Montessori tekniği hakkında bilgi toplamak isteyenler çoğunlukla Maria Montessori’nin kim olduğu ve geliştirdiği eğitimi hangi ilkelere dayandırdığı konusunda tanımlayıcı bilgilerle karşılaşır. Oysa bu bilgiler sınıflarda ne yaşandığını anlamamıza pek de yardımcı olamaz; çünkü eğitim dendiğinde çoğumuzun aklına gelen geleneksel sınıflar ve öğretmen yönetimindeki klasik eğitimdir. Bu yüzden de kendi bildiğimiz sınıflardan daha farklı bir sınıfı hayal etmekte ve Montessori’yi anlamakta zorluk çekeriz.
Bu nedenle bu makalede Montessori Eğitiminin ne olduğunu değil, geleneksel eğitimden hangi uygulamalarla ayrıldığını anlatmayı amaçladık. İşte Montessori tekniği ile geleneksel sınıf eğitimi arasındaki 7 önemli fark:
Geleneksel eğitim akademik başarıyı, Montessori bütünsel gelişimini hedefler.
Dünyanın hemen her köşesindeki okulların amacı çocuklara müfredat adı verilen önceden belirlenmiş bilgileri kavratmaktır. Klasik anlamdaki başarının temel kriteri çocuğun en kısa sürede, en fazla bilgiyi içselleştirmesiyle ölçülür.
Bundan farklı olarak Montessori tekniğinin hedefi çocuğun fiziksel, ruhsal, sosyal, zihinsel ve duygusal bütünlüğünü ve gelişimini sağlamaktır. Sınıf içi etkinlikler pasif öğrenme süreçlerini değil kişisel keşifleri geliştirecek şekilde tasarlanır. Çocuk, sadece akademik başarısıyla değil, tüm beceri ve tutumlarıyla bir bütün olarak kabul edilir.
Bunun yanı sıra Montessori uygulamaları çocuğun yeterlilik (ben bunu yapabilirim) öz-disiplin (kendi sınırlarımı koyabilirim) ve sosyal farkındalık (çevremle ilişkilerimi yönetebilirim) becerilerini de geliştirmeyi önemser.
Geleneksel eğitim kural, Montesori seçme hakkı sunar.
Geleneksel sınıfların ana malzemesi, sınıfın büyük kısmını kaplayan sıralardır. Öğrenciler burada belirli bir düzen içinde yerleşir, derslerini oturarak ve not tutarak dinlerler.
Montessori sınıflarının tasarımı ise öğrencilere özgürlük ve seçim duygusu verecek şekilde tasarlanmıştır. Bu sınıflarda standart sınıf sıraları yoktur. Öğrenciler faaliyet köşelerinde, küçük masalarda ya da yerde çalışırlar. Malzemeleri diledikleri gibi seçer ve kendi öğrenme alanlarının sınırlarını kendileri belirlerler. Öğrenme materyalleri erişilebilir raflarda sergilenirken, öğrencinin de ihtiyacı dahilinde gidip rahatça materyali kullanabilmesi özgürlüğünü ona sunar.
Geleneksel eğitim sınıfa, Montessori bireye eğitim verir.
Geleneksel sınıflarda öğretmen bilgiyi sınıftaki herkese aynı anda anlatır. Bu anlatım çoğunlukla tahtada yapılan bir sunumu içerir. Bilgi sunumunun ardından da öğrencilerle ortak etkinlikler yaparak öğrenmenin pekiştirilmesini sağlar.
Oysa Montessori tekniğinde öğretmen her çocuğun farklı düzeylerde ve farklı etkinliklerle öğreneceğinin farkındadır. Öğrencilerin akademik eğilim ve düzeyleri ayrı ayrı gözlemlenir ve yönlendirilir. Amaç çocukların gerçek dünyaya adım attıklarında, kendi potansiyellerinin farkında, öğrenme ve gelişime açık, sosyal ilişkileri gelişmiş kişiler olmalarını desteklemektir.
Daha önemlisi pek çok Montessori sınıfında öğrenciler, matematik mi, bir deney mi yoksa sözcüklerle bir çalışma mı yapacağına kendisi karar verir. Öğretmen sınıfa liderlik etmek yerine öğrencilerin bireysel öğrenme rehberi olarak kabul edilir.
Geleneksel eğitimde kural ve sınırlar, Montessori’de özgürlükler vardır.
Geleneksel eğitimde ders programı eğitim yılı başında belirlenir ve büyük değişiklikler olmadan bütün yıl boyunca uygulanır. Derslerin ve teneffüslerin kaç dakika süreceği, hangi dersin kaç saat olacağı hatta sınıflarda her öğrencinin nereye oturacağı bellidir.
Bir Montessori sınıfında ise öğrenci hangi dersi, hangi konuyu öğrenmek istediğine kendisi karar verebilir. Sınıfın farklı alanlarında, farklı çalışmalar sürdürülebilir. Öğrenciler nereye oturmak istediklerine kendileri karar verir; sınıf içindeki farklı çalışma köşelerinde çalışabilirler. Bununla birlikte bu özgürlükler de belirli sınırlar çerçevesinde kullanılır.
Geleneksel eğitimde bilgi hazır verilir, Montessori’de bilgi keşfedilir.
Geleneksel eğitimde öğretmenler, anlattıkları bilgilerin tartışmasız şekilde kabul edilmesi ve öğrenilmesi gerektiğine inanırlar. Öğretmenin otoritesi ve bilginin tartışılmazlığı, geleneksel eğitimin en güçlü ilkesidir.
Oysa montessori sınıflarında elden geldiğince öğrencinin bilgiyi kendisinin sorgulaması, keşfetmesi beklenir. Öğretmen çocuklara tartışılmaz bilgiyi sunmak yerine, onlara öğrenmekte kullanabilecekleri malzemeleri sunan bir rehberdir.
Montessori sınıflarında aynı zamanda yaşam becerilerinin de öğretilmesi hedeflenir. Bu sınıflarda çocuklar örneğin kendi çalışma alanlarının temizliğini yapar, belirli görevleri üstlenir böylece hayata da hazırlanırlar. Daha büyük yaşlardaki çocuklar için ise gazete çıkarma, küçük tamiratlar yapma, bir iş kurma, satış yapma ya da kendi bütçelerini oluşturma v.s. çalışmaları yapılır.
Geleneksel eğitim kitaplarla, Montessori gerçek malzemelerle öğretir.
Geleneksel sınıfların en önemli öğrenme malzemesi kitaplardır. Öğrenciler, deneyerek değil okuyarak öğrenirler.
Montessori sınıflarında ise ortalama bir sınıfa göre çok daha fazla malzeme vardır. Kitaptan soyut bir öğrenme yerine, özel tasarlanmış malzemelerle dokunarak, deneyerek ve problem çözerek öğrenme gerçekleşir.
Geleneksel eğitim not vererek, Montessori çocuğun özyeterlilik duygusunu geliştirerek ilerler.
Geleneksel sınıflarda başarının en önemli kriteri öğretmenin yorumudur. Öğrencinin gelişimi öğretmen tarafından yorumlanır, eksikler ve gelişim hedefleri belirlenir. Notlar, sınav sıralamaları bir öğrencinin başarısını gösteren en önemli göstergelerdir.
Montessori ise çocuklarda özyeterlilik duygusu geliştirmeyi hedefler. Not yoktur. Ödül-ceza, başarı sıralamaları yoktur. Öğrenciler becerilerini, yeteneklerini geliştirdikçe öğrencinin gelişim hedefleri sağlanmış olur. Böylece hedeflenen yaratıcı, fikir geliştiren, seçim yapan ve sorumluluk üstlenen çocuklar yetiştirme amacı da gerçekleşmiş olur.