Kızlar ve başarı ne çok yan yana gelen iki sözcüktür. Kızların eğitim hayatına nasıl başarılı başlangıçlar yaptıklarını biliriz. Kızlar çok çalışmaya, ödevlerini eksiksiz yapmaya ve kendilerinden istenenin en iyisini yapmaya daha anaokulu yıllarında başlarlar. Öğretmenlerinin her sözünü dinler, kurallara uyar kendilerinden isteneni doğru yapmak için çabalarlar. Okuma yazmayı ilk söken, öğretmenlerini dikkatle dinleyen, ödevlerini eksiksiz yapan hep kızlardır; çoğunun geleceğe dair hayalleri ve kendileri için düşledikleri bir meslek vardır.
Ancak akademik basamaklar yükseldikçe kızların bir bölümü geri adım atmaya başlar. Okul dışındaki hayatlarıyla kitapların anlattığı arasında farklar vardır. Pek çok kız hayatın kendilerinden kitaplarda anlatılmayan farklı beceriler istediğini fark etmiştir. Üstelik okul da bu görevleri hatırlatmaktadır.
Kızlar ‘matematik de değil, edebiyatta iyidir!’ örneğin. Sınıf başkanı erkek, kütüphane sorumlusu kızdır! Erkeklere bilgisayar mühendisi, kızlara psikolog olabilecekleri söylenir; erkeklere spor yapmaları, kızlara daha çok kitap okumaları önerilir. Okul, topluma benimsetilmiş eşitsizliğin iyileştildiği değil yeniden öğretildiği bir yer haline gelmiştir.
Üniversite kızlar ve erkekler arasındaki eşitsizliğin belki de en kolay fark edilebileceği ‘akademik kurum’dur. Artık kızlar ‘kız’ mesleklerine, erkekler ‘erkek’ mesleklerine yönelmiş; yollar ayrılmış, hedefler farklılaşmıştır. Mühendislik fakültelerinde kız öğrencilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, sosyal bilimlerin tüm yükü kadınların omuzlarına bırakılır.
Okullar Kızları Yeterince Cesaretlendiriyor mu?
Peki bu dönüşüm ne zaman gerçekleşir? Ellerinden gelenin en iyisini yapmak, en iyi sonucu almak için okula başlayan kız öğrenciler neden bu rekabetçi tavırlarını hayata taşıyamazlar? Eğitim hayatının hedefi olan, çalışkan, başarılı öğrencileri ne zaman daha azıyla yetinmeyi öğrenir, neden geride kalmayı kabul ederler?
Çünkü günümüzün ‘akademik kurumları’ topluma eşitlik üzerine bir vizyon kazandırmak yerine gündelik değerleri öğrencilere benimsetmekle yetinir. Öğretmenler çoğu zaman farkında bile olmadan hatta bilerek isteyerek- toplumun cinsiyetçi değerlerini , alışkanlık ve tutumlarını sınıflarına taşırlar. Cinsiyet eşitsizliği bu alanlardan sadece biridir. Böylece eğitimciler, çoğu zaman gelişmek için kendilerine güvenen kız öğrencilerine özgüven yerine kaygı ve yetinme aşılarlar.
Okullarda Kızlara ve Erkeklere Farklı mı Davranılır?
Öğretmenler tüm öğrencilerine eşit davrandıklarını düşünürler. Bununla birlikte pek çok araştırma öğrencilerine eşit davranmadıklarını göstermektedir. Bu davranış farklılığı üç şekilde kendisini gösterir. Öğretmenler;
- kız ve erkek öğrencilerine farklı oranlarda dikkat ve zaman harcar;
- onlarla farklı şekillerde iletişim kurar ve
- övgü ve eleştirilerini cinsiyetlerine göre kullanırlar.
Öğretmenler Erkeklere Kız Öğrencilerden Daha Fazla Dikkat Harcar
Araştırmalar, öğretmenlerin erkek öğrencileriyle kızlardan %10-30 arasında daha fazla iletişime girdiklerini ve daha fazla dikkat harcadıklarını göstermektedir. (Measor & Sykes, 1992). Bunun ilk nedeni kolayca tahmin edilebileceği gibi erkek öğrencilerin ders sırasında daha fazla konuşmaları ya da dersi dinlemek konusunda daha fazla uyarıya ihtiyaç duymalarıdır. (Erden & Wolfgang, 2004).
Bir başka olasılık da kızlarla karşılaştırıldığında erkeklerle bazen bir şaka, bazen günlük bir olay bazen de dersler üzerinden konuşma başlatabilmenin daha kolay gözükmesidir. Bu ‘kolaylık’ beraberinde bir eşitsizliği getirir. Öğretmenin bir öğrenciyle daha fazla konuşması (şakalaşması, seslenmesi, hatta uyarması) ona daha fazla kabul, özgüven ve görünürlük sağlamaktadır.
Öğretmenler Kızlarla Birebir Konuşmayı Tercih Eder
Bir başka çalışma ise öğretmenlerin erkek öğrencilerle aralarına daha geniş bir mesafe koyarak ve yüksek sesle; kız öğrencileriyle ise daha yakın mesafede, daha alçak sesle ve birebir konuşma eğilimleri olduğunu göstermektedir. (Wilkinson & Marrett, 1985).
Fiziksel mesafenin yanı sıra iki cinsle gerçekleştirilen konuşmanın içeriği de farklıdır. Kızlara daha çok gelişim beklentili mesajlar verilirken erkeklere iş delegasyonu benzeri görevlendirmeler yapılmaktadır. Daha önemlisi erkeklerle gerçekleşen fiziksel olarak çok yakın olmayan, bu nedenle de yüksek sesle, çoğu zaman şakayla içeren bu konuşmalar erkeklere okulda belirgin bir görünürlük ve özgüven duygusu kazandırmaktadır.
Öğretmenler Övgü ve Eleştiriyi Farklı Şekillerde Kullanmaktadırlar
Kız öğrencilerin özgüvenini etkileyen bir başka tutum ise öğretmenlerin övgüyü ve yergiyi kullanma biçimleridir. Öğretmenler bilgiyi ve sınıf içi davranışı öğrencilerinin cinsiyetlerine göre farklı şekillerde över ya da eleştirirler.
Buna göre öğrendikleri bilgiyi doğru kullanan erkek öğrenciler öğretmenlerinden övgü alırken; kız öğrenciler ‘bilmeleri’ nedeniyle övülmez ancak bilgiyi yanlış kullanmaları durumunda ise eleştirilirler. Bir başka deyişle öğretmenler erkeklerin hatalarını, kızların ise doğrularını görmezden gelme eğilimindedirler. (Golombok & Fivush, 1994; Delamont, 1996). Sonuç –çoğu zaman istenmeden de olsa- erkeklerin akademik başarılarının daha fazla önemsendiği mesajını verir. Bu davranış kızlara ders başarılarının daha az önemsendiği mesajını vermektedir.
Öğretmenler öğrencilerin davranışlarına yönelik övgü ve eleştirileri ise tam tersi şekilde kullanırlar. Öğretmenler kızların ‘iyi’ davranış ve tutumlarını övüp örnek gösterirken; erkeklerin ‘kötü’ davranışlarını eleştirirler. (Golombok & Fivush, 1994) Bu tutum sonuçta kız öğrencilerin davranış bazında –aslında olduklarından- daha iyi olarak nitelendirilmeleri ve iyi davranışın akademik başarıdan daha önemli olduğu mesajını vermektedir. Erkek öğrenciler ise ‘kötü’ davranışlarına rağmen akademik olarak onaylandıkları sonucunu çıkarmaktadırlar.
Özgüven de Okulda Kazanılır
Bununla birlikte şu noktanın altını mutlaka çizmeliyiz. Okul ve öğretmenler kız öğrencilerin özgüvenlerini zedeleyen etmenlerden sadece birisi belki de en düşük etkili olandır. Çünkü olumsuz etkilerinin yanı sıra öğretmenler pek çok motivasyon ve güven faktörünü de kız öğrencileriyle paylaşmaktadır.
Uzmanların, bu olumsuz tutumların altlarını çizilmesinin nedeni ise öğretmenlerin bu tutumu tersine çevirmek konusunda gösterecekleri bilinçli tutumdur. Bir başka deyişe okullar hala daha başarılı, özgüvenli ve güçlü kızlar yetiştirebileceğimiz en güvenilir kurumlar olmaya devam etmektedir.
Measor, L. & Sykes, P. (1992). Gender and schools. New York: Cassell.
Erden, F. & Wolfgang, C. (2004). An exploration of the differences in teachers’ beliefs related to discipline when dealing with male and female students. Early Child Development and Care, 174(1), 3–11.
Wilkinson, L. & Marrett, C. (Eds.). (1985). Gender influences in classroom interaction. Orlando, FL: Academic Press.
Golombok, S. & Fivush, R. (1994). Gender development. New York: Cambridge University Press.
Freeman, D. (2004). Trends in educational equity of girls and women. Washington, D.C.: United States Department of Education, National Center for Educational Statistics.