Geçtiğimiz haftanın en önemli gündem maddelerinden biri şüphesiz karnelerdi. Yüksek notların iyi bir geleceğin işareti sayıldığı pek çok evde birkaç saatliğine de olsa hayat durdu; kimi ailelerin umutları tazelendi, kimilerinin kaygıları depreşti. Öğrenciler çizilmiş gelecek senaryoları tekrar gözden geçirildi; kazananların, kaybedenlerin listeleri yenilendi.
Karneler önemlidir. Dönem sonunda sıra sıra dizilmiş notlar bize, öğrencinin sahip olduğu bilgi düzeyini, bu bilgiyi uygulayabilme becerisini ve en önemlisi ders çalışma konusundaki tutum ve kararlılığını gösterir. Notlar, öğretmenin öğrencisiyle ilgili beklentilerinin simgesi; ailenin çocuklarının performansıyla ilgili haber kaynağıdır.
Ancak karne notlarının yapamayacağı şeyler de vardır. Örneğin notlar, öğrencinin hangi alanlarda yetenekli olduğunu gösteremez. Öğrencinin nasıl emek verdiğini, nasıl geliştiğini ya da nerede tökezleyip düştüğünü anlatamaz; düştüğü yerden kalkması için küçük taktikler veremez. Bir kez daha denemesi için çocuğu motive etmez. Karne, heyecanlı bir yolculuk öyküsü değil, bir durakta çekilmiş fotoğraftır. Üstelik öğrenciye ve ailesine bilmedikleri şeyler de anlatmaz. Aslına tam da anlatması gereken buyken…
Deneyimli Eğitimciler Notlara Değil, Öğretmen Yorumuna Bakar
Kısacası karnelerde çocuklarımıza özgü kişisel yorumlara çok az rastlarız. Notlar genellikle öğrencinin standart sapmasını verir bize; öğrencinin eğitim beklentilerinin altında kaldığı yerleri gösterir; ortalamaya geri çağırır.
Belki bu yüzden deneyimli eğitimciler bir karneyi eline aldıklarında notlara değil, öğretmenin yorum kutusuna bakarlar. El yazısıyla düşülen bir-iki cümleden öğrencinin gerçek durumunu sezmeye çalışır; satır aralarında ipuçları ararlar. Çünkü çocukların asıl ihtiyacı olan mesafeli, soğuk bir rakamdan çok nasıl ilerleyeceği konusunda bir yol haritası ve yüreklendirmedir; çünkü istisnasız her çocuk başarmak ister. Bu başarıyı sağlayamayanlar yeterli desteği alamayanlardır. Bunu sağlamanın yolu da o öğrenciyi bir nota indirgemekten değil, ona özel bir destek sağlamaktan geçer.
Karne Öğrenme Mutluluğunu Engeller
O zaman neden bu kadar çok önemseriz karnelerdeki notları? Neden bir çocuğun öğrenme çabasının kanıtı sayarız? Dikkatimizi sadece standart pekiyilere, iyilere ya da kuru rakamlara yönlendirip, eğitim hayatı boyunca bir öğrencinin yaşama ihtimali olan binlerce öğrenme fırsatını es geçmemize neden olan o buyurgan beyaz kağıt neden başarının ya da başarısızlığın temel göstergesidir?
Ya da şöyle soralım; eğitimin tüm tarafları; öğretmenler, idareciler, anne babalar, sadece notları önemser ve okul hayatını yazılı notlarından, deneme sınavlarındaki netlerden, sınav listelerinden ibaret sayarken çocuklarımızdan ‘gerçek öğrenmeye’ odaklanmaları beklemek adil olabilir mi?
Neyin Önemli Olduğunu Ebeveynler Gösterir
Oysa içten içe hepimiz çocukların sonuç ya da not için değil; merak ederek, eğlenerek, yaparak öğrendiklerinde daha başarılı olduklarını biliriz. Sadece değerlendirmeye, yarıştırmaya ve sıralamaya odaklanmış bir eğitim sisteminin gerçekten öğretemeyeceğini de…
Biliriz de evlerimizde çok daha başka şeyler yaparız: Yüksek not alınması için anne babaların bitirdiği projeler, sınav gecesi çocuklarla birlikte ezberlenen ve ertesi gün unutulan konular, internetten kopyalanan kitap özetleri ya da sınav netlerinden başka hiçbir şeyin konuşulmadığı akşam yemekleri çocuklarımıza hep aynı mesajı verir: Önemli olan öğrenmek değil, yüksek not almaktır.
Sınav Performansı Değil Öğrenme Merakı
Biz notlara önem verdikçe, öğrenciler öğrenmenin değil, yüksek not almanın yollarında uzmanlaşırlar. Kitapları ezberler, sınıftaki bilgiyi tartışmasız kabul eder, yorumlamadan, üzerinde düşünmeden tekrar ederler. Sadece birkaç hafta sonra hiç hatırlamayacakları konulardan yüksek not alabilir, başarılı görülebilir ama aslında kendilerini kandırırlar.
İyi bir eğitim sisteminin değerlendirmesi gereken anlık bir sınav performansı değil, öğrencinin öğrenme becerisi, merakı ve isteğidir. Çocuklarımızın dikkatini karnelerdeki notlardan, bilgiye; sınav sıralamalarından ekip çalışmasına; öğretmeni direktif veren, eleştiren birinden bir öğrenme lideri haline getirmeden bu değişimin ilk adımlarını bile atamayız. Öğrenmenin sadece notlara indirgendiği böyle sistemlerle, bilen, üreten kuşaklar yaratamayız.
Bunu düzeltmezsek yavaş yavaş bir kısır döngü haline gelir eğitim. İşte tam da bu yüzden karnelere sarılırız. Gerçek öğrenmenin olmadığını bilir hiç olmazsa karnelerde durumu kurtarmak isteriz. Karneleri alınca evlerde hayatı durdurur; notlara göre umutları, kaygıları tazeler; kazanan kaybeden listelerini yenileriz. Çünkü öğrenmeye değil, sadece notlara önem veririz!