Dersini anlatırken soru soran öğretmenlerden misiniz? Ya da öğrencilerini soru sormaya zorlayanlardan mı?
Pek çok öğretmene göre soru sorma, eğitimciliğin özel bir durumudur. Kimi öğretmenler konularının anlatırken sundukları bilginin sorularla kesilmesinden hoşlanmazlar. Onlara göre kendilerine soru sorulması anlattıklarının sorgulanması, kabul edilmemesi hatta derslerine muhalefet edilmesi anlamına gelir.
Bazı öğretmenlere göre ise ders sorularla büyür, olgunlaşır, soru sahiplerinin zihinlerine kök salar. Onlara göre soru hem soranı hem de sorulanı zenginleştirir; bilginin sahiplenmesini ve paylaşılmasını sağlar.
İyi Soru Bilginin Üstündeki Tozu Siler
Böyle düşünen ve sorularla haşırneşir olan öğretmenlerin bildiği gibi ‘Sorular, cevaplardan daha önemlidir!’ Çünkü sorular bilgiyi gizlendiği yerden çıkartmaya, üstündeki tozu silmeye ya da eskiden bulunduğu yerden başka bir yere konumlandırmaya yarar. Cevaplar ise doğruluğu koşullara ve zamana göre değişebilen hatta bazen evrim geçirmesi gereken sözlerdir. Daha önemlisi sorular cevapların varlık nedenidir.
Ancak Her Soru İyi Soru Olmaz!
Bununla birlikte soruların her zaman her koşulda doğru olduğunu da iddia edemeyiz. Doğal olarak, bazı sorular yanlış, bazı sorular eksik ve kötüdür. Bazen ise soruların güncellenmesi gerekir. Tıpkı yanlış cevaplar gibi, bazen sorular da yanlış olabilir; yanlış bilgiyi hedefleyebilir ya da dinleyenin aklını karıştırabilir. Kötü soruyla ilgili belki de en önemli zorluk tek ve kapsamlı bir doğru yanıtın verilmesini zorlaştırmasıdır.
İyi Soru Zeka İşaretidir!
Öte yandan iyi soru, öğrenmeyi sanata çeviren bir dokunuştur. Doğru ve can alıcı sorular sormak kişinin kavrayışının –ve doğal olarak zekasının- kanıtıdır. Aynı zamanda sorular, cevaplardan daha fazla endorfin içerir.
Peki bir sorunun işlevi nedir? Bu, soran kişinin sorudan beklentilerine göre değişir. Peki sizce bir sorunun öğrenme sürecindeki görevi ne olmalıdır?
- Sözü basit ve anlaşılır bir cevaba getirmesi mi?
- Öğrencinin bir konudaki farkındalığı arttırması mı?
- Kişinin o ana kadar doğru kabul ettiği bilgileri sorgulamasını sağlaması mı?
- Anlama düzeyinin değerlendirilmesi mi?
İyi bir soru öğrencide bu beklentilerin büyük çoğunluğunu sağlayabilir. Peki ya bir sorunun kötü olduğunu nasıl anlarız? Kötü soru büyük oranda öğrencinin kafasını karıştırır. Doğal olarak iyi soruların da öğrencilerin kafalarını karıştırmasını ve onların bir kez daha düşünmelerini sağlamasını isteriz. Ancak kötü sorular öğrencilerin öğrendiklerini sorgulamadan kafalarının karışmasına neden olur. Öğrenmeyi engeller, bilginin bir üst basamağa geçişini yavaşlatır.
Kötü Sorunun En Kötü Özelliği!
Bununla birlikte kötü sorunun belki de en büyük kötülüğü şudur: Öğrenci kötü soruyu yanıtlamaya çalışırken bildiklerini, o sırada öğrendiklerini ya da doğru yanıtın ne olabileceğini değil öğretmeninin bu soruyu neden sorduğunu ve aklından ne geçtiğini tahmin etmeye çalışır.
Böylece öğrenciler arasında soruyu yanıtlamaya değil öğretmenin beklentisine en yakın tahmini yapmaya dair bir yarış yaşanır. Öğrenme süreci yavaşlamış hatta durmuştur!
Zamanlama da Önemli!
Bir sorunun kötü olmasına neden olabilecek bir başka faktör ise zamanlamadır. Doğru bir soru da eğer gereğinden erken sorulursa kötü bir soru haline gelebilir. Özellikle de bu soru bir öğrenciye yöneltilirse öğrenci sorunun içeriğinden ya da anlatılan konudan bütünüyle kopacak; sosyal beklentileri, sınıftaki itibarı, öğretmeniyle olan ilişkisi gibi öğrenmeden bağımsız pek çok sosyal faktör öğrencinin zihnine dolacaktır.
Öğrencilerinize Soru Sorma Cesareti Kazandırın!
Tüm bu nedenlerden dolayı, bir öğretmenin öğrencilerine kazandırabileceği en temel niteliklerden biri onları iyi sorular sorma konusunda eğitmek ve cesaretlendirmektir. Çünkü doğru sorabilmek için çocuğun hem anlatılan konuyu can kulağıyla dinlemiş hem de anlamış olması gerekir.
Bu nedenle doğru soru sormayı hedeflemek öğrencilerin de kazanabileceği en temel becerilerdendir.
Kaynak:
Terry Heick’in teachthought’ta Aralık 2012’de yayınlanmış Why Questions Are More Important Than Answers? adlı yazısından Aylin Göçmen tarafından uyarlanarak Türkçe’ye çevrilmiştir.