Paulo Freire: Bir Öğretmen Değişir, Bin Öğrenci Değişir!

Eğitimciler İçinEğitim Politikaları
Paulo Freire

Paulo Freire, dünyanın en çok tanınmış eleştirel eğitimcilerindendir ve dünya eğitim tarihinin en çok okunmuş ve kafalarda en çok soru işareti yaratmış kitaplarının başında kuşkusuz Ezilenlerin Pedagojisi gelir.  Freire’nin pembe kitabı, Latin Amerika’dan, Afrika’ya ve hatta  ABD’ye kadar pek çok okurun dünyaya ve özellikle de okullara bakışını değiştirmiştir.

Peki, Ezilenlerin Pedagojisi neyi anlatır ve neden bu kadar önemlidir? Freire kitabında bize hayatın en temel çelişkilerinden söz eder; toplumun ezenler ve ezilenler olarak bölünmüşlüğünün -ve daha önemlisi- bu bölünmüşlüğün ezilenler tarafından da benimsenmesinin hikayesini katman katman anlatır bize.

Toplum mu Okuldan, Okul mu Toplumdan?

Ancak özellikle dikkatli eğitimciler için satır aralarına gizlenmiş bir başka çelişki daha vardır. Freire, o çok sahiplendiğimiz, daha iyi, daha eşit bir toplum için umut bağladığımız ve yüzyıllardır bir sırça köşk gibi görüp savunduğumuz okulların, hem bütün olumsuzluklarıyla içinde yaşadığımız toplumunun bir mikro örneği olduğundan hem de ezen-ezilen çelişkinin gerçek kaynağı olduğundan söz etmektedir.

Paulo Freire’ye göre benimsediğimiz ve yüzyılı aşkın süredir uyguladığımız klasik okul sistemi, aslında bir tarafın bütün kuralları koyup, sadece kendi istediği bilgileri sunduğu; diğer tarafın ise derin bir sessizliğe gömülerek her şeyi tartışmasızca kabul ettiği bir ‘anlatı’ faaliyetidir. Varlık biçimiyle öğrencilerin tam karşıtı olan öğretmen bilgili, yöneten ve karar veren; öğrenci ise pasif, dinleyendir. Freire ise sadece anlatıya dayanan bir eğitimini kabul etmez, ona göre ‘okullar, anlatma hastalığından muzdariptir’.

Bir öğretmen değişir, bin öğrenci değişir

Okul Hayata Dokunmaz!

Klasik eğitim sisteminin bir başka vazgeçilmezi ise bilgidir. Klasik sistemde bilgi durağan, kıpırtısız ve soyuttur. Üstelik tıpkı öğretmen gibi bilgi de dokunulmaz ve tartışılmazdır.

Paulo Freire’ye göre  okullar,  öğrencilere kendi hayatlarından çok uzak ‘şey’lerden söz eder.  Okulun bilgisi çoğu zaman öğrencilerin kendi gerçekliğinden uzaktır, ailelerinde gördüklerine benzemez, hayatlarına anlam kazandırmaz; okul dışına çıktıklarında uygulama koyup hayatlarını değiştirecek bilgi ve becerileri içermez.  Üstelik bu bilgiye karşı durulamaz, anlatılanlar eleştirilememez, sorgulanamaz.

Böyle bir sistemde başarılı olmanın yolu, anlatılanları hiç karşı çıkmadan dinlemekten, kendini öğretmene kanıtlamaktan ve sınavlarda başarılı olmak için konuları ezberlemekten  geçer. Günümüzde hala dünyanın en ‘iyi’ okullarında alkışlanan bu sistemin tek sonucu bilgileri mekanik olarak ezberlemek ve zihnin raflarına dizmek olacaktır.

Öğretmek Değil, Kap Doldurmak!

Bir başka deyişle klasik okul sisteminde öğretmenler öğrencilerini zihinleri doldurulması gereken kaplar olarak görür ya da -öğretim yolculuğuna bu amaçla başlamasalar bile- süreç içinde onları ‘boş kaplara’ dönüştürürler. Freire’nin deyimiyle ‘Öğretmen kapları ne kadar iyi doldurursa o kadar iyi bir öğretmendir. Kaplar ne kadar pısırık, sessiz, uyumluysa, doldurulmaya izin veriyorlarsa o kadar iyi öğrencilerdir.’

Paulo Freire, öğretmenlerin edilgen bir şekilde teorik bilgileri kavratmaya alıştığı bu sistemi, öğretmenin yatırımcı ve öğrencilerin yatırım nesneleri olarak görüldüğü bir bankacılık modeline benzetir. Bu sistemde öğretmen etken, öğrenciler edilgendir. Öğretmenler bilen, öğrenciler kabul eden;  öğretmen karar veren, öğrenci hakkında karar verilen; öğretmenler özne, öğrenciler nesnedir.

Bilgi Ezberleyen Devrim Yapamaz!

Klasik okul sisteminin bir başka özelliği de bilgi fazlalığıdır. Öğrenciler hayatlarına doğrudan yansıtamayacakları büyük bir bilgi yükünün altında ezilirler. Çoğu zaman enerjilerini kendilerine öğretilenler üzerinde düşünmeye, olan biteni kavramaya değil sadece bilgileri istiflemeye harcarlar. “Öğrenciler kendilerine yüklenen yığma malzemeyi istiflemekle ne kadar meşgul olurlarsa dünyaya bu dünyanın dönüştürücüleri olarak müdahale etmeleri halinde oluşacak olan eleştirel bilinçleri o kadar güdük kalacaktır. Kendilerine dayatılan edilgen rolü ne kadar kapsamlı şekilde kabul ederlerse, dünyayı nasılsa öyle benimsemeye, kendilerinde yığma malzeme halinde biriktirilen kısmi bir gerçeklik görüşünü kabule o kadar yakın görünürler.”

Oysa hiç kimse merak etmeden, araştırmadan, soru sormadan, duyduklarına kendi hayatında bir karşılık bulmadan öğrenemez. “Bilgi ancak ve ancak, buluş ve yeniden-buluş yoluyla, dünya içindeki dünya ile ve insanların birbirleriyle olan sabırsız, durmak bilmeyen, sürekli, umut dolu araştırmalarıyla peşinden koşmalarıyla meydana gelir.”

Okul mu Banka mı?

Freire bu sistemi eleştirmek için okula bir banka benzetmesiyle yaklaşır. Klasik eğitim sistemi, bankalardaki gibi bir çeşit tasarruf yatırımı modeli halini alır. Öğrenciler üzerinde yatırım yapılacak nesneler, öğretmenler bu yatırımı yönetecek yatırımcılardır. Öğretmenler, iletişim kurmak yerine ‘tahviller’ çıkarır ve öğrencilerine yatırım yaparlar. Öğrenciler bu bilgileri tasnif eder,  rafa kaldırır, saklarlar.  “Fakat son tahlilde bu yanlış yoldaki sistemde, yaratıcılık,  dönüşüm ve bilgi yoksunluğu yüzünden ‘rafa kaldırılan’ bizzat çocuklardır!”

Freire Sınıfları Ütopya mı?

Peki Freire’nin  hayal ettiği sınıflar sadece bir ütopya mıdır? Freire uygulamaları sadece kısa dönemli seminerlerde, yetişkin sınıflarında mı uygulanabilir? Öğretmenlerin buyurgan, disiplinli  anlatıcılar değil; öğrencileriyle bir takım halinde bilgiyi büyüttüğü, sorular sorduğu, heyecanlandığı, eğlendiği ve içinde bulundukları dünyayı birlikte kavradıkları ve eleştirebildikleri sınıflar yaratabilmenin bir yolu yok mudur?

Freire’ye göre eğitim insanların dünyayı kavramalarına, onu eleştirel biçimde yorumlamalarına ve daha iyi bir dünya için harekete geçmelerini sağlayan etkidir. Eğitim, çocukların hesaplarına ezber bilgilerin yatırımını yaptırmak yerine, onların dünyayla ilişkilerindeki problemleri tanımlamalarına yardımcı olmalıdır. Bunu sağlayacak en önemli ve güçlü anahtar ise öğretmenin kendisidir.

Bir Öğretmen Değişir, Bin Öğrenci Değişir!

Oysa öğretmenlerin büyük bölümü mesleklerini uygularken aslında ne yaptıklarının, öğrencileri üretken, sorgulayan, bilen bireyler olmaktan nasıl alıkoydukları fark edemez; bürokratik eğitim hedeflerini gerçekleştirmeye, disiplin uygulamaya çalışırken yaptıkları işin çocukları açısından nasıl çelişkiler taşıdığını fark edemezler.

Fakat er ya da geç bazı eğitimciler uyguladıkları sistemin, hayatın gerçekleriyle ve çocukların yaşam pratikleriyle bağdaşmadığını keşfedecektir. Bazen de özellikle hümanist eğitimciler, öğrencilerle karşılaştıkları ilk andan başlayarak, öğrencilerine eleştirel düşünmeyi, yaratıcılığı, sorgulamayı öğretmeyi tercih eder. Bunu sağlamanın yolu eğitimcinin kendisini öğrencileriyle eşit pozisyonda ve bir diyalog içinde hissetmesinden geçer.

Öğrenmenin Temeli: Diyalog

Bunun yolu sağlıklı bir diyalog yaratmaktan geçer. Diyalog aracılığıyla, ‘öğrencilerin öğretmeni ve öğretmenin öğrencileri’ kavramı ortadan kalkar ve sınıflarda doğal, sağlıklı ve eşit bir diyalog ortaya çıkar: Birbirlerinin eşiti olan öğretmen ve öğrenciler!

Öğretmen artık sadece öğreten değil;  öğrencilerle diyaloğu içinde kendisi de öğrenecek kişidir. Öğrenci artık pasif bir nesne değil, sorular sorabilecek, hayatı yorumlayabilecek bir varlık ve öğrenme hayatın çelişkilerini çözme görevidir. Böylece öğretmen ve öğrenciler karşılıklı bir etkileşim ve öğrenme iklimi yaratırlar. Bu uygulamada otorite değil; eşitlik ve diyalog vardır. Freire sınıflarında amaç, öğrencinin farkındalığının oluşması, sorgulamasının gelişmesi ve kendi farkındalığı ile dünya arasında bilinçli, sorgulayıcı bir ilişki kurmasını öğretmektir

Sınıf Yeryüzünün Bir Uzantısıdır

Freire’nin sınıflarında bilginin sunulmasına dair otoriter tavır da ortadan kaldırılmıştır.  Bu sınıflarda, sorun tanımlayıcı bir teknik kullanılır; bu yöntem öğretmen ve öğrenciyi birbirlerinden ayrı kutuplarda tanımlamaz. Öğretmen ve öğrenci arasındaki diyalog sorunun diyalog içinde kavranmasını sağlar.

Üstelik bunun için her zaman tahta başında ders anlatmaya da gerek yoktur. Sınıf yeryüzünün bir uzantısıdır. Örneğin öğretmen sınıfa girdiğinde, trafik ışıklarında karşılaştığı ve onlarla aynı yaşta olan mendil satıcısı çocuktan söz eder ve yorum yapma işini hep öğrencilere bırakır. ‘Belki ailesinin paraya ihtiyacı vardır.’ Öğretmen sorar. ‘Neden olabilir?’ ‘Belki göçle gelmişlerdir.’ ‘Neden olabilir?’, ‘Belki savaş olan bir ülkeden gelmişlerdir.’, ‘neden olabilir? Sık sık böyle örneklere ve sorularla karşılaşan öğrenciler giderek sorunları teorik olarak görmek yerine, kendi hayatlarıyla bağlantılı olaylar olarak görmeye ve soru sormaya başlarlar.

Böylece öğretmen öğrencilerine dünyayı ve çelişkilerini bir öğrenme malzemesi olarak sunar, üzerinde düşünmelerini, kendi fikirlerini ifade etmelerini sağarken, her öğretmen hem de öğrenciler için –ve onlar tarafından- dünya bir kez daha yorumlanır. Öğretmenlerinin önderliğinde öğrenciler kendileriyle ve dünyayla ilgili sorunların farkına varma, neden diye sorma,  yanıtlar bulma ve sorunlara tepki verme yükümlülüğünü üstlenirler.

Sözü Freire ile bağlarsak eğer çünkü ‘Diyalog, umut olmaksızın var olamaz. Umut, kollarını kavuşturup beklemek değildir.’ Umut, bilinci şekillendirmektir.

Kaynak
Ezilenlerin Pedagojisi,Genişletilmiş 50. Yıla Özel Basımı, Çevirmen: Dilek Hattatoğlu, Erol Özbek, Ayrıntı Yayınları
Etiketler: Freire sınıf uguamaları, Freire'nin eğitim sistemi, paulo freire

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun.
Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Takipte Kalın!

Facebook sayfamızı beğenin ve yeni yazılarımızdan haberdar olun.

Reklam

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

milli eğitim bakanı olsaydım kitap
eğitim kolektifi milli eğitim bakanı olsaydım kitap satın al

Milli Eğitim Bakanı Olsaydım

Orijinal fiyat: 150 ₺.Şu andaki fiyat: 90 ₺.

Ahmet Yıldız, Ayşegül Kanal, Cem Demirayak, Gözde Durmuş, Engin Karadağ, Erdal Atıcı, Erdal Küçüker, Esergül Balcı, Fevziye Sayılan, Feyzi Coskun, Gökçe Güvercin-Seçkin, Gözde Durmuş, Hasan Aydın, M. Cansu Balcı, Meral Uysal, Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Nurcan Korkmaz, Orhan Özdemir, Reşide Kabadayı, Rıfat Okçabol, Selen Balcı, Ş. Erhan Bağcı, Vildan Özdemir
Eğitim Kolektifi Yayınları
kalemler yaşar kemal kitap

Kalemler

Orijinal fiyat: 30 ₺.Şu andaki fiyat: 25 ₺.

Yaşar Kemal
Yapı Kredi Yayınları
Reklam

En Yeniler

En Popüler

Dosyalar

Reklam