Çocuklarımızı kırıp dökmeden öğretemez miyiz? Doğru öğretim-öğrenim dinamiği nasıl olmalı? En üretken öğretmen-öğrenci ilişkisi nasıl olmalı? Öğrenme nasıl ve niçin ölçülür?
Salman Khan, eğitimciler ve aileler arasında çok ses getiren kitabı Dünya Okulu’nda modern zaman okullarını anlatır. Khan bize, son 200 yıldır yapılarında neredeyse hiç bir değişim gerçekleşmemiş olan okulların enerjilerinin büyük bölümünü çocuklarımızı daha iyi eğitmek yerine onları ölçmeye ve sıralamaya ayırdıklarını anlatır; ve günümüzden yaklaşık yüzyıl önce çocukların tam öğrenmesini hedefleyen bir ‘radikal’ eğitimcinin çalışmalarından söz eder.
Carleton W. Washburne: Unutturulmuş Bir Eğitimci

Carleton W. Washburne Chicago’nun zengin banliyölerinden birine okul müdürü olarak atandığında takvimler 1920leri göstermektedir. Washburne küçük ölçekli bu okulda velililerin çocuklarının eğitimine gösterdikleri ilgiden de cesaret alarak yeni bir öğrenme sistemini uygulamaya koyar: Eğitim tarihine adını Winnetka Planı olarak yazdıracak olan bu yeni girişimin hedefinde öğrencilerin anlatılan konuları tam olarak öğrenmesi gibi dönemine göre çok ‘radikal’ bir kavram vardır.
Öğrencinin Tam Öğrenmesi: Neden Radikal Bir Hedef?
Tam öğrenme hedefini radikal kılan nedir?
# O güne kadar hiç bir eğitimci öğretme hızını öğrencilerin öğrenme hızına uydurması gerektiğini düşünmemiş,
# Öğrettiği konunun tam olarak anlaşılıp anlaşılmadığını merak etmemiştir.
Washburne’nin amacı ise tam olarak budur: Her öğrencinin konuları eksiksiz ve tam olarak anlayabilmesi. Bu nedenle Winnetka Planının da ilkelerini şöyle sıralar:
# Uygun ve yeterli koşullar sağlanırsa bütün öğrencileri öğrenebileceğine dair inanç ve hiçbir öğrencinin kendisini akademik olarak yetersiz hissetmemesi Winnetka planının temel yaklaşımıdır.
# İkinci olarak, anlatılan konular yani müfredat yıllık bir plana göre değil, anlama ve uygulamaya geçirme sağlanmasına göre ilerlemektedir.
Tahmin edebileceğiniz gibi, sadece bu iki hedef bile gelenekse okulu kurallarını sessiz ama kesin bir biçimde tersyüz etmektedir.
Geleneksel Müfredat Nasıl İşler?
Geleneksel modelde her konu ya da kavrama belirli bir sınıf zamanı ayrılmakta; verilen süre bittiğinde, bütün sınıf bir sonraki konuya geçmekte ve öğrencilerin konuyu tam olarak anlayamamış olabileceği gerçeği göz ardı edilmektedir.
Buna karşılık Washburne’nin sisteminde, öğrenciler kendilerine en uygun hızda, uygun egzersizlerle, aynı öğrenme düzeyine farklı sürelerde erişiyor, daha hızlı öğrenenler sonraki konuya geçebiliyor ya da ‘destek egzersizleri’ yapabiliyorlardı. Daha yavaş öğrenenlere yardım etmek için bireysel dersler, arkadaş desteği ya da ek ev ödevleri veriliyordu.
Önemli Olan Kavrama!
Wasburne göre önemli olan kavramaydı. Yani geleneksel akademik modelde, bir şeyi öğrenme zamanı sabit ama kavramın anlaşılma düzeyi değişkenken, Washburne bunun tam tersini savunuyordu. Sabit olması gereken şey yüksek anlama düzeyi, değişken olması gereken şeyse öğrencilerin bir kavramı anlamak için sahip oldukları süre ve anlatılma biçimleriydi.
Peki uygulamanın sonuçları eğitimciler açısından anlamlı mıydı? Yanıt pek çok açıdan olumluydu. Programa katılan öğrenciler hemen her alanda kendi öğrenme hızlarına göre ilerliyor, öğretmenler büyük bir orkestrayı aynı anda hareket etmeye çalışan şeflerden çok, bireysel desteğe ihtiyaç duyanlara destek olan kişisel koçlar gibi hareket ediyorlardı.
Bir araştırmaya göre ‘Tam öğrenme programlarının bütün düzeylerindeki öğrenciler, geleneksel eğitim sistemindeki öğrencilerden daha başarılı oldu. Öğrenciler tam öğrenmede öğrendiklerini hem kısa dönemli hem de uzun dönemli araştırmalarda daha uzun süre korudular.’ Bir başka araştırmaya göre ise ‘tam öğrenme daha yavaş ve daha hızlı öğrenciler arasındaki akademik farklılaşmayı azaltıyor, bunu da daha hızlı öğrencileri yavaşlatmadan yapmaktaydı.’
1920’lerin savaş sonrası gelişen ekonomisinde, özellikle de kısa sürede sağlanan olumlu sonuçlarla, uygulanan bu plan ülke çapında ilgi odağı oldu. Washburne, ülkenin her köşesinde tanınan bir eğitim kahramanı haline gelirken, tam öğrenme uygulamaları içeren alıştırma kitapları ülkenin çok satan kitapları listesinde yer almaya başladı. Ancak, kısa zaman sonra bu sıra dışı model –şaşırtıcı bir şekilde- unutuldu.

Neden Unutuldu?
Salman Khan’a göre bu unutuluşun bir nedeni yeni modelin tüm ülkede uygulamasının maliyetli olmasıysa bir diğer nedeni de ailelerin ve eğitimcilerin ataleti ve direnişiydi. Yine Khan’a göre, 1989 yılında yapılan bir araştırmada, 1893-1979 yılları arasında ana akım öğretim yöntemlerinin ve malzemelerinin neredeyse hiç değişmediği gösteriyordu. Sanki eğitimciler, dünyada hemen her alanda yaşanan gelişim ve dönüşümün dışında kalmayı tercih etmiş gibiydiler!
2000li yıllarda ilerlerken eğitimde durumumuzun pek de farklı olduğu söylenemez. Doğru öğretim-öğrenim dinamiği, öğretmen-öğrenci ilişkisi nasıl olmalı?Geleneksel öğretmen odaklı sınıfları, sınavdan bir gece önce bilgileri ezberlediğimiz kitapları bırakıp öğrenmenin kendisine konsantre olabilecek miyiz? Kim bilir belki de bunun için yeni bir Washburne’ye ihtiyacımız olacaktır.
Kaynaklar:
T. Guskey ve S. Gates, “Synthesis of Research on the Effects of Mastery Learning Elemantary and Secondary Clasrooms”, Educational Leaderhip 43, no.8 1986
Levine, Improving Student Achievement Through Mastery Learning Programmes San Fransisco, 1985
Bu yazının oluşturulmasında Salman Khan’ın Dünya Okulu, Eğitimi Yeniden Düşünmek, Yapı Kredi 2017 (sayfa39-41) adlı kitabından faydalanılmıştır.














