‘İnsanlar hangi çeşit hastalıklara karşı aşılanabilirler?’ sorusunun yanıtını biliyor musunuz? Peki ya ‘Sürdürülebilir kalkınma için hangi fabrikalara daha çok ihtiyaç duyabileceğimizi?’ Peki, ‘göçmen kuşların mola duraklarına göre bir istatistik model çıkarmaya’ ne dersiniz? Yapabilir misiniz? Peki ya çocuğunuz?
Eğer çocuğunuz için yanıtınız evet ise kitap bilgileriyle gerçek hayat arasında bağlantı kurmayı öğrenmiş ve okulundan sınav ezberleri dışında da bilgiler almış demektir. Daha önemlisi çocuğunuz bu bilgileriyle PISA sınavındaki soruları doğru yanıtlayarak, OECD ortalamalarını da yakalayabilecek düzeye ulaşmıştır.
Eğitim Piramidinin Neresindesiniz?
Bizimki gibi çok az sayıda öğrencisine dünya standartlarında, geriye kalan yüzbinlere ise vasat ya da düşük standartlarda eğitim veren bir ülkede öğrencilik yapıyorsanız, eğitim hayatınızın tek bir hedefi olacaktır: Piramidin zirvelerine tırmanmaya çalışmak.
Bu öyle sonuçsuz bir yarıştır ki öğrenciler çoğu zaman neyi, neden öğrendikleri ya da öğrendikleriyle ne yapabileceklerini hiç düşünmeden, adı durmadan değişen sınavların içine yollarını kaybederler. Kendilerine, en yakın arkadaşlarından daha iyi olabilmek, kişilik değerini birkaç fazla net üzerinden belirlemek gibi hedefler seçer; öğrenmenin içindeki dayanışma duygusunu yitirirler. Ne işe yarayacağı konusunda hiçbir fikirleri olmadan formüller ezberler, şıklardan giderek problem çözmenin ustası olur ancak ezberlediklerinin hayatın neresine denk geldiğini bir türlü çözemezler.
Ancak eğitim sistemimizin en kötü yanı bu sonuçsuz ezber döngüsü değildir. İşin en acı yanı bizim çocuklarımızın, bir başka ülkedeki yaşıtlarından çok daha fazla ders çalışmalarına, onlardan çok daha fazla bilgiyle karşılaşmalarına ve bu uğurda hayatlarını hiç yaşayamamış olmalarına rağmen bildiklerini günlük hayata uygulamaktaki deneyimsizlik ve cesaretsizlikleridir.
Ezber Değil, Uygulama Cesareti!
Çünkü bizdekinden farklı olarak diğer ülkelerdeki eğitim sistemleri hayat becerisine odaklanır. Uluslararası sınavlar öğrencilerin ne kadar bilgi sahibi olduğunu değil, bilgi çağında sorunlar karşısındaki becerilerini ve kıvrak zekalarını ölçmeye çalışır. Bir başka deyişle ezber yerine uygulama ve sonuç yaratma becerilerini değerlendirir.
Böyle eğitim hedefleri ise, bizim gibi sınavlara odaklanan ülkelerdeki eğitim sistemlerinin temel sorunlarından birini; öğrencilerimize gündelik hayatta karşılarına çıkabilecek sorunları çözebilmeleri için gerekli bilgi ve becerileri veremediğimiz gerçeğiyle bizi bir kez daha yüzleştirir.
Türkiye; Birleşik Arap Krallığı, Tayland, Moldova ve Uruguay’la aynı ligde..
Peki, bu bilgilerin ışığında uluslararası değerlendirmelerde Türkiye’nin yerine baktığımızda ne görürüz?
OECD’nin PISA verileriyle başlayalım. PISA sınavının Matematik açısından ilk basamak hedefi öğrencilerin problemi anlayarak doğrudan çıkarım yapmaları ve dört işlemi başarıyla uygulamasıdır. Ancak Türkiye’deki öğrencilerin yarısından fazlasının bu hedefi tutturamadığını görürüz.
PISA , OECD’nin sınavı olduğu için başarısız sonuçlarımız için sığındığımız gerekçe ekonomik büyüklüğümüz göz önünde alındığında performansımızın çok da kötü olmadığı yönündedir. Oysa uluslararası karşılaştırmalar bunu doğru olmadığını bize hemen gösterir:
Türk öğrencilerinin başarısı PISA ortalamasının altında; Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutlukla aynı grupta yer almıştır.
TIMSS’de Yerimiz Neresi?
Öte yandan Türkiye’nin Matematik başarısını gözlemleyebileceğimiz bir başka sınav daha vardır. TIMSS –Trend International Mathematics and Science Study- adlı değerlendirme, merkezi Boston’da olan International Association for the Evaluation of Educational Achievement (IEA)adı kuruluş tarafından hazırlanmaktadır.
Türkiye TIMSS’e 1999 ve 2007 yıllarında 8. Sınıflarla, 2011 ve 2015 yıllarında 4. Ve 8. Sınıflarla katılmıştır. 1999 yılında Türkiye 38 katılımcı ülke arasında 38.sırada yer almış, 2007 yılında 59 katılımcı ülke arasında 4.sınıflarda 38., 8.sınıflarda 24.sırada yer almıştır. Türkiye 2011 yılındaki sınavda 4. sınıflarda 35., 8.sınıflarda yine 24.cü sırda, 2015 yılı sınavında 4. Sınıflarda 36.sırada, 8.sınıflarda 22.sırada yer almıştır.
Sonunculuk Kaderimiz mi?
Özetle her iki uluslararası değerlendirme de milli eğitim önceliklerimiz ve müfredat sistemimizin güncelliğini yitirdiğini ve göstermektedir. Yukarıda da belirttiğimiz için teorik açıdan yoğun bir bilgi bombardımanına tutulmalarına ve çok çalışmak zorunda kalmalarına rağmen öğrencilerimizin sınavlardaki yerinin düşüklüğü öğrencilerin performansından çok milli eğitim hedefleriyle ilgili bir eksikliğin göstergesidir.