Teknolojide ve sosyal hayatta büyük değişimlerin yaşandığı günümüzde insan davranışları da değişiklik gösteriyor. Bugünün insanları kendilerinden önce yaşamış kuşaklara göre çok daha konforlu, belirsizliği az ve güveni hayatlar sürüyor. Teknolojinin olanakları omuzlarımızdan büyük yükleri kaldırdı, hayatımızı kolaylaştırdı. Öte yandan bütün bu kolaylık içinde bizler kendimizden önceki kuşaklara göre çok daha sinirliyiz.
Harvard Üniversitesi’nde gerçekleştirilen uzun dönemli bir araştırma, insanların kendilerinden önce yaşamış kuşaklara göre çok daha anlayışsız, hatta öfkeli olduklarını; gençlerin arasında ‘birini eleştirmeden önce, onun yerinde olsaydım, ne hissederdim?’ diye düşünenlerin sayısının 10 yıl öncesine göre yüzde 40 azaldığını gösteriyor. Neden? Bu soruya farklı uzmanlar farklı yanıtlar veriyorlar:
Sosyal Devlet Kavramının Bitirilmesi
Toplumbilimcilere göre insanların yaşadığı duyarsızlaşmanın nedeni politikacılar ve sadece para kazanmayı öncelikleyen yönetim biçimleri. Sosyal devlet kavramının ortadan kalkması ve kapitalizmin benimsenmesiyle devletin de tıpkı bireyler gibi kazanma odaklı hale gelmesi insanlardaki güvenlik ve dayanışma duygusunu yok ediyor; onları daha kaygılı, öfkeli hane getiriyor.
Okullarda Sadece Rekabetin Öğretilmesi
Eğitimcilere göre ise yeni kuşakların yaşadığı duyarsızlaşmanın nedeni eğitim sistemlerinin onlara sadece kendilerini düşünmeyi, en yakın arkadaşı ile bile yarış halinde olmayı öğretmesi. Okullarda paylaşma, ekip çalışması, birlikte öğrenme, deneyerek öğrenme ya da hatalara hoşgörü gösterilmemesi gibi değerlerin öğretilmemesi, sanat eğitiminin önceliğini kaybetmiş olması gibi faktörler her yeni kuşağın kendinden öncekilerden daha bencil, daha rekabetçi ve daha öfkeli olmasına neden oluyor.
Ebeveynlik Modelimizin Değişmesi
Gelişim uzmanlarına göre ise ebeveynlik biçimimizde son dönemde yaşanan değişiklik; çocuklarımıza verdiğimiz mesajlar, aile içi eğitimde öğrettiğimiz değerler onların kişilik oluşumlarını etkiliyor. Arkadaş seçiminden, oyuncaklarına ve ifade ettiğimiz beklentilere kadar onlar için tasarladığımız dünya onlara kimliklerine , sevilip sevilmedikerine dair ipuçları veriyor.
Son zamanlarda sıklıkla dile getirilen bir görüş de yeni kuşak oyuncakların çocukların yalnızlığını pekiştirdiği yönünde. Uzmanlar çok sayıda oyuncağa sahip olmanın, kırılan, eskiyen her oyuncağın yerien hemen yenisinin gelmesinin ve oyuncakların ses, ışık gibi özelliklerinin fazla olmasının umulanın tersine çocukların duygusal ve sosyal gelişimleri için zararlı olabileceğini söylüyor.
Teknoloji Baş Şüpheli
Ancak konu çocuk eğitimi olduğunda karşımıza çıkan baş şüpheli ise teknolojik oyuncaklar; bilgisayarlar, cep telefonları ve çocuklarımızın kendilerini kaptırdığı bilgisayar oyunları oluyor. Çocukların yaşı kaç olursa olsun, teknolojik araçlara maruz bırakılmak, beynin gelişimini olumsuz etkiliyor, çocuğun öğrenme kapasitesini, duygusal zekasını, sosyalleşme ve sorun çözme becerilerini düşürüyor.
Altını bir kez daha çizelim. Bebekler ve çocuklar için en iyi öğrenme şekli sosyal etkileşimdir. Özellikle de yaşamın ilk üç yılında tamamlanan sinaps bağlantıları için sosyal ve duyusal deneyimler yaratabilmek önemlidir. Sağlıklı ilişkiler ve empati kurabilen, özgüvenli ve özdenetimli çocuklar yetiştirebilmenin yolu buradan geçiyor. Peki, teknoloji çocuk zihnini ve gelişimini nasıl etkiliyor? Gelin son çalışmalar ışığında teknolojinin çocuklar üzerindeki en temel etkilerine bakalım:
Teknoloji Zihinsel, Sosyal Gelişimi Etkiliyor
- Günde 15-20 dakikadan fazla televizyon izleyen bebeklerin dil gelişimi, annelerinin sürekli konuştuğu bebeklere göre belirgin bir şekilde geriden geliyor. Daha az sözcük, daha az duygu tanıyor ve daha az sosyal iletişime geçiyorlar.
- 3 yaşına kadar 2 saatin üstünde televizyon izleyen bebeklerin zihinsel gelişimi, yaşıtlarının altı katı kadar geriye gidebiliyor. Sosyalleşme, duygusal sorunları anlama, kendisine arkadaş bulma gibi alanlarda zorluk çekiyorlar.
- Üç yaş öncesi, şiddet içerikli program ya da bilgisayar oyunlarına maruz kalan çocuklarda, Dikkat Eksikliği tanısı içeren rahatsızlıkların görünme sıklığı normalin iki katından yükseliyor.
- Bebeklere ve çocuklara özel yayın yapan kanalların, beyin gelişimi üzerinde hiçbir etkisi olmadığı kanıtlandı, örneğin Fransa’da bebeklere özel programların yayınlanması yasaklandı.
- Televizyon izleme ve bilgisayar oyunlarının çocukların gelişimi için herhangi bir faydasını gösteren hiçbir araştırma sonucu yok.
Sonuç olarak çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren yaşattığımız hayat deneyimleri, onların duygu, düşüncelerini etkiliyor ve geleceklerini şekillendiriyor. Çocuklar, onları yetiştiren ebeveynlerinden, onlarla kurdukları birebir etkileşimden öğreniyor, gelişiyorlar. Tıpkı kişiliğin diğer boyutları gibi öfke ya da kızgınlığı da çözebilecek olan biz ebeveynleriz. Ancak bunun farkın varmak gözlem sağduyu ve sorumluluk gerektiriyor.