“..Sayın Yargıç;
Hakkimda daha kesin kanaat elde etmeniz için size kısaca siyasi inanlarımı da arzetmek istiyorum. Ben fert hürriyetini tanımayan her türlü politik doktrinlerin dışındayım…
Fert hürriyetini bu tarzda kabul edince sağa giderek faşist, sola giderek komünist olmak benim için mümkün değildir. Ben Anayasa’nın altı prensibinden biri olan milliyetçiliği; halkçılık, cumhuriyetçilik, laiklik ve devrimcilik vasıflarıyla birlikte kabul ederim. Devletçilik; görüşlere göre tefsir edilebilir elastiki bir mefhumdur ve fert hürriyetini, ferdi teşebbüsü sıfır etmeksizin de gerçekleşebilir bir prensiptir. Milletlerin istiklali prensibi mahfuz kalmak üzere, belli bir sınıfın bütün dünya üzerinde birleştirilmesi manasına gelmeyerek, dünya milletlerinin birliklerini doğru ve mümkün görürüm. Bu manada Tek Dünya, benim için de bir idealdir ve bu anlayışta tam bir demokrat ruh taşımaktayım. Her zaman hayranı olduğum Atatürk’ün şu sözleri bu konuda rehberim olmuştur:
“Bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla insan, bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır.”
“..Sayın Yargıç;
..Acı dolu bir gönülle tek bir mülküm olan aile yuvama akşam garipliginde dönüyordum. Uzaktan bana yaklaştıklarını gördüğüm, yaşlarına ve hallerine göre yüksek okullarda bulunduklarını tahmin ettiğim üç genç, benim hizama geldikleri vakit, bunlardan biri; önce galiz bir küfür savurdu ve sonra kaşımı çatıp sokaklarda gezecegime mahkemeye gidip kendimi müdafaa etmemi söyledi.
Bu sözleri işitince birden onlara döndüm. Onlar ki bir zamanlar muhabbetle yüzüme bakarlar ve saygı ile verdikleri selâmlarının karşılığını beklerlerdi. Bilmiyorum ne için hemen koşarcasına benden uzaklaştılar. Kim bilir kızdığımı mı zannettiler? Kendilerine fena muamele edeceğimi mi sandılar? Halbuki ben, gözlerimin yaşını tutamamıştım. Zehir gibi damlalar yüzümü ıslatıyordu. Şu anda adaleti temsil eden sizden, bu haksız akıttırılmış göz yaşlarımın hakkını istiyorum.”
Bir Dönemin Özeti: Davam
Kitap önerilerimiz bölümde sizlere tanıtmak istediğimiz kitap İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkmış olan Davam. Hasan Ali Yücel tarafından kaleme alınmış olan eserin tarihi bir hihayesi de var. 1947 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’ın gazetelerde yayınlanmış ve üstü kapalı bir şekilde bir Milli Eğitim Bakanı’nı eleştirdiği bir yazı sonrasında Hasan Ali Yücel, bir mektupla eleştirilen bakanın kim olduğunu sorar. Yanıt, Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Kenan Öner’den gelir:
“-Evet, o Maarif Vekili sizsiniz..!”
Davam Kitabı, Hasan Âli Yücel’in bu cevabın ardından Kenan Öner hakkında açtığı hakaret davasındaki iddialarını bir araya getirdiği kitaptır. Ancak kitap hukuki belgelerden oluşmaz. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde eğitim tarihinin çok sayıda önemli kurumunun temellerini atmış ve Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarının oluşturulmasında büyük çaba göstermiş Yücel, kendi hümanist kalemiyle çağdaşlaşma yolunda gerçekleştirdiği eserleri anlatmaktadır. Mahkemeye sunulan bu belgede Nâzım Hikmet, Niyazi Berkes, Behice Boran, Zeki Baştımar ve o dönemde yaşayan pek çok aydının da adı geçmektedir.
Kitap erken Cumhuriyet politik tartışmalarının yanısıra eğitim alanında gerçekleştirilmiş atılımları, Ünviersitelerin özerklik kazanması yolunda alınan kararları, 1. Ve 2. Milli Eğitim Şuralarını ve en önemlisi Köy Enstitüleri’nin açılışına ve gelişim dönemine dair önemli bilgiler sunan bir başucu kaynağıdır.
Hasan Ali Yücel Kimdir?
Hasan Âli Yücel (1897-1961): Öğretmen, eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitülerinin kurucusu. 16 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. Sırasıyla Mekteb-i Osmani, Vefa İdadisi, Darülmuallimin-i Âliye’de (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenim gördü. 1922’de öğretmenliğe başladı. 1932 yılında Dolmabahçe’de toplanan Dil Kurultayı’nın ardından Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) etimoloji kolu başkanlığına getirildi. 28 Aralık 1938’de 2. Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı oldu. Refik Saydam ve Şükrü Saracoğlu hükümetlerinde de bakanlık görevini sürdürdü. Hasan Âli Yücel döneminin Milli Eğitim Bakanlığı’nın en parlak dönemlerinden olduğu kaydedilir. Üniversite reformu, Köy Enstitülerinin kurulması, Tercüme Bürosu’nun kurularak dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, resmi ve telifli ilk Türkçe ansiklopedi olan Türk Ansiklopedisi’nin ön çalışmaları onun bakanlığı döneminde gerçekleşti. Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasında, Türkiye’nin UNESCO’ya girişinde, Üniversiteler Yasası’nın çıkartılmasında önemli katkıları oldu. 5 Ağustos 1946’da 7 yıl 5 ay sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevinden istifa ederek gazeteciliğe döndü. 1956’da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı kurdu ve yönetimini üstlendi. 26 Şubat 1961’de vefat etti.