2006 yılında kurulan ve henüz oldukça genç bir eğitim kurumu olan Arizona Devlet Üniversitesi, hem sürdürülebilirlik etkisi açısından ABD’nin 1 numaralı kurumu olmayı hem de dünya üniversiteleri arasında ekolojik tavrıyla lider bir konuma ulaşmayı başardı. Bu başarının temelinde üniversite yönetiminin iklim değişikliğinin dengelenmesine katkıda bulunmayı hedefleyen, bütünüyle ekolojik politikalar gözetilerek tasarlanmış bir kampus yaratılmış olması var. Bunu yanı sıra üniversite, sürdürülebilirlik açısından yenilikçi uygulamaları geliştirmeye dönük pek çok araştırma çalışması yürütüyor.
Ayrıca Üniversitenin, sıfır atık yaratmak; iklim değişikliğine minimum olumsuz etkiyi değil, olası en yüksek olumlu etkiyi yaratmak; bütün akademik bölümlerin sürdürülebilirlik hedefleriyle tutarlı olan misyon, politika ve faaliyetler yürütmesi gibi tmel politikaları da bulunuyor. Arizona Üniversitesi başta Sürdürülebilir Kalkınma, Sürdürülebilir Gıda Sistemleri gibi alanlar olmak üzere çok sayıda ekoloji odaklı lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi sağlıyor.
Yerli Kültürü Koruyarak Sürdürülebilirliği Desteklemek
Kanada’nın yerli halkalarının yoğun olarak yaşadığı bölgelerden biri olan Manitoba’daki Manitoba Universitesi’nde hayata geçirilen ve öğretmenlere yönelik olarak hazırlanmış bir eğitim programı, Kanadalı öğretmenlere üstünde yaşadıkları toprakların ilk sahiplerine ait kültürel değerleri öğretiyor. Kanada yerli halklarından Metis’lere ait kültürel değerlerin, unutulmaya yüz tutmuş Cree dilinin öğretildiği programda, eğitimcilerin bu yerel halkın kültürel değerlerine karşı bir duyarlılık geliştirmeleri; kendi öğretme ortamlarına bu duyarlılığı taşımaları ve böylece yerel halktan olan öğrencilerine daha kapsayıcı davranmaları amaçlanıyor.
Manitoba Üniversitesi’nın gerçekleştirdiği bu program eğitim literatüründe toprak temelli ya da yerel temelli eğitim olarak adlandırılıyor. Toprak temelli eğitim, belirli bir coğrafi bölgeye özgü, dile, kültüre ve yerli topluluklara dayalı bilgiyi korumayı amaçlayan bir eğitim içeriğidir. Böylece bu yerel toplulukların dilinin, geleneklerinin korunmasını, farklı toplulukların bu gelenekleri öğrenmesini ve kültürün yeniden güçlenmesi amaçlanmaktadır. Toprak temelli eğitimlerde, o topluluğun toplum önderlerinin ya da bilgi aktarıcılarının ders vermesi ve yeni kuşakların bu eğitimlere devam etmesi bu tür eğitimlerin en temel özelliklerindendir.
Peki böyle bir eğitim programı neden sürdürülebilirlik eğitimi olarak görülmeli? Nüfusu hala büyük oranda ve sürekli göç hareketleriyle oluşan Kanada, bu nüfus yapısı nedeniyle kendi yerel halklarının kültürüne oldukça yabancı yeni halklara ev sahipliği yapıyor. Buna özellikle 1800lerde yerli halkın “Kanadalılaştırılması” için yapılan “eğitim” çalışmaları da eklendiğinde yeni Kanadalıların, yaşadıkları toprakların geçmişine çok yabancı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kanada Hakikat ve Gerçekler Komisyonu’nun da açıkladığı gibi (2015) “ülkenin yerli halkları ve yeni yerleşimcileri arasında geçmişle yüzleşmeye, saygı ve uzlaşmaya dayanan bağ kurulması” ülkenin hem kültürel hem de ekolojik sürdürülebilirliği açısından önemli. Çünkü kültürel ve ekolojik sürdürülebilirlik birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki kavram. Yerli halkların kültürel biriminin hak ettiği değeri görmesi, anlaşılması ve korunması da bu kültürel bağın ilk adımını oluşturacak bir adım.