Eğitimle eşitlik sağlamak, farklı ekonomik koşullara sahip çocukların kaderini değiştimek mümkün mü?Günümüzde pek çok kişi -yanlış bir şekilde- eğitimin amacının kişilerin temel bilgi ve becerileri edinerek meslek hayatına hazırlanması olduğunu düşünüyor. Oysa, nitelikli eğitimin temeli kişiyi bir “eleman” haline getirmek değil, düşünen, sorgulayan, üreten bir birey haline getirmektir. Bu nedenle Dewey’in de dediği “hayata akılcı ve insancıl şekilde yaklaşmayı öğretmeyen ve insanların hayatına dokunmayan bir eğitim sistemi eğitim olmaktan çok bir çeşit terbiye olacaktır.” Doğru eğitim yeni kuşaklara daha iyi hayatlar sunacaktır.
Eğitim tarihinde böyle duyarlı bir bakış açısıyla hazırlanmış ve bazıları yüzbinlerce çocuğun hayatına dokunmuş bazı özel eğitim projeleri olduğunu biliyor muydunuz? 1960’lı yıllardan itibaren ilk örnekleri uygulanmaya başlanan bu projelerin bir bölümü bugün hala devam etmektedir. Bu makalede değineceğimiz çalışmaların tümü ABD kökenli erken çocukluk eğitimi programlarıdır. Tümü, ABD’nin demografik özellikleri doğrultusunda Afro-amerikan ve Kızılderili kökenli çocuklar hedeflenmiştir.
Ayrıca bu eğitimlerin başlatılma nedenleri -zeka gelişimi değil- cinsiyet, etnik köken ya da farklı sosyo-ekonomik gruplar arasında oluşan başarı uçurumunu ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte bu destekleyici eğitimlerin etkinliğini ölçmek için çoğunlukla IQ testlerinin kullanılması bu uygulamalarla zeka arasında bağ kurulmasına neden olmaktadır.
Yazı İçeriği
Çoğu ABD kökenli olan bu programların en çok bilineni şüphesiz Head Start’tır. 1965 yılında daha çok düşük sosyo-ekonomik gruplardan gelen yaklaşık 550 bin Afro-Amerikalı ve kızılderili kökenli çocuğun duygusal, sosyal, psikolojik, sağlık ve beslenme ile ilgili ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla başlatılmış günümüze kadar 22 milyon çocuğun desteklendiği bir programdır.
Bu yaklaşımın özü, düşük gelirli aile çocuklarının sosyal ve fiziksel kazanımlar yönünden geride kaldığı düşünülür. Bu nedenle, yoksulluğun çocukar üzerindeki olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması ve çocuklara küçük yaşlardan itibaren yaşamlarının eğitimsel ve sosyal olanaklar sağlamak amacıyla başlatılmıştır.
Head Start’ın önceden belirlenmiş bir ulusal müfredatı yoktur. Daha çok uzman eğitimcilerin yönlendirmeleriyle çocukların sosyal, duygusal, zihinsel gelişimlerinin çok şekillerde desteklendiği çalışmalarda deneyim, sosyal etkileşim ve paylaşım gibi öğrenme değerleri öne çıkmaktadır.
Head Start’ projesinden söz edip, Artur Jensen’dan söz etmemek olmaz: IQ ve zeka kavramlarının, okullar ve eğitim perspektifinden tartışılmaya başlamasını büyük oranda günümüzden 50 yıl önce yazılmış bir makaleye borçlu olabiliriz. 1969 yılında döneminin saygın sosyologları arasında yer alan Arthur Jensen’dan Head Start programını değerlendiren bir makale yazması istenir. Yazısında “Head Start’ın pek de umulduğu gibi olmadığını” belirten Jensen, başarısızlığın nedeninin “zekanın -eğitim gibi çevresel faktörlerle değil- %80’e varan oranlarda kalıtımsal faktörlere bağlı olmasına” bağlar. Jensen’a göre aileleri yeterince zeki olmayan Afro-Amerikalıların böyle bir programdan fayda görmesi mümkün değildir!
Bu yaklaşıma tüm çevrelerden tepkiler yağar. Zekanın sadece kalıtımla belirlenebilen ve hayat boyu asla geliştirilemeyecek bir olgu olması fikri özellikle de eğitimciler tarafından eleştirilir. Nitekim APA’nın zeka ve IQ hakkındaki 1996 raporu bu çalışma hakkında şu yorumları yapmaktadır:
Head Start programına katılan öğrenciler, pek çok eğitim deneyimi yaşadılar ancak bu sadece 2 yıl sürdü. Bu destek süresince öğrencilerin sınav sonuçları, konu kavrayışları yükseldi. Ancak destek sona erdiğinde başarı da sona erdi. Sadece notlar açısından baktığımızda bu programlara katılan öğrencilerle diğer öğrenciler arasında dikkate değer bir IQ farkı gözlenmez. Bununla birlikte bu çocukların büyük bölümü nün hayatlarında farklı olumluluklar yaşadığını biliyoruz. Bu çocuklar örneğin hayatları boyunca daha iyi iletişim kurdular, pek çoğu lise mezunu oldu, hayatlarını yönettiler ve ve başarılı bir meslek hayatları oldu.
Bir başka eğitim destek çalışması Abecedarian Projesidir. Bu çalışmada deney grubuna alınan ve büyük bölümü Afro-Amerikalılardan oluşan 4 aylıktan 5 yaşına kadar çocuklar, haftanın 5 gününü özel eğitim merkezlerinde geçirir. Ayrıca deney grubundaki çocukların ailelerine düzenli ziyaretler ve danışmanlık verilir.
Deney grubundaki çocuklar 21 yaşına geldiğinde
Deney Grubundaki Çocuklar 30 yaşına geldiğinde
Dezavantajlı öğrencilerin desteklenmesi amacıyla başlatılmış bir başka örnek de 1962 yılında başlayan High Scoope çalışmasıdır. 1962 yılında David P. Weikart ve meslektaşları tarafından geliştirilen ve bugün dünyanın bir çok ülkesinde uygulanmakta olan bir okul öncesi eğitim yaklaşımı haline gelmiştir. Özel olarak dezavantajlı grupları hedeflemeyen bu yaklaşımın oluşturulmasına Piaget’in kuramları rehberlik etmiştir. Bunun anlamı şudur: Öğretmen yaklaşımının temelinde çocukların kendi tercihlerini ifade etmelerine, karar vermelerine, sorumluluk almayı öğrenmelerine, öz disiplin ve yeteneklerinin geliştirilmesine destek olmak vardır. Böylece çocukların yaratıcı, girişken, sorgulayıcı, kendini rahatça ifade edebilen, başkalarının görüşlerine açık bireyler olarak yetişmeleri teşvik edilir.
Nobel Ödüllü James Heckman tarafından yapılan bir incelemede, desteklenen öğrencilerin liseden mezun olma oranlarının, gelirlerinin, üniversiteye devam etme oranlarının yükseldiğini ortaya koymuştur. Ayrıca çocukların suç işleme oranları da düşmüştür.
Bu üç örneğin sonuçlarından da görebildiğimiz gibi, dezavantajlı gruplara destek sağlamayı amaçlayan bu eğitimlerle IQ skorlarının yükselmesi arasında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Bununla birlikte programlara katılan çocuklar çok farklı yönlerden olumlu etkilenmişlerdir. Program katılımcıların büyük çoğunluğu topluma daha faydalı ve üretken bireyler olmayı başarmış; daha yüksek IQ puanlarına sahip olan kişiler ulaştığı daha işlerde çalışma, daha doğru kararlar alma, sağlıklı olma gibi konularda başarılı olmuşlardır. Bu da sosyal performansın sadece IQ ile ilişkili olmadığını, sunulan fırsatların elde edilen sonuçları doğrudan etkileyebildiğini göstermektedir.
Bu makale ilginizi çektiyse “Çocuğun Beynini Bilgi Değil Deneyim Şekillendiriyor” adlı yazımız da göz atabilirsiniz.
Kaynak:
U. Neisseret al. (2005). Intelligence: Knowns And Unknowns..American Psychological Association, sf: 77-101. doi: 10.1037/0003-066x.51.2.77.
Head Start: Five Decades of Progress-2018, John W.Hagen, …Shafiul Alam, in Encyclopedia of Infant and Early Childhood Development (Second Edition), 2020
Son yıllarda köy enstitüleri üzerine düzenlenen sempozyum, panel ve çalıştay sayısı artıyor; köşe yazarları enstitülerden…
Finlandiya hakkında ne biliyorsunuz? Dünyanın en mutlu ülkesi olduğunu mu? Evet, doğru. Eğitim sisteminin çok…
Öğretmenlik sınırları sınıf duvarlarının çok ötesine taşan, bir alan bilgisinden çok daha fazla yaşam…
Aristoteles, bundan yaklaşık 2500 yıl önce (MÖ 384 - MÖ 322) zevkli etkinliklerin,…
Okul reddi nedir? Neden bazı çocuklar okula gitmek istemez? Bu isteksizliğin ardında nasıl süreçleri vardır?…
Bir çocuk için büyümek, gelişmek ve yeni şeyler denemek bir yanıyla çok zevkli, eğlenceli ve…
Leave a Comment