Aileler İçin

Maternal Narsizm: Kızlarını Sevmeyen Anneler

Google Reklam

Maternal narsizm bir başka deyişle kızlarını yeterince sevemeyen anneler varlığını yeni kabul ettiğimiz ve yeni tartışmaya başladığımız olgulardan. Çünkü kısa zaman öncesine kadar bir annenin kendi çocuğunu sevmeyeceği fikri aklımızdan bile geçmezdi. Oysa artık kızlarını sevmeyen anneler  kavramı giderek daha çok fark ediliyor ve bencil anneliğin kız çocukları üzerindeki yıkıcı etkisi daha çok anlaşılıyor.  Peki kızlarını sevmeyen anneler ne hissediyor?

Gerçek Olamayacak Kadar Can Acıtıcı

“Bu kız nasıl benim kızım olabilir, aklım almıyor. Ona dair içimde en ufak bir sevgi kırıntısı yok. Bir an evvel evden ayrılsın bir daha da dönmesin diye gözünün içine bakıyorum. Yaptığı her şey, söylediği her söz hatta evdeki varlığı dahi beni çıldırtmaya yetiyor. Evde doğum yapmış olmasam, dış görünüşü bana bu kadar benzemese benim kızım değil derdim ama ne yazık ki o benim öz kızım ve benim onu bir saniye dahi görmeye tahammülüm yok…”

Yukarıdaki cümleler bir televizyon programından alınmış gibi değil mi? Çünkü gerçek olamayacak kadar can acıtıcı. Bu nedenle zihnimiz kurgu olduğuna inanmak istiyor; gerçek yaşamdan değildir, bir filmden ya da bir diziden bir repliktir diye düşünürken buluyoruz kendimizi. Halbuki biz gözümüzü ne kadar kapatırsak kapatalım “kızlarına öfke duyan, kızlarına sevgi göstermeyen” anneler ebeveynliğin ağır gerçeklerinden biri olarak yaşanmaya devam ediyor. Kimimiz bu ağır gerçeği ilkokuldaki sıra arkadaşından biliyor, kimimiz yurt arkadaşından, kimimiz danışanlarından, kimimiz ise  kendi çocukluğundan!

Annelik Kutsal mıdır?

Türk Dil Kurumu kutsalı “tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen” olarak tanımlıyor. Vikipedi’ye göre ise Kutsal güçlü bir dini saygı uyandıran veya uyandırması gereken kabul görmüş; bozulmaması, dokunulmaması gereken, üstüne titrenilen değerler olarak tanımlanıyor. Bu kadar uzun tanımlanan kutsal kelimesinin yanında anne kelimesinin tanımı bir o kadar kısa: “çocuğu olan kadın”. Peki o zaman Kutsal annelik ne demek?

Bu klasik tanımlama bir yandan kadınlara anne olarak yaptıkları işin benzersizliğini anlatırken bir yandan da ona bir dokunulmazlık sağlıyor; örneğin bir anneyle kızı arasında neler yaşadığını tam olarak anlayabilmemizi engelliyor.   Çocuklarına, bu yazının konusu uyarınca da kızlarına sevgi göstermeyen, kızlarını kendi konumlarına bir tehdit olarak gören,  kendi çocukluğunda yaşayamadığı ebeveynliği kızlarına da veremeyen, eşlerinden intikam almak için kızlarından nefret etmeyi seçen annelerin önüne bir kalkan gibi uzanıyor.

Maternal narsizm yaşamış çocuklar hayat boyu bu deneyimi anlamak ve atlatmak için uğraşıyorlar.

Duygusal Yoksunluk, Çocuğu Katılaştırır

Bebekler doğdukları andan itibaren kendilerine güvenli bir sığınak bulma çabası içine girerler. Bu, güven arayışı onların yaşamdaki ilk savaşlarıdır. Bu ilk yıllarda onlara bakım veren kişiler “onaylanma ve kabul görme” ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa bebekler,  benlik algısı zayıf, ilişki kurma konusunda yetersiz, özgüveni düşük yetişkinlere dönüşebilirler.

Özellikle kendilerine annelerini model almış kız çocukları kendi değerlerini ve hayattaki yerlerini anlamak için annelerini bir ayna gibi kullanırlar. Annelerinden ‘Sen önemlisin, sen değerlisin’ mesajını yerine; “Hayatımı mahvetmek için mi dünyaya geldin? Senden bıktım, seni doğuracağıma taş doğursaydım, çocuk değil dev bir nefret topu doğurmuşum, ben olmasaydım sen hiçbir şey yapamazdın, her şeyini bana borçlusun…” gibi mesajları sıklıkla duyan kız çocukları güvenle büyüyemez. Annesinden gördüğü duygusal yoksunluk kız çocuklarının ruhunu katılaştırabilir; dünyayı güvenilmez, tehlikeli bir yer, kendisini değersiz biri olarak yorumlamalarına neden olabilir.

Maternal Narsizm Nedir?

Anne olan kadınların, duygusal olarak olgunlaşmamış, kendi çocukluğunda yeterli annelik duygusu yaşamamış  ya da kendisiyle barışık olmaması gibi nedenlerle kızlarına sevgi verememe, onların varlığını onaylayamama hallerine Maternal Narsizm adını veriyoruz.

Narsist bir annenin kızı olarak büyümek, çocuğun duygusal dengesini derinden etkiler. Narsist anneler, kızlarının nasıl hissettiği ya da neye ihtiyaç duydukları üzerine düşünmez, dünyayı sadece kendi ihtiyaçlarından ibaret olarak görürler. Bu yüzden de sadece kendi değerlerine uygun davranışları onaylar, bunun dışındaki her tutum, tercih ve ihtiyacı değersiz sayarlar.

Böyle bir ortamda büyüyen kız çocuğunun hayattaki en temel çabası annesinin sevgisini kazanmak, ondan onay almak olan kız çocukları, yetişkin olduklarında da çevrelerindeki insanları mutlu etmek, ondan onay almaktır.  Böylece kendi istek ve ihtiyaçlarının farkında bilr olmadan büyürler.

Yetişkin olduklarında da tıpkı keni anneleri gibi ne yaparsa yapsın kendisine dudak bükecek, beğenmeyecek arkadaşlar ve eşler seçerler. Hayatları başkalarını mutlu etmek için didinmekle geçer; ancak asla mutlu olamaz, kendilerini tamamlanmış hissedemezler.

Narsist Anne Kızının Gelecek İlişkilerini Zedeler

Bu çocuklar eğer baş etme becerilerine ve dirençli kişilik özelliklerine sahip değillerse; bu katılık, şiddet içeren öfke patlamaları ve düşmanlık hissine kadar varabilir. Yeterli kapsayıcı işleve sahip olmadan büyüyen kız çocukları diğer kişilerle yakınlık kurmaktan kaçınabilir, ruhlarındaki onulmaz yaraları göstermemek adına insanlarla arasına mesafe koyabilir ve etraflarına görünmez duvarlar çekebilirler.

Bir Başka Aile Ferdinden Sevgi Bulabilen, Şanslıdır

Ruhsal yapısı esnek olan, annelerinden göremedikleri desteği babalarından ya da başka aile üyelerinden görebilen “şanslı” bazı kız çocukları ise örselenmiş ruhlarını koruyabilme ve sosyal hayatın bir parçası olabilme arasındaki dengeyi kurabilmektedir. Kendisinin dışındaki herkesi tehdit olarak yorumlamayan, yetişkin dünyasına adım atmaya başlayan bu kız çocukları bir yandan kendilerini koruma yolları geliştirmeyi başarmakta, bir yandan da olumlu baş etme becerilerini sakladığı alet çantasına her geçen gün yeni baş etme becerileri eklemektedir. Böylelikle annesine duyduğu yoğun öfke, nefret ve sevgi sarmalına kapılmadan kendi hayat yolcuklarında ilerleyebilmektedir.

Bu makale ilginizi çektiyse “Narsist Anne: Annesinin Doyuramadığını Dünya Doyuramaz” ve ‘Narsist Bir Anneyle Büyümek Hayatımızı Nasıl Etkiler?’ adlı makalelerimize de göz atabilirsiniz.

Google Reklam
Bingül Kemiksiz Uzel

1986 Ankara doğumludur. İlkokulu Ankara ve İstanbul’ da, Ortaokul ve Liseyi Tekirdağ Anadolu Lisesi’nde tamamlamıştır. 2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’ ne girmiş, 2010 yılında yüksek onur derecesiyle mezun olmuş ve Prof. Dr. Turhan Oğuzkan ödülüne layık görülmüştür. Üniversite eğitimi sırasında Erasmus programı ile İsveç-Stockholm Üniversite’ sine gitmeye hak kazanarak 6 ay boyunca “Early Childhood Education” alanında eğitim almış ve bir İngiliz okulunda staj yapmıştır. Mezun olduktan sonra 9 ay süre ile özel bir dershanede sınava hazırlanan öğrencilerle çalışmıştır. 2010-2015 yılları arasında Tekirdağ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde görev yapmıştır. Maltepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi tezli yüksek lisans eğitimini 2012 yılında bitirmiştir. 450 saatlik MEB onaylı Aile ve Çift Terapisi eğitimi, Terapötik Kartlar Eğitimi, Kriz Müdahale Eğitimi, Çözüm Odaklı Terapi eğitimi, Mülteci Çocukların Topluma Uyumu Eğitimi, Özel Eğitimde Alternatif Öğretim Teknikleri, Çocuk Değerlendirme Testleri, Sanat Terapisinin Erken Çocukluk Döneminde Kullanımı, Çocuk ve Ergenlerle Klinik Görüşme Teknikleri, İhmal ve İstismarda Aile ve Çocuğa Yaklaşım Eğitimi, Proje Döngüsü Yönetimi, Siber Zorbalık Eğitimi, Çocuk ve Ergenlerde Psikiyatrik Rahatsızlıkların Genel Tanımı Eğitimi, Yaratıcı Dramayla Grup Rehberliği Eğitimi, EMDR 1. düzey eğitimi katıldığı eğitimlerden bazılarıdır. 2022 yılında Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi´nde Davranış Nörobilimi alanında doktora programını tamamlayarak bilim doktoru ünvanını almıştır.

Leave a Comment

Yeni Yazılar

Einstein Çocukluğunda Yaşadığı Gelişimsel Yavaşlığı Nasıl Yendi?

Albert Einstein’ın çocukluk hikayesi son dönemlerin en çok bilinen hikayelerindendir. Küçük Albert, dil gelişiminde bir…

3 hafta önce

Okulsuzluk Nedir? Okula Gitmeyen Çocuklar Okuma Yazmayı Nasıl Öğrenir?

Okulsuzluk nedir?  Dünyanın en tanınmış okulsuzluk  savunucularından Sheila Baranoski deneyimlerini anlatıyor. Üç çocuğunu okula göndermeden,…

3 hafta önce

IQ Testlerinin Ölçemediği Beceri: Bilişsel Esneklik

Bilişsel esneklik nedir?  Bu kavramın zeka ile ilgisi var mıdır? IQ, özellikle bilim, yenilik ve…

4 hafta önce

Matematikte Başarılı Olanlarla Olmayanlar Arasındaki En Temel Fark!

"Öğretmenim, ben matematikte başarılı olamam. Ben matematikçi değilim." Bu sözü okullarda ne çok duyarız! Oysa…

4 hafta önce

Dış Görünüş Düşündüğünüzden Çok Daha Etkili Olabilir!

Anano Deneyini biliyor musunuz? 2016 yılında Unicef tarafından, kız çocuklarının eğitim eksikliğine dikkat çekmek için,…

1 ay önce

Verdiğiniz Ödevlerin Yapay Zeka İle Üretildiğini Nasıl Anlarsınız?

Bundan bir kaç yıl öncesine kadar öğrencilerinizin ödevlerini internetteki ödev sitelerinden kopyala yapıştır yöntemiyle yaptıklarından…

3 ay önce