Paulo Freire eğitim dünyasının gelmiş geçmiş en etkileyici ve ilham verici kahramanlarından biridir. Bu etkinin bir bölümü yıllardır elden ele dolaşan etkileyici kitabı Ezilenlerin Pedagojisi’nde açıkladığı hümanist ve toplumcu görüşlerinden bir bölümü de Freire’nin Latin Amerika halklarının eğitimi ve gelişimi için yaptığı çalışmalardan gelir.
Peki Paulo Freire kimdir? Paulo Freire’in görüşleri nelerdir? Paulo Freire eğitim anlayışı nedir? Paulo Freire Ezilenlerin Pedagojisi nedir? İşte yeni başlayanlar için Paulo Freire’yi evrensel bir eğitim kahramanına dönüştüren 5 neden:

Büyük Buhranda Çocuk Olmanın Öğretisi
Freire orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ancak dünyaya geldiği özel dönemde çocukluğunu ve geleceğini iki etki şekillendirecektir: Bir yandan Latin Amerika’da esmekte olan sömürü karşıtı rüzgar diğer yandan da 1930’ların Büyük Buhranı’nın etkisi. 1930 Büyük Buhranı tarım ve ham madde üreticisi olan Latin Amerika’ya ABD’ye göre çok daha derin bir kriz yaşatır.
1921’de dünyaya gelen Freire ve ailesi de bu krizden paylarını düşeni alacaklardır. Freire yoksul bir çocukluk geçirir. Okuma yazmayı kendi kendine öğrenir. Küçük yaşta çalışmaya başlar. Bu çocukluk deneyimi Freire’nin bütün geleceğini ve hayat hedeflerini etkileyecek bir deneyim olarak belleğine kazınacaktır.
Brezilya’da Doğmuş Olmanın Birikimi
Latin Amerika sıradışı bir bölgedir. Bunun en temel nedeni, bin yıllarla ifade edilen (1492-1830) sömürge yıllarının mirası olan kültürel ve ekonomik dokudur. Bu miras sömürge döneminin ardından hem kıtanın günümüze uzanan ekonomik mücadelesini hem de toplumsal ilişkileri şekillendirecektir.
Freire’nin gençlik yıllarında ise , -1960’lar- krizin etkisiyle zayıflayan liberal politikacıların yerini ekonomik bağımsızlık ve ulusal ekonominin güçlenmesini savunan yapısalcı ekonomistler almıştır. Freire dönemin politik iklimine uygun hümanist bir Marksizm dili geliştirir.

Öğretmenliği Seçmiş Olması
Portekizli ortaokul öğretmeni Freire’nin ilk rol modelidir. Öğretmeninin sıradışı okuma dersleri hem bir meslek olarak öğretmenliğe hem de okuma-yazmaya olan ilgisini pekiştirir. Nitekim Freire, Recife Üniversitesi’ni bitirerek Portekizce öğretmeni olur.
Mesleğini toplumsal dönüşüm için kullanmayı arzu etmektedir. 1940’lı yıllarda Brezilya’da okuma yazma bilmeyenler oy kullanamamaktadır. Freire, Recife belediyesinin 1962 yılında başlattığı yetişkinler için okuma yazma programında görev alır ve burada kendi okuma yazma modeli geliştirir. İlk uygulamada 300 işçiye, 45 günde okuma yazma öğretecek aynı zamanda da eğitimle ilgili fikirleri olgunlaşacaktır. Brezilya ve Küba’da meşhur “kültür çemberleri” üzerine çalışmalar yapar. İsmi yavaş yavaş herkes tarafından duyulmaya başlanmıştır.
Sınıfında uyguladığı Goulart hükümeti tarafından 1963-1964’te resmileştirilir. Ancak hemen ardında 1964 darbesinde tutuklanır. Darbe hükümeti Freire’nin yöntemini iktidara karşı tehlikeli bulmuştur. Ancak felsefesi Latin Amerika özgürleşme hareketine ilham verecek, yıllık sürgün hayatının ilk beş yılını Şili’de UNESCO ve Şili Tarım Reformu Enstitüsü’nde çalışarak geçirecektir.

Sınıfında Konuşulmayanları Konuşma Cesaretini Göstermesi
Yoksul, işsiz ve oy bile kullanamayan yetişkinlerle yaptığı çalışmalar Freire’nin ülkesine bakışını değiştirir. Aslında okuma-yazma kursu veren bir öğretmendir. Ancak dersleri alfabeden ibaret değildir. Öyle konuşur, öyle anlatır ki öğrencilerinin sıradan hayatlarına pencere açar; sınıfına okuma yazma öğrenmek için gelenler içinde bulundukları sosyo- kültürel açmazları, politik ve ekonomik dayatmaları ve tüm bunların kendi kimliklerine etkilerini anlamaya başlarlar.

Eğitimin Özgürleştireceğine İnanması
Freire hangi kime, neyi anlatırsa anlatsın aslında hep toplumda ezen-ezilen ilişkisini anlatmakta, Sınıflarında herkesin konuştuğu ve hakkını aradığı özgürlükçü pedagoji uygulanmaktadır. Çünkü onun için eğitim doğrudan siyasi bir eylemdir.
Ona göre okullar, sadece düzenin pekiştirilmesine hizmet etmektedir. Klasik eğitim anlayışının, ezenlerin hep haklı olduğu bir toplumu ‘iyi ve normal’ olarak tanımlamasına karşı çıkar. Öğretmenlerin sınıfın tek hakimi olduğu, öğrencilerin sadece dinleyip ezberlediği bir sisteme karşıdır. Öğretmenler, günlük hayatın gerçekleriyle ilgisi olmayan bilgileri ezberletmekte, sınıflarında tartışmaya, eleştiriye izin vermemektedir. Bu sistemde öğrenciler “yatırım nesneleri”, öğretmen ise “yatırımcı” olur. Bu sistem içinde öğrenciler , dünyayı sorgulamak yerine, ona uyum sağlamaya teşvik edilir. Öğrenciler kendilerine dayatılan rolü ne kadar kabullenirlerse, dünyayı kabule de o kadar yatkın olurlar. Bunun sonucunda ezbercilik oluşur.

Ezilenlerin Pedagojisi Ne Anlatır?
Freire Şili’de kaleme aldığı “Ezilenlerin pedagojisi” adlı eserinde ‘tarafsız bir eğitim sürecinin olmadığını’ anlatır. Ona göre eğitim toplumu dönüştürebilecek ve doğrudan plitik olan bir eylemdir.
Ona göre eğitim iki türlü olabilir. Bunlardan ilki yeni kuşakların sistemi benimsemelerini kolaylaştıracak bir araç olarak eğitimdir. Freire’ye göre, klasik eğitim anlayışı eleştirel düşünmeyi önlemek ve statükoyu sürdürmek için tasarlanmış bir yaklaşımdır.
Bir başka seçenek ise erkek ve kadınların hayata eleştirel bakmalarını sağlayacak olan eğitimdir. “Yaşamın kendisine bakın, kendi yaşamlarınıza bakın.” der Freire. Var olan gerçekliği eleştirel olarak ele alma, bir özgürlük pratiğidir. İşte Freire’nin önerdiği model budur.
Bir öğretmen olarak eğitimin, her zaman ve vazgeçilmez bir güç olduğunu da vurgular. Ve yine “amaç”a ulaşmada en büyük araç olduğunu anlatır; başarıya ulaşmak için “KESİNTİSİZ MÜCADELE”nin olması gerektiğini de…