Ebeveynleri tarafından yeterince sevilmemiş, desteklenmemiş, duygusal ihtiyaçları giderilmemiş kişiler çocuklarında yaşadıkları duygusal eksiklerini gidermek, telafi etmek, açıklamak için geliştirmiş oldukları belirli düşünce modellerini yetişkinliğe de taşır ve aktif olarak kullanırlar. Bu sistem nasıl çalışır? Örneğin kendilerine ters davranan eşleriyle ilgili olarak, sıradan bir insanın vereceği savunma tepkisi yerine, küçük bir çocukken kendisiyle ilgilenmeyen anne ya da babasıyla ilgili geliştirdiği mazeretleri kullanabilirler. “Bana öfkeli davranıyor, çünkü patronu onu çok sıkıştırıyor.”, “eşim akşamları benimle konuşmak için zaman ayırmıyor çünkü gün içinde çok yoruluyor.”
Bu düşünce modelleri belirli kalıplar halinde tekrar ederek yetişkinin gündelik tutumları halini alır. Çoğu zaman hayat kapasitesini kısıtlayan, kendisini ve beklentisini ifade etmesini engelleyen bir duygusal bir sınır haline gelir. Çoğu yetişkin ileri yaşlara geldiğinde bu tutumların kendisini nasıl kısıtladığını fark eder ve kökenindeki nedeni de bulabilir. Ancak bazen bu farkındalık için geç kalmış olabilir.
Oysa böyle bir farkındalık özellikle de genç yaşlarda önemlidir. Belki böylece gençler hayatlarına girecek bir ilişkinin, bir kurtarıcının, çok imrenilmiş bir rol modelin değil sadece kendi içgörülerinin ve büyüme yolculuklarının onların yaralarını iyileştireceğini anlayabilir ve kendilerini iyileştirme yolunca adım atabilirler.
Aşağıda özellikle ebeveynleri tarafından yeterince desteklenmemiş –özellikle anneleri tarafından sevilmemiş – çocuklar yetişkin olduklarında sıklıkla görülen 6 davranış kalıbını sizlere özetlemeye çalıştık.
Daima Kendini Yatıştırmak
Ebeveynlerinden sevgi ve destek alamamış kişiler, büyüdüklerinde ‘yeterince’ emek verir, ‘yeterince’ sakin ve uyumlu davranır, ‘yeterince’ uygun tepkiler verirlerse bir gün aslında ne kadar iyi olduklarının anlaşılacağı inancıyla yaşarlar. Bu inançla, tartışmalı durumlarda sessiz kalır, kendilerini kontrol eder ve sert ya da net ifadelerden uzak dururlar. Oysa çoğu zaman haklarını alacakları o günün gelmesini beklerken öyle sessiz ve savunmada kalırlar ki kendi ihtiyaçlarını ifade edemez, giderek derin bir sessizliğe bürünürler.
Böyle hisseden kişilerin bilmesi gereken şey, kendi ihtiyaçları için sesini yükseltmeyen kişilerin çoğu zaman haksızlığa uğrayacaklarıdır. İhtiyaçlarını ifade etmek, kendi fikrini söylemek, duygularından söz etmek her insanın doğallıkla yapması gereken bir davranıştır.
Başkalarının Kötü Davranışlarına Mazeret Üretmek
Ebeveynlerinden sevgi görmemiş çocuklar çoğu zaman yakın çevrelerindeki insanların tepkili, ilgisiz, saldırgan davranışları için mazeret üretirler. Bu davranışın kökeninde bir zamanlar kendi ebeveynleri için buldukları mazeretler vardır. “Şöyle davrandı ama nedeni buydu..” “Bu tepkisinin ardında bu vardı..” gibi açıklamalarla başka insanların saldırgan, öfkeli davranışlarına açıklamalar getirirler.
Böyle davranan kişilerin kendilerine şu soruyu sormaları gerekir: “Bana kötü davranan … için neden açıklamalar getiriyorum?”, “Bunun nedeni kaybetme korkusu mu?”, “Neden birinin bana kötü davrandığını fark edip bununla yüzleşmiyorum? Kendimi korumak için neler yapabilirim?” gibi sorularla kendi tutumlarının ardındaki nedeni bulabilirler.
Kendi Kötü Davranışına Mazeret Üretmek
Kendileri sevgisiz büyümüş ya da şiddet görmüş kişiler zaman zaman çevresindekilere, özellikle de kendi çocuklarına şiddet eğilimli ya da öfkeli davranabilirler. Eğer ebeveynseniz ve kendinizi sık sık “böyle yapmasaydı bağırmazdım..” , “vurdum ama o da böyle yaptı..” gibi mazeret cümleleri kurarken buluyorsanız bu tepkinizi fark etmeniz ve yönetmeniz önemlidir.
Başka insanları davranışlarından sorumlu tutmanın tek yolu kendi davranış davranışlarımızdan sorumlu olmaktır.
Başarısızlık Korkusuyla Yeni Şeyler Denemekten Çekinmek
Doğal olarak hiç kimse başarısız olmayı sevmez. Ancak başarısızlık korkusunun kişinin tercihlerini, eylemlerini etkilemesi onun hayat kapasitesini de olumsuz etkileyecektir.
Bazı insanlar başarılı olamamaktan, ilk denemede sonuca ulaşamamaktan öyle korkarlar ki bu korku onların yeni şeyler öğrenmelerini, yeni girişimlerde bulunmalarını engeller. Oysa başarı çoğu zaman zorlukların üstesinden gelerek, direnerek, engelleri aşarak gelir.
Bu kaygı özellikle başarı talep eden, başarısızlık durumlarında çocuklarını görmezden gelen, eleştiren, küsen anne babaların yetiştirdiği çocuklarda görülen bir tavırdır. Tam tersine başarısızlıkları destekleyen, olumlu bir dil kullanan, küçük başarıları da fark eden ebeveynlerin çocukları ise yeni riskler almaya daha açık olacaklardır.
En Küçük Yanlışı Bile Büyüterek Özeleştiriye Dönüştürmek
Özgüvenli ve kendi hatalarından korkmayan insanlar yanlış yaptıklarında olanları sakince gözden geçirir, bazen kendi eksiklerine güler ve bir dahaki sefere daha doğru şeyler yapmaya karar verirler.
Oysa küçük yaşlarda yaptığı hataları sıklıkla eleştirilmiş, suçlanmış kişiler hata yaptıklarında kendi eksiklerini ortaya dökmek, kendini acımasızca eleştirmek ve kendi cesaretini kırma alışkanlığına sahiptir. Bu tutum, insanların hayatta ilerlemelerini engelleyen önemli olumsuz tutumlardan birisidir.
Başkalarının Performansını Yan Gözle İzlemek
Büyürken anne babası tarafından yaşıtları kendilerine örnek gösterilmiş, arkadaşlarının başarıları daha çok alkışlanmış olan çocuklar büyüdüklerinde başkalarının yaptıklarına istemsizce ve imrenerek gözlemlerler.
Bu gözlem başkalarının nasıl başardığı, sorunların üstesinden nasıl geldiği, olaylara nasıl yaklaştığını anlamak; örnek almak, kendimizi geliştirmek için gözlem yapmaktan farklıdır. Bu bakış, çevredeki herkesi kendine rakip görme ve yaptıklarını eleştirme tutumudur.
Oysa yetişkin bir kişinin odaklanması gereken başkaları değil kendisidir.