Öğrenme eğilimi modelleri neyi anlatır? Öğretmenin beklentisinden daha farklı öğrenen bir çocuk olmak ne demektir? Öğretmenlerin beklentisinin dışına çıkmaya cesaret eden çocuklar bunun için bir bedel öderler mi? Öğrenme eğilimi modellerini bilmek ve sınıfta uygulamak çocukların öğrenme kapasitelerini ve akademik başarılarını değiştirir mi?
Öğrenme Eğilimi Modelleri Nedir?
Öğrenme eğilimi kavramı, bireylerin birbirinden farklı şekillerde öğrendiği tezinden yola çıkar. Buna göre herkesin kendi zihinsel eğilimlerine göre bilgiyi daha iyi kavradığı baskın bir öğrenme eğilimi vardır. Bazı insanlar zihinsel ağırlıklıdır; okuyarak düşünerek öğrenirler. Bazı insanlar sezgiseldirler; duydukları bilgi karşısında duygu geliştirirler. Bazı insanlar daha aktiftirler; öğrendikleri her bilgiyi hayata geçirmek isterler.
Öğrenme eğilimi modelleri insanların farklı bilişsel eğilimlerini formüle ederler. Son 30 yıllık dönemde, beyin hakkındaki nörolojik araştırmaların da artmasıyla geliştirilmiş çok sayıda farklı öğrenme eğilimi modeli vardır. Bunların içinde özellikle Sperry’nin Sağ Sol Beyin Yarım Küreleri Modeli, Kolb’un Modeli öne çıkanlardandır. Bu modellerin en temel faydası öğretmen ve eğitimcilerin, karşılarındaki kişilerin geniş bir öğrenme yelpazesinden geldiklerini fark etmesini sağlamaktır. Her öğrenme modeli, öğreniciyi farklı şekillerde gruplarken eğitimciye de o tip öğrenen kişiye nasıl ulaşabileceği konusunda teknik bilgiler verir.
Neden 4 MAT Modeli?
Biz, bu dosyamızda sizlere özellikle Batıdaki ilköğretim okullarında öğretmenler tarafından en çok tercih edilen Bernice McCarth’nin 4 MAT modelini tanıtmak istiyoruz. Bir ilkokul öğretmeni olan Bernice McCarthy’nin geliştirdiği 4 MAT modeli, özellikle öğrencilerin öğrenme eğilimlerini açıklamak konusunda en çok benimsenmiş modellerin başında gelir.
4 MAT modeli, aynı zamandan sınıftaki her öğrencinin sahip olduğu ilgi, yetenek, beceri farklılıklarını kucaklayan ve her öğrencinin sahip olduğu becerilerin en üst düzeyine gelmesini amaçlayan ilk öğrenme modeli olarak karşımıza çıkar. Çocuğun zihinsel eğilimini, o zihinsel eğilimin baskın sorusunu ve bilgiyi hayata nasıl uygulayacağını birlikte anlatır.
Öğretmenin Eğilimi Nasıl Baskın Eğilim Haline Gelir?
Geleneksel sınıf öğrenmesinde hakim olan öğretme kültürü, öğretmenin kendi öğrenme eğiliminin aktif olarak kullanıldığı bir kültürdür. Öğretmenlerin pek çoğu, kendi öğrencilik yıllarından başlayarak benimsedikleri öğrenme biçimini en iyi öğrenme yolu olarak benimser ve bunun dışında kalan öğrencilerin yeterince iyi öğrenmediklerine inanırlar. Bu nedenle örneğin kendisi zihinsel ağırlıklı öğrenen bir öğretmenin sınıfında çok fazla test, okuma ve yazma alıştırması; sezgisel olan öğretmenin sınıfında bol hareket ve uygulama görürüz. Ancak pek çok öğretmen kendisinden farklı öğrenen çocukların da daha kolay öğrenebilmesi için ne yapılması gerektiği konusunda fazla düşünmez.
Neden Sınıf Yönetiminde Kültürel Bir Dönüşüm?
Dünyayı algılama ve yaşadıklarımıza tepki verme biçimimiz, içine doğduğumuz kültür ve nörolojik mirasımızla el ele vererek bize özel ve benzersiz bir zihinsel kalıp oluşturur. Bu zihinsel kalıp karşımıza çıkan kavramları, deneyimleri, insanları yorumlama biçimimizi domine eder; hayata verdiğimiz anlamı şekillendirir. Bu kalıp aynı zamanda bizim öğrenme eğilimimizdir.
Sınıf içinde öğrencilerin farklı düşünme ve öğrenme eğilimlerine sahip olduğunu fark etmek ve bunu bir zenginlik olarak görmek klasik sınıf kültürü açısından kökten bir kültür değişikliğidir.
Çünkü öğrenci farklılıklarının bir eksiklik ya da hata olarak değil bir zenginlik olarak görüldüğü, çocukların birbirlerinin bakış açılarından beslendiği ve hiç kimsenin kabul görmek için öğretmenin beklentisine uygun davranmak zorunda olmadığı bir öğrenme kültürü öğrenen sınıfların temelini oluşturur.
Çünkü öğrenme dünyaya kendi penceremizin dışına çıkarak bakabilme becerisidir. Bir çocuk gelişebilmek, büyüyebilmek için başka fikirlere, başka bakış açılarına, yorumlara ihtiyaç duyar. Bir okulda ne kadar çok ses, ne kadar çok yetenek, ilgi, bilgi ve –doğal olarak- ne kadar çok demokrasi ve eşitlik varsa o kadar çok öğrenir. Sadece öğretmenin sesinin duyulduğu, öğretmenin bilgisinin kabul edildiği, öğrencilerin ‘yetersiz, bilgisiz’ görüldüğü bir sınıfta içten ve kalıcı bir öğrenme gerçekleşemez. Bu bilginin tam tersi de doğrudur. Bu nedenle sınıfında farklı öğrenme eğilimlerini yani her çeşit öğrenciyi kucaklayan, seven ve bilgiyi empoze etmek yerine çocuklarıyla paylaşan bir öğretmen de bir öğrenme lideri olur.
Bu konuda daha fazla bilgi almak için “4 MAT Modeli ya da Daha İyi Öğretmek Mümkün mü?” adlı makalemizi de okuyabilirsiniz.