Türkiye eğitim tarihinin ilk ve tek özgün deneyimi olarak kalan Köy Enstitüleri üzerine geniş bir literatür oluşmasına karşın bu tasarımın mimarı İsmail Hakkı Tonguç’un, tarihsel önemi ve değeri yeterince kavranamamış entelektüel bir muamma olarak kaldığı öne sürülebilir. Tonguç, büyük eseri olan Köy Enstitülerinin göz kamaştırıcı ışıltısıyla sanki biraz gölgede kalmış gibidir. Eğitim (Bilimleri) araştırmacıları ve tarihçileri, Köy Enstitülerine gösterdikleri ilgiyi aynı ağırlıkta ve önemde bu eserin yaratıcısına yöneltmemişler, adeta ondan bu ilgiyi esirgemişlerdir. Ömrünü eğitim meselelerini ülkenin genel sorunları bağlamında düşünmek ve yazmakla kalmayıp bunları hayata geçirmeye vakfeden Tonguç’un bir entelektüel olarak yeterince ilgi devşirdiğini söyleyebilmek mümkün değil ne yazık ki… (…)
Tonguç’u Anlamak Ne Demektir?
Tarihsel bir kişiliği anlamak için, elbette onun yaşadığı zamanın ruhu ve mekanın doğası anlaşılmalıdır. Ama Tonguç söz konusu olduğunda, bunun tersinin de mümkün olduğunu, içinde yaşadığı dönemin anlaşılmasında Tonguç’un bir prizma işlevi görebileceğini düşünüyorum. Zira Tonguç’un biyografisi, sadece onun hayat hikayesi değil, aynı zamanda onun arkasında kültürel, toplumsal ve siyasal koşulların da hikayesidir. Bir açıdan Tonguç’un hayatı, ‘eski’nin gitmekte olduğu ama yerine henüz ‘yeni’nin gelmediği alacakaranlık döneminde bir toplumun umut arayışlarını, değişen zamanlar karşısında yaşadığı sarsıntıları yansıtır. Tonguç’un hayatında çizdiği rota, Cumhuriyet’in erken dönemlerindeki idealist kuşağın izlediği yola benzer. Onur ve özverinin bir erdem olarak görüldüğü ve bu yüzden de halk için acı çeken bir kuşağın temsilcisidir Tonguç.
Tonguç’u anlamak, sadece onun yaşadığı çağa değil, içinde yaşadığımız çağa ilişkin de önemli şeyleri anlatmak demektir. Bu iddialı sözle tam olarak ne demek istediğimi şöyle açıklayabilirim. Bir halkın zor zamanlarda yok olmadan kurtulmayı başararak ayakta kalması ve kritik dönüm noktalarında kendini yenileyebilmesi, gelecek umutlarının varlığına ve ütopik vizyonlarına bağlıdır. Statükonun sınırları içinde mahpus kalanların akıl dışı gördüğü bu ütopyalar, kitlelere cazip gelebilir ve onları harekete geçirebilir. Bu tür ütopyalar toplumsal ve siyasi dönüşümlerin motorudur. Tonguç eğitim teorisini ve pratiğini bir gelecek perspektifine oturtan bir vizyonerdir. O’nun ütopik vizyonunda ezilenlere içine doğdukları koşulları dönüştürme gücünü onlara geri verecek ve onları kendi kaderinin efendisi yapacak bir eğitim tasarımı vardır. Tonguç’u anlamak, onun pedagojik tahayyülünün temellerine inmeyi, ütopyasını keşfetmeyi gerektirir. Tonguç ütopyacılığı özelliğiyle, sadece yaşadığı çağa değil, içinde yaşadığımız çağa da ışık tutmaktadır. (…)
Tonguç gibi tarihsel kişilikler hakkında konuşurken ve yazarken çok yönlü bir zorluğun Düşünce ve duyarlılık bakımından Tonguç’la kurulan yakınlıklar, kimi yaşantısal benzerliklerin oluşturduğu öznel bağlar onu anlamak açısından gerekli ama yeterli olmayan etmenlerdir. “En büyük Tonguç..”, “Tonguç ölmedi..”, “Tonguç Baba..” edebiyatıyla Tonguç’a ve toplumumuza yararlı olunamaz. Tonguç’a yapılabilecek kötülüklerin en büyüğü, onu bir evliyaya, Kemalist bir ikona dönüştürmektir. Basmakalıp, şekilci ve çıkarcı Tonguç sevgisi artık yerini gerçekçi, eleştirel ve tamamlayıcı çalışmalara bırakmalıdır. (…)
Tonguç Entelektüeli …
Tonguç’un entelektüel tanımı, politik işlevi ve toplumla ilişkisi konularındaki yaklaşımı Gramsiyen ve Foucaultyen izler taşımaktadır. Tıpkı Gramsci gibi Tonguç da entelektüel kavramını küçük bir zümreye özgü bir ayrıcalık atfederek dışlayıcı bir şekilde kullanmaz. Gramsci (1997), herkesin entelektüel işlevini yerine getirmediğini öne sürerken sıradan insanın dünyayı anlamak üzere giriştiği uğraşının önemine ve bundan kaynaklanan entelektüel olabilme potansiyeline dikkat çekmiştir. … Tıpkı Gramsci gibi Tonguç’un da entelektüel yönelik eleştirisinin temelinde onların ‘halktan kopuk’ olmalarına, ‘derya içre olup da deryayı bilmeyen ol mahiler gibi’kalmalarına duyduğu tepki yatar. Çünkü Gramsci için de Tonguç için de entelektüel balığı da denizi de bilen biri olmalıdır.
Tonguç’un entelektüele yüklediği politik işlevle eğitime biçtiği politik rol arasında tutarlılık söz konusudur. Tonguç’un eğitime yüklediği işlev, sessiz çoğunluğa kendini ifade becerileri kazandırmak; sesleri duyulmayanların seslerini duyulur kılınmasına imkan yaratmak; halkın bastırılmış, unutturulmuş, ele geçirilmiş deneyimlerinin öğretim sürecinde tekrar hatırlanmasına ve yeniden ortaya çıkmasına olanak sağlamak; kısaca, ezilen ve sömürülenlerin ‘kendinde bir sınıf’ olmaktan çıkıp ‘kendisi için bir sınıf’a dönüşmesine eğitim yoluyla katkıda bulunmak olarak özetleyebiliriz.
Kalkındırılacak Köy değil Canlandırılacak Köy
Tonguç, köy(lüy)ü “kendi unsurlarıyla canlandırma ve şuurlandırma” telaşındadır. Tonguç eleştirmenleri, onun bilinçli olarak kullandığı “Canlandırılacak Köy” deyimini “Kalkındırılacak Köy”e indirgeyerek, Köy Enstitüleri projesini de tipik bir “kırsal eğitim projesi” olarak sunmaktadırlar. Oysa Tonguç, hiçbir zaman eğitim yoluyla köyü kalkındırma savında olmamıştır. Tonguç’un “köyü içten canlandırma tezinin, köyü ve köylülüğü araçsallaştıran ve dışarıdan müdahalelerle onu dönüştürmeyi Kemalist devrimin temel amacı gören, bunun için de öncülere, yol göstericilere gereksinim duyan bir tepeden inmeci geleneğe ve toplum mühendisliği anlayışına yönelik kapsamlı bir eleştiriyi de içinde barındırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tonguç’a göre toplumsal dönüşümün ne kaynağı ne de hedefi devlet ya da devlet seçkinleri olabilir. (…)
Tonguç’un Entelektüel Karakteristikleri: ‘Organik’, ‘Adanmış’, ‘Ütopyacı’
Yaşam öyküsünden de anlaşılacağı gibi, Tonguç aslında bir bilim insanı ya da eğitim felsefecisi değildir. Tonguç’un akademik kariyer yapmamış olması, kuşkusuz onun pedagojik düşüncelerini sistematize etmesinde engelleyici bir egel olmuştur. Ama bu özelliği, onun bir entelektüel olarak kabul edilmesinin önünde bir engel oluşturmaz. Çünkü entelektüel ile literati (okumuş) arasında fark vardır. Üç yıllık öğretmen okulu mezunu (bugünkü ilköğretim okulları mezuniyeti derecesinde tahsili olan) bir kişi olarak Tonguç’un nasıl olup da bir ‘entelektüel’ olarak tanımlanabildiğini kavramak bakımından, entelektüel-aydın-akademisyen-literati-bilim insanı-üniversiteli-filozof kimlikleri arasındaki nüanslar önemlidir. Örneğin Türkiye’nin ilk pedagoji doktoru Halik Fikret Kanad’dır. (kıyaslamak gibi olmasın) ama onun pedagoji tarihimizde bıraktığı iç Tonguç’unki kadar derin değildir. 1917 yılında Leipzig Üniversitesi’nde Pesatallozi üzerine doktora tezi yazan kişi Kanad olmasınakarşın Türkiye’de ve dünyada Türk Pestallozi’si olarak anılan kişi Tonguç olmuştur. Tonguç’la ilgili ‘Türk Pestallozisi” yakıştırması dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından yapılmıştır. Bu yakıştırma, Köy Enstitüleri üzerine Avrupa’da yazılmış ilk makalelerden birinin yazarı olan İsviçreli tarihçi Rufer tarafından da benimsenmiştir. Benli’nin (1990) aktardığına göre, Rufer’in 1951 yılında yazdığı makalenin başlığı ‘Türk Pesatallozisi ve Yapıtı’dır. Alman pedagog Wiedman da Tonguç’u Pesatallozi ile özdeşleştirmiş ve makalesine ‘İsmail Hakkı Tonguç: Bir Türk Pesatallozisi’ başlığını vermiştir. (Benli, 1990) (…)
Bir “Arif” Olarak Tonguç
Tonguç elbette bildiğimiz anlamda bir “alim” ya da “literati” değil ama bir “ariftir”. Alimler bilimi, arifler irfanı teslim eder. Her arif alimdir; ama her her alim arif değildir. Alimler sadece eğitimli insanlara konuşur; arifler herkese hitap eder. Alimlerin kurumsal temeli üniversitedir; ariflerin kurumsal temeli yoktur; onlar halkın içinde halkla birliktedir. Alimlerin bilgi edinme aracı akıl yürütme, ariflerin bilgi edinmes aracı kalben hissetmektir. Biri mantığı, diğeri vicdanı kullanarak amacına ulaşır. Tonguç, bir “alim” olarak değil, bir arif, bir entelektüel olarak görülebilir ve bu gözle okunabilir. Tonguç, kendisini üniversitenin fildişi kulesine kapatmayan, çağının eğitim sorunlarına uzmanlığın dar ufkuyla yaklaşmayan, toplumun eğitim sorunlarıyla olan ilişkisine politik angajman meselsi olarak bakan bir entelektüeldir.
Uygulamacılığının yanı sıra kuramsal çalışmalar da yapan Tonguç, 1925 yılından itibaren eser vermeye başlamış, entelektüel etkinliğini ölünceye dek sürdürmüştür. İlk yazısından sonuncusuna dek, Tonguç’un pedagojik düşüncesinde bir sapma ya da epistomolojik kopuş görülmemektedir. İlk yıllardan itibaren eğitimle ilgili hemen her konuda pedagojik imgelemin sınırlarını genişleten eserler veren Tonguç, soyut genellemeler ve skolastik tartışmaları sevmeyen, kuru felsefi tartışmalar yerine doğrudan toplumla ve onun somut sorunlarıyla ilgilenen bir düşünürdür. Tonguç’un düşünce izleğini kendinden önceki pedagoji geleneğimizden ayıran ve ona özgürlüğünü veren bir diğer öge de pedagojik teorisine şekil veren derinlikli bir toplum analizidir. Tonguç, 1930’lu yıllardan itibaren tüm emeğini Türkiye toplumunun ilkel koşullarında yaşayan ve sessiz çoğunluğu olan köylülerin sorunlarının analizine ve çözümüne adamıştır. (…)
Tonguç’un entelektüel gücü ve özgüllüğü, eğitime dair felsefesi argümanlarının parlaklığından değil, özbilinçten yoksun halkını toplumsal değişme yolunda bilinçli kılma kapasitesinden kaynaklanır. Tonguç’un son derece özgün olan pedagojik düşünce ve eylemleri, ondan çok daha ünlü eğitim düşünürlerinin yaptıklarının dayanamayacağı kadar zor ve sert bir sınavdan geçmiştir. Yabancı eğitim düşünürlerinin eğitim alanındaki başarıları yeni bir teorik buluş ya da önemi bakımından fazla sürekliliği olmayan küçük bir deney olmaktan öteye geçememiştir.
Tonguç’un küllüyatı, bir bütün olarak ele alındığında –kapsam, içerik ve derinlik bakımından- dünya ölçeğinde olduğu ve dolayısıyla özgürlükçü pedagoji geleneğine eşsiz bir katkı oluşturduğu anlaşılacaktır. Tonguç’un, 20. Yüzyılın ilk yarısında, başta Dewey, Kerschensteiner ve Pesatallozi olmak üzere, kendi kuşağındaki yabancı eğitimci düşünürlerinden aldığı esinle ürettiği eserler, döneminin en yaratıcı, en verimli ve özgün pedagojik kuram ve araştırmalarından birini oluşturur. Tonguç’un pedagojisi, tıpkı İllich’in okula yönelik radikal eleştirisi ve Freire’nin pedagojisi gibi, ezilenlerin kendi yaşamsal gerçekliklerini dönüştürmenin öznelerini kılma ilkesine dayanmaktadır. Tonguç(1947:85) göre: “Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve bilinçlendirilmelidir ki onu hiçbir kuvvet, yalnız kendi hesabına ve insafsızca sömüremesin. Köyün sakinlerine köle ve uşak muamelesi yapamasın. Köylüler, bilinçsiz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi her zaman haklarına kavuşabilsinler.”
Dipnotlar:[1] Örneğin Karaömerlioğluna (20028) Köy enstitülerinin amacı köy çocuklarından öğretmenler yetiştirerek yapışal dönüşüm sağlanmasydı.” Köy Enstitülerine yönelik bu indirgemeci yaklaşım oldukça yaygındır.
[2] Tonguç (1947:85), köy ve köyde eğitim sorunlarına bakış açısını şöyle anlatıyor “..Köymeselesi bazılarının zannettikleri gibi, mihaniki surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten kalkındırılmasısıdır.”
Kaynak:Bu makale Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden Yard. Doç. Dr. Seçkin Özsoy’un “Aramızdan Ayrılışının 50. Yıldönümünde İsmail Hakkı Tonguç ve Okul Öncesinden Yüksek Öğretime Eğitim Sorunları, Çözüm Önerileri, Sempozyum Bildirileri” adlı kitapta yer alan “Tonguç’un Bir Entelektüel Olarak Portresi” adlı makalesinden özetlenerek alınmıştır.
Meraklısına Okuma Önerileri:
- Özsoy, S. (2004). “Eşitlikçi Bir Eğitim Deneyimi Olarak Köy Enstitüleri” Eğitim Bilim Toplum,2 (7), 4-25.
- Özsoy, S. (2009a). Köy Enstitüsü mirasının tarihselliği ve güncelliği: Diyalektik bir bakış. Eğitim Mirasımız Köy <Enstitüleri Uygulanabilirliği ve model Çalışmalar Sempozyumu (17-18 Nisan 2008) bildiriler kitabı içinde (ss97-111) İstanbul: Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Vakfı (KAGEV)
- Özsoy, S. (2009C). Köy Enstitülerininin tarihselliği ve güncelliği: Tezler ve Tespitler. Eğitimbilim Işığında Köy Enstitüleri Sempozyumu (16 Nisan 2009) bildiriler kitabı içinde (ss11-24) İzmir:Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER)
- Tonguç, E. (2003) Köy Enstitülerinin İzinde Ankara: Güldikeni Yayınevi
- Tonguç,İ.H. (1947) Canlandırılacak Köy, 2. Baskı, İstanbul:Remzi Kitabevi
- Tonguç,İ.H. (1998) Kitaplaşmamış Yazıları Cilt1 2. Baskı, Ankara: Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları