Kırsal Eğitim Politikasının Yokluğunda Köy Okullarını Açmak

Eğitim Politikaları
A+ A-

Lisede çok sevdiğimiz bir öğretmenimiz vardı. Neredeyse her ders, anlattığı konuyla ilgisi olsun olmasın sözü bir şekilde köylere getirir ve hep aynı şeyi söylerdi: “Her köy bir kaledir.” Şimdi, aradan 25 yıl geçtikten sonra sık sık ve ondan çok daha umutsuz bir şekilde aynı cümleyi kurarken buluyorum kendimi.

“-Köyde hayat durursa bütün ülke durur. Her köy bir kaledir!”

Köyleri yitirmeye başladığımızın hepimiz farkındayız. Son yıllarda zirveye ulaşan köylü kimliğinin azımsanması ve tarım-hayvancılık faaliyetlerinin bitme noktasına gelmesi sürecinin ardında uzun yıllara yayılmış sosyoekonomik bir tasarım olduğunu tahmin etmek zor değil. 1990’larla başlayan bu süreç, önce kolay para kazanmanın ve tüketimin bir yaşam biçimi olarak köylü ve kentli tüm gençlere özendirilmesiyle başladı. 2000lerde bu kültürel dönüşüme, tarım ve hayvancılığın gözden düşmesi ve eğitimsiz yapılabilir yeni mesleklerin ortaya çıkışı da eklenince köy gençleri topraklarına sahip çıkmak yerine alışveriş merkezlerinde satış elemanı, marketlerde kasa görevlisi, kargo şirketlerinde motokurye olarak çalışmayı daha çekici bulmaya başladılar.

Ancak bu sosyal dönüşümü kolaylaştıran çok önemli bir başka faktör daha vardı: Köy okullarının kapatılması ve köylerin bilgisizliğe terk edilmesi.

İzmir Ödemiş’e bağlı Ortaköy’de 50 yıl hizmet veren köy okulu şimdilerde sessizliğe terk edildi.

Köy okullarının kapatılması ve taşımalı eğitime geçilmesi şüphesiz köylerin artık üretim yapamamasının ardındaki en önemli nedendir. Genel olarak iddia edilenin aksine okullar, köylerde nüfus azaldığı için kapatılmamıştır. Köylerdeki nüfus okullar kapatıldığı için azalmış, köyün üretimi bu yüzden sekteye uğramıştır.

Neden Kapandı? Neye Yol Açtı?

1989 yılında ilk adımları atılan Taşımalı Eğitim yöntemi o günlerde ağırlıklı olarak Güneydoğudaki dağınık nüfuslu mezralarda eğitimin sürdürülebilmesi için düşünülmüştü. 1997’de 8 yıllık zorunlu eğitime geçişle birlikte küçük köylerdeki öğrencilerin taşınması bir ihtiyaç haline gelse de 2000’lere kadar sadece gerekli durumlarda tercih edilen ve varlığını hissettirmeyen bir yöntem olarak kalmıştı.

2000’lere gelindiğinde ise iktidarın yeni bir eğitim stratejisi vardı: Devletin eğitim yükünü hafifletmek. Bu stratejinin önemli ayaklarından birini özel okulların desteklenmesi, diğerini ise köy okullarının kapatılması oluşturuyordu.

Bu amaçla önceleri nüfusu az ve kent merkezlerine yakın köylerdeki birleştirilmiş sınıflar hemen ardından da daha kalabalık nüfuslü köylerin branş öğretmenleri de olan okulları kapatılmaya başlandı.

Köy Çocuklarının Eğitilmesi mi Maliyet Düşürülmesi mi?

Okulların kapatılması MEB’in uygulama önceliklerindendi. Bu yüzden Milli Eğitim Müdürlükleri, her yıl daha fazla köye “taşımalı eğitim ikna turlarına” çıkıyor; bazen ücretsiz servis, ücretsiz yemek gibi vaadlerle bazen de açık kalan okulun ihtiyaçlarının sağlanmayacağı gibi nazik uyarılarla köy sakinlerinden “köylerindeki okulun kapanması konusunda rıza gösterdiklerine dair” dilekçeler topluyorlardı.

Öte yandan daha ekonomik olması beklenen taşımalı eğitimin bütçesi doymak bilmeyen bir canavar gibiydi. 2021 Kasım’ındaki bütçe görüşmelerinde Milli Eğitim Bakanı uygulama süresince 25 milyar liranın sadece ulaşım bedeli olarak harcandığı açıklıyordu.

Üstelik MEB’in elinde ödenen faturalardan başka veri de yoktu. 33 yıl boyunca bu uygulamanın akademik sonuçları, öğrencilerin üst okullara devam etme oranları ya da mesleki tercihleri izlenmemiş; sistemin akademik sonuçları merak edilmemişti.

Dünya Nasıl Çözdü?

Şu noktanın altını çizelim. Dünyada köy okullarını kapatan tek ülke Türkiye değildir. Bizim köy okullarını kapatmaya başladığımız dönemde başka ülkeler de benzer kararlar almış ve kendi köy okullarını kapatmaya başlamıştı. Ancak bu ülkeler kısa zamanda köy kökenli öğrencilerin akademik başarısını arttırmayı, onları bölgesel beceri ihtiyaçları doğrultusunda eğitmeyi başardı. Peki ya biz? Bizim eksik yaptığımız neydi?

En basit anlatımıyla o ülkeler köy okullarını kapatırken köy-kent arasındaki bilgi uçurumunu bitirmeyi amaçlıyorlardı. Köy okullarının kapatılması, onların Kırsal Eğitim Politikalarının basamaklarından sadece birisiydi. Yaklaşımları, kırsaldaki öğrencileri ulusal sistemin içine katmaktan, Fen Bilimleri ve Matematik’te güçlendirmeye ve bölgesel insan niteliği yükseltmeye kadar pek çok amacı içeriyordu. Deneyimli, kırsalda çalışmaya istekli öğretmenler ve bilimden, spora çok sayıda olanak sunan gelişmiş bölge okulları da bu politikanın en önemli ayaklarıydı.

Türkiye’nin köy okulu kapatma stratejisinin temel motivasyonu olan bütçe konsolidasyonu ise böyle bir vizyonu beslemekten uzaktı. Türkiye bir Kırsal Eğitim Politikası geliştirmiyor, deyim yerindeyse köylerini eğitmekten vaz geçiyordu.

Nitekim PISA değerlendirmeleri de bu başarısızlığı açıkça işaret ediyordu. PISA 2015’te tüm ülkelerin fen bilimleri ortalamasında, kentli öğrenciyle köy kökenli öğrenci arasında fark 31 puandı. Ancak Bulgaristan, Macaristan, Portekiz, Slovak Cumhuriyeti ve Türkiye’de kent ve köy kökenli öğrenciler arasındaki performans farkı 80 puana kadar ulaşmıştı. Bu fark yaklaşık 3 yıllık eğitim farkına denk geliyordu.

Köy okullarıyla Eğitimde Liderlik Yakalayanlar da Var!

Oysa aynı PISA değerlendirmesinde köy öğrencileri kenttekinden daha başarılı olan ülkeler de vardı. Örneğin Birleşik Krallık, Belçika, ABD’de kırsalda eğitim gören öğrenciler, kentli öğrencilerden daha yüksek puanlar elde etmeyi başarmıştı. Bu başarı büyük oranda bu üç ülkenin köylerinde daha yüksek gelirli ailelerin yaşamasıyla bağlantılı olsa da Kosta Rika, Almanya, İsrail, İspanya gibi ülkeler de kent ve köy öğrencileri arasındaki farkı kapatmayı başarabilmişlerdi. Sözün özü başarı, uzun erimli ve dikkatli politikalar hazırlanmasından geçiyordu.

Bu bilgilerin ışığı altında Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in köy okullarının birer yaşam merkezine dönüştürüleceğine dair açıklamasının iyi niyetli ancak çok eksik bir yaklaşım olduğunu belirtmek gerekiyor. Köy okullarının açılması bir seçim stratejisine konu olamayacak kadar önemlidir. Covid döneminde okulları açık tutmak konusunda kararlılık gösteren Sayın Bakanın Türkiye’ye bilimsel ve kapsamlı bir Kırsal Eğitim Politikasının temellerini atmak konusunda da kararlı olacağını ummak ise bu alandaki en temel isteğimizdir.

 

Bu makale 29.05.2022 tarihinde Birgün gazetesinde yayınlanmıştır.

Etiketler: kırsal eğitim politikası, köy okulları

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun.
Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Takipte Kalın!

Facebook sayfamızı beğenin ve yeni yazılarımızdan haberdar olun.

Reklam

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

milli eğitim bakanı olsaydım kitap
eğitim kolektifi milli eğitim bakanı olsaydım kitap satın al

Milli Eğitim Bakanı Olsaydım

90 

Ahmet Yıldız, Ayşegül Kanal, Cem Demirayak, Gözde Durmuş, Engin Karadağ, Erdal Atıcı, Erdal Küçüker, Esergül Balcı, Fevziye Sayılan, Feyzi Coskun, Gökçe Güvercin-Seçkin, Gözde Durmuş, Hasan Aydın, M. Cansu Balcı, Meral Uysal, Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Nurcan Korkmaz, Orhan Özdemir, Reşide Kabadayı, Rıfat Okçabol, Selen Balcı, Ş. Erhan Bağcı, Vildan Özdemir
Eğitim Kolektifi Yayınları
Reklam

En Yeniler

En Popüler

Dosyalar

Reklam