İnsanlık tarihte ilk kez dünyanın bütün okullar kapandı. Bugünlerde Covid’de erken başarı yakalayan bazı ülkelerde okulların yeniden açılmaya başladığını duysak da ne ikinci dalgayla tekrar kapanıp kapanmayacaklarını ne de bu büyük teneffüsün dünya genelinde ne kadar süreceğini tahmin edemiyoruz.
Ancak -bu kadar büyük çaplı olmamakla birlikte- bölgesel okul kapanmalarına neden olan felaketler konusunda deneyimlerimiz var. Acaba geçmiş yıllardaki felaketlere bize okul kapanmasının olası riskleri hakkında fikir verebilir mi?
Katrina’da 372 Bin Çocuk Evsiz Kaldı
2005 Ağustos’unda gerçekleşen ve ABD tarihinin en yıkıcı felaketlerinden biri olarak kayda geçen Katrina Kasırgası bu feleketlerden sadece biri. 1800’den fazla kişinin ölümü ve tahmini olarak 372 bin çocuğun evsiz kalmasıyla sonuçlanan Katrina Kasırgası sırasında 100’den fazla okul binası yıkıldı, sağlam kalanların yeniden eğitime başlaması ise haftalar sürdü. Bölgedeki çocukların büyük bölümü olayda sonraki bir yıllık sürede depresyon, kaygı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösterirken, yapılan bir araştırma çocukların Katrina’dan sonraki beşinci eğitim yılında bile akademik olarak akranlarının 1 yıl gerisinde geldiğini gösteriyordu.
İlk bakışta tropikal bir fırtına ile küresel pandeminin birbirleriyle karşılaştırılamayacak kadar farklı olduklarını düşünebiliriz. Bununla birlikte bu doğal felaket, 1.3 milyon öğrencinin evlerinde kaldığı bir karantinanın olası sonuçlarını düşünmek ve dünyanın her tarafındaki ailelerin sorduğu o sorunun yanıtını aramak için bize yol gösterebilir: Okulların kapanmasının çocuklarımızın üzerinde uzun dönemli etkileri olacak mı?
Travmalar, Öğrenme Kapasitesini Etkiler!
Uzmanlar, Katrina Kasırgası ve diğer doğal felaketlerden edindikleri deneyimlerle deprem, fırtına, salgın hastalık gibi felaketlerin çocukların zihinsel, duygusal sağlıkları ve öğrenme kapasiteleri üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini belirtiyorlar. Melbourne Üniversitesi Jack Brockhoff Çocuk Sağlığı ve Refahı Programı Yöneticisi Lisa Gibbs şöyle diyor:
İçinde ciddi bir travma, kayıp barındıran ya da toplumsal yıkıma neden olan olaylar yaşadığımızda çocukların öğrenme kapasiteleri sekteye uğrar. Öğrenciler yeniden okula başladıklarında da diğer öğrencilerle aralarındaki farkı kapatmak için uğraşacaklar. Bu nedenle bu tip okul kapanmalarının çocuğun akademik yolcuğu üzerinde yaşam boyu sürecek etkiler olması olasıdır.
Araştırmacıların yanıtını bulmaları gereken önemli bir nokta ise çocuğun yaşadığı öğrenme kaybının ne kadarının okul kapanmasından ne kadarının yaşanan travmanın tetikleyebileceği diğer faktörlerden kaynaklandığıdır.
Çocuğun Travmayı Yorumlama Şekli Önemli
Louisiana Devlet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi’nden profesör Joy Osofsky ise şöyle diyor:
Çocuğun yaşanan kayıpları içselleştirme ve başına gelenleri yorumlama biçimi onu gelişimsel süreçlerini de etkiliyor.
Osofsky mesleki hayatının büyük bölümünü Katrina’dan, Fukushima’ya travmaların çocuklar üzerindeki etkilerinin araştırarak geçirmiş. Katrina’dan sonra çok fazla sorunla karşılaştık. İnsanlar depresyon, kaygı bozukluğu gibi şikayetlerle geldiler. Özellikle küçük çocuklar; okul öncesi ve ilkokul yaşındakiler davranışsal ve duygusal bozukluklar yaşadılar, ebeveynlerinden ayrılmak istemediler.
Travma sonrası çocuklarda sıklıkla görülen bir başka belirti ise regresyon, yani çocuğun kendi yaşından daha küçük bir çocukmuş gibi davranışlar göstermesi. Çocuklar altını ıslatabilir, konuşmada gerilikler görülebilir. Uyku sorunları yaşanabilir. Yaşanan sıra dışı olaya böyle tepkiler vermek de doğaldır.
Pandemide Hizmet Verenlerin Çocukları da Etkilenebilir!
Bu tepkileri göstermek için çocuğun Covid-19’dan doğrudan etkilenmiş, bir yakınını kaybetmiş olması da şart değil. Duygusal sorunları, çevresinde ölümler yaşayan, yakınları sağlık personeli olan ya da pandemi görevlerinde bulunan hatta sadece medyada COVID-19 haberlerine fazla maruz kalmış çocuklarda bile görebiliriz. Her felakette olduğu gibi burada da dolaylı etkilenmeler olacaktır. COVID-19 sürecinde anne babası işini yitiren, ekonomik düzenleri bozulan, karantina koşulları olumsuz olan çocuklar da duygusal zorluklar yaşayabilirler.
Bu süreçte işimizi kolaylaştıracak bir kavram ise Bilişsel Esneklik. Bu konuda çalışan Lisa Gibbs şöyle diyor:
Bilişsel Esneklik, kişinin büyük çaplı zorluklara uyum gösterebilme becerisidir. Ancak bu beceri bir insanı nitelendirmekten çok çevrenin çocuğa kattıklarını tanımlar. Hepimizin bireysel uyum sağlama kapasitemizi belirleyen bazı becerilerimiz var; ancak bu daha çok kaynak olarak kullanabileceğimiz bir sosyal destek sistemiyle ilgili. Bir başka deyişe bir çocuğun Bilişsel Esnekliğinden söz ettiğimizde aslında onun zorlukların üstesinden gelmesini destekleyecek bir çevreyi nasıl oluşturabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor.
Çocuklara Fark Yaratabildiklerini Hissettirmek
Daha önceki felaket deneyimlerine bakarak Lisa Gibbs ve diğer araştırmacılar çocukların zorluklarla başa çıkmasını sağlayacak en temel koşulların altını çiziyorlar: Bunlar güvenlik duygusu, umut edebilme gücü ve birliktelik duygusu. Gibbs’e göre bunu çocuklara kazandırabilmek için çeşitli uygulamalar da geliştirildi.
Çocuklar için çok basit ama etkili fikirler uygulandı. Örneğin rengarenk tebeşirlerle yollara yazılan mesajlar, pencerelerden görünen gökkuşağı resimleri. Bu uygulamalarla çok küçük yaştaki çocuklar bile parçası oldukları toplum için bir fark yaratabildiklerini, başkalarına umut olabildiklerini anladılar ve kendilerini daha güçlü hissettiler.
Aynı zamanda toplumun da çocukların karantina sonrası dünyanın yeni normlarına uyum sağlamasına destek olması gerekiyor. Fukushima nükleer patlamasından sonra Japon hükümeti, okullarda radyasyonla ilgili öğrettiklerini yeniden gözden geçirerek değiştirdi. Avusturalyalılar orman yangınları konusunda artık çok küçük yaşlardan itibaren eğitiliyorlar. COVID-19 sonrasında da okullar yeni hijyen ve sosyal mesafe kurallarını öğretecekler kuşkusuz. Eğitim açısından baktığımızda da okul kapanmasının başka bir kazanıma dönüşmesini sağlamak bizim elimizde. Eğitim araştırmacısı John Hattie’nin yazdığı gibi, 2011’de Christchurch’deki depremden sonra öğretmenler öğrencilerle öyle yakından ilgilendiler ki akademik başarı eskisinden de çok daha yüksek noktalara çekildi.
En Az Beş Yıllık COVID-19 Sonrası Plan
Bunları sağlamak için Gibbs hükümetlere en azından beş yıllık bir süreyi kapsayacak bir COVID sonrası plan hazırlanmasını tavsiye ediyor. Bazı ülkeler ve bölgeler için COVID-19 iyileşme planı daha uzun bir süreyi bile kapsayabilir. Ancak pandemiden bize kalan karamsar bir anı olsa da çocuklarımıza vermemiz gereken mesajın kesinlikle umut içermesi gerekiyor. Ne yaşanırsa yaşansın çocukların büyük bölümü iyileşiyor ve normal ve mutlu bir hayatı kendi elleriyle kuruyorlar.
Travmalar dönüştürücüdür. Bazıları eski hayatlarına dönerken bazıları o eski hayatın artık orada olmadığını görecek; yaşamanın ve düşünmenin başka bir yolunu yaratacaklar. Covid-19 pandemisinden sonra da aynı şeyin yaşanacağına inanıyorum. Bazı şeyler eski haline geri dönecek, bazı şeyler sonsuza kadar değişecek. Kayıplarımız için yas tutarken yeni bakış açılarımız için minnettar olacağız. Hayata farklı şekilde bakabileceğimiz bir keşif olacak.
Bu yazı Oliver Franklin-Wallis’ın wired.com’da 14 Mayıs 2020’de yayınlanmış olan “This is how the school shutdown will affect children for many years” adlı makalesinden Aylin Göçmen tarafından uyarlanarak Evrim Ağacı sitesinde yayınlanmış olan “Covid-19 Nedeniyle Okulların Kapanması, Çocuklar Üzerinde Yıllarca Sürecek Etkilere Yol Açabilir!” adlı makalenin özetidir.