya başlayınca sona erdirildi.
Anano deneyi zaten bildiğimiz gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkartır. Zengin ve bakımlı çocuğun aldığı toplumsal kabulle, yoksul, bakımsız çocuğun aldığı –ya da alamadığı- toplumsal kabul arasında bir uçurum vardır.
Neden? Çünkü modern çağın medya ve endüstrileri güzellik konusunda algılarımızla öylesine oynandı ki dış görünüşün ardındaki gerçeği anlamakta zorluk çekiyor sadece görsellikle yönlendiriliyoruz. Nasıl mı? İşte size görselliğin üzerimizdeki yadsınamaz etkilerini gösteren bazı bilgiler:
1.İyi Giyimli İnsanların Daha Akıllı Olduklarını Düşünüyoruz.
Pek çok araştırmaya göre bakımlı, güzel, iyi giyimli insanların daha akıllı, başarılı ve daha eğitimli olduğuna inanıyor; onlara daha çok saygı duyuyoruz. Her şeyden önce iyi giyimli bir insana belirli bir mesafeden daha fazla yaklaşamıyor, ‘siz’ diye hitap ediyor ve konuşma sırasında karşıt fikirli olsak da kendi fikrimizi söyleyemiyor, onlara sesimizi yükseltemiyoruz.
Tam tersi şekilde de, giysileri ve fiziksel görünümleriyle daha ortalama olan insanlarla tanıştığımızda ise ‘sen’ diye hitap edebiliyor ve bir anlaşmazlık durumunda daha kolay itiraz edip, sesimizi yükseltiyoruz.
İyi giyinmemiş insanların eğitim düzeylerinin ya da toplumsal statülerinin düşük olduğunu düşünüyoruz. Bir kuyrukta beklemesi gereken ‘iyi görünümlü’ insanların bir süre sonra beklemekten şikayet etme olasılığı, vasat görünümlü kişilere göre çok daha yüksek. Yine bir kuyrukta, bir asansörde iyi görünümlüler, iyi görünümlülerle; vasat görünümlüler, vasat görünümlülerle yakınlaşmayı tercih ediyorlar. İyi görünümlülerle vasat görünümlüler arasında bir iletişim olması durumda ise bedensel olarak mesafe yarım metrenin altına düşmüyor.
2. Anneler Güzel Bebekleri Daha Çok Kucaklıyor!
Benzer görsellik etkisinin bebeklerimiz ve çocuklarımız için de geçerli. İnanması zor ama doğduğunda çevresi tarafından sevimli ya da güzel olarak nitelendirilen bebeğin annesi tarafından kucağa alınma, gözlerinin içine bakılarak bebekçe konuşmalar yapılma ve kucaklanma süresi daha az sevimli bulunan bebeğe göre daha uzun oluyor. Daha az sevimli bulunan bebeklerin fiziksel gereksinimleri karşılansa da, anne ile kurdukları göz teması, küçük oyunlar ve aile fertleri tarafından kucaklanma sürelerinin daha kısa olduğu görülebiliyor.
3. Görünüm, Sınıfta Öğretmen Desteğini Arttırıyor
İyi giyinmiş, temiz ve bakımlı çocukların örneğin bir çocuk bahçesinde ya da ilk kez girdiği bir sınıfta arkadaş bulma olasılığı, vasat görünümlü çocuklara göre daha yüksek. Bu çocuklar öğretmenleri ya da çevrede bulunan diğer yetişkinler tarafından;
- daha çabuk fark ediliyor,
- başka hiçbir kanıt yokken akademik olarak başarılı olacaklarına kolayca inanılıyor,
- öğretmenlerinden azar işitmiyor,
- anlayamadığı konularda arkadaşlarından ve öğretmenlerinden yardım alıyor
- daha yüksek ‘sözlü notları’ alıyorlar.
4. Dış Görünüm Arkadaş Bulmayı Engelliyor
Tahmin edebileceğiniz gibi vasat giyimli çocuklara yönelik yaramazlık, başarısızlık, kabul görmeme oranları daha yüksek. Görünüşü ya da giysileriyle, içine girdiği sınıfın ortalamasına uymayan bir çocuğun arkadaş bulabilmesi çok daha uzun zaman alıyor. Fiziksel görünümü konusunda özgüveni olmayan öğrenciler, sınıflarının arka sıralarında oturmayı, derse daha az katılmayı tercih ederken, öğretmenler bile, vasat giysili bir çocuğun akademik olarak başarısız olacağına –bu durumu destekleyecek başka hiç bir ipucu yokken- daha kolay inanıyor, bu çocukları daha az destekliyorlar.
5. Zayıf Olmak Çocuklar İçin Bile Önemli
Öte yandan dünya üzerindeki kadınlara dayatılan “zayıf olan güzeldir” baskısı, uzun bir süredir çocukları da etkisi altına almaya başladı. Medya güzel olmanın standartları hergün daha yukarıya çekerken, çocuklarımız daha küçücük yaşlardan itibaren bedenlerini kendi kişiliklerinin tek yansıması olarak algılamayı öğreniyorlar. Böylece, kendilerine biçtikleri değer, sahip oldukları özgüven, utangaç ya da dışa dönük olmaları dış görünüşlerinin başkaları tarafından algılanışıyla bağlantılı hale geliyor.
Dış Görünüm Her Şeydir Algısını Yıkalım
Peki ne yapabiliriz? Televizyonlar, yazılı basın, reklam ve oyuncak endüstrisi beyinlerimizi yıkamaya çalışırken, çocuğumuzu bir sırça köşk içinde büyütebilmemiz imkansız. Ancak yine de çaresiz değiliz. En azından evimizdeki günlük dilin, medyanın beden algısına hizmet etmemesini sağlayabiliriz. Örneğin kızlarımızı sürekli diyet yapılan, her sabah tartının başında kaygılı dakikalar geçirilen bir evde yaşatmamakla ile başlayabiliriz. Aldığımız kilolardan sürekli şikayet etmekten vazgeçip çocuğumuzla birlikte spor yapabiliriz. En bakımsız halimizle ayna karşısına geçip kendimizi ne kadar iyi hissettiğimizi gösterebiliriz.Şık,son moda giysiler, pahalı aksesuarlar olmadan da çekici olunabileceğini anlatabiliriz.
Gerçek Güzellik Bir Görünüm Değil, Bir Yaşam Duruşudur
Aslında medyanın bize unutturmaya çalıştığı, gerçek güzelliğin görünüşün ötesinde bir duygu, bir algılama biçimi olduğu gerçeğidir. Çünkü gündelik hayatlarımızda yaşanan güzelliğin medyanın tanımladığı standart güzellikten başka bir şey olduğunu genellikle gözden kaçırırız. Güzellik denince aklımıza gelen endüstrinin beklentilerine uygun fiziksel ölçülerdir. İnsanlarla iletişime geçtiğimizde güzel bulduğumuz ise bir davranış, bir duruş ya da bir paylaşımdır. Benzer şekilde medyanın tanımladığı çirkinlikle, insanların tanımladığı çirkinlik de birbirinden farklıdır. Medyanın çirkinlik tanımı yine görünüm üzerine bir tanımlamadır. Oysa günlük hayatta bir insanı çirkin olarak nitelendirdiğimiz zamanlar nadirdir. Çirkin bulduğumuz şey o insanın davranışı, konuşma biçimi, öfkesi,saldırganlığı ya da bencilliğidir. Yani, güzellik de çirkinlik de görsel değil, duyusal kavramlardır.
Bir kez daha altını çizelim: Bütün kararlılığıyla üstümüze abanmış piyasa ekonomisinin vahşi oyuncularına karşı durmak kolay değildir, evet. Siz ne kadar anlatırsanız anlatın medyanın görsel malzemelerinin etkisi çocuklarımızın küçük beyinlerinde sizin sözünüzden güçlüdür, evet.
Yine de örneğin babalara soralım: Kızına fotomodellerin, video kliplerdeki dansçıların, reklamlarda, afişlerdeki kadınların bedenlerinin aslında öyle olmadığını; olduklarından daha zayıf, daha genç, daha kusursuz bir izlenim yaratabilmek için sonradan değiştirildiğini ve dünyanın hala böyle yalanlara ihtiyaç duymasının saçmalık olduğunu söyleyebilecek kadar cesur ve akıllı bir baba olmak istemez misiniz?