Michael Apple ve Eğitimde Vasıfsızlaştırma

“Vasıfsızlaştırma” kavramı Harry Braverman tarafından literatüre kazandırılmış bir kavramdır. Burada ilginç olan şudur: Braverman, bir akademisyen ya da yazar değildir. Hatta çoğu zaman ünvanını işçi olarak belirtir. Braverman, çalışma hayatındaki kendi deneyimlerinden yola çıkarak vasıfsızlaştırmanın nasıl oluştuğunu ve yaşandığını gözlemlemiş ; böylece literatüre oldukça fazla atıf yapılan, değerli bir kavram katmıştır.

Braverman’ın görüşlerinden yola çıkarak, vasıfısızlaştırma sürecinin eğitim alanında, özellikle de öğretmenler üzerinde nasıl yaşandığını açıklayan ise Michael Apple’dır. Bu makalede Michael Apple’ın kendi bakış açısıyla vasıfsızlaştırma kavramını ve öğretmenlerin vasıfsızlaştırılması sürecine dair görüşlerini basit bir dille aktarmaya çalışacağız.

Emeği Küçük Yönetilebilir Parçalara Bölmek

Apple’a göre “devlet bazı yönetim sorunlarını kendi dışına ihraç etmeye çalışırken, bazılarını ise teknik ve endüstriyel uygulamaları, liberal söylemlerle birleştirerek” başa çıkar. Bunun doğrudan bir sonucu, “okullar ile endüstrinin ekonomik ve kültürel sermaye ihtiyaçları arasında güçlü bir bağ kurulmasını savunan grupların” sözleri daha fazla duyulacak, eğitim politikaları üzerindeki etkili daha fazla hissedilecektir.   Böylece okullar, hem iş hayatının beklentilerine hem de sanayide uygulanan iş modellerine giderek daha fazla yakınlaşır. Bu tanımlama Apple’ın iş dünyasının okullar üzerindeki etkisini açıklayan genel tezidir.

İş dünyasının (Taylorizm’den de etkilenerek) bir iş modeli olarak kullandığı vasıfsızlaştırma,  “çalışanın üretkenliği artırmak ve emeğin hem maliyetini hem de etkisini kontrol etmek için emeğin küçük parçalara bölündüğü ve daha sonra yeniden bölündüğü uzun bir süreç”tir. (Apple, Bilgi ve İktidar, 2006)  Örneğin bir araba fabrikası çalışanı hep aynı iki vidanın kontrolünü yapar; tekstil fabrikasındaki usta dikici aylar boyunca kot pantolonların minik ceplerini diker; bir turizm şirketinde çalışan ömrü boyunca sadece iç hat uçak biletlerini keser. İşlerini nasıl yapacakları bazen sözlü bazen de yazılı olarak belirtilmiştir. Dazla düşünmelerine, bir şeyleri yeniden keşfetmelerine gerek yoktur. Sadece kendilerinden bekleneni yapmaları yeterlidir.

Peki ama  bir iş ya da görev neden küçük parçalara bölünür? Sorumluluk sahibi bir kişinin işi başından sonuna kadar yapması tutarlılık ve iş sonuçlarının niteliği açısından daha doğru ve etkili değil midir?

Bütünü Değil, Kendi Küçük Alanını Yönet!

Bu soruları yanıtlamak için işlerin doğasına bir göz atalım: Apple, çoğu işin olduğunu düşündüğümüzden çok daha karmaşık olduğunu belirtir. Bir işin yerine getirilmesi, çok sayıda karar alınmasını ve işi yapan kişinin deneyim, mesleki sezgi, beceri ve işin bütününe hâkimiyet geliştirmesini gerektirir. Deneyimli çalışanlar, o işin nitelikli bir şekilde yapılması için nelerin gerekli olduğunu bilir; aynı zamanda kendi mesleki hak ve alanlarını savunabilirler.

Oysa modern ekonomilerde, çalışanların işin bütününe hakim olması, o işin nasıl daha iyi yapılacağına dair fikirler belirtmesi değil, sadece işin kendisine düşen bölümünü yerine getirmesi beklenir. Çünkü böylece işler daha hızlı ilerleyecek, sonuçlar daha kolay denetlenebilecektir.

Öte yandan işin küçük parçalara bölünmesi çalışanların daha az bilgi ve beceriyle işin üstesinden gelmesini sağlar; bu da daha az vasıflı ve daha az maliyetli çalışanlarla, işin maliyetinin düşürülmesini sağlayacaktır. Bu bakış açısında  bir işi yapacak kişiden -eskiden olduğu gibi- o işin ustası olması beklenmez. Teknolojinin de yardımıyla, işi bilmeyen biri bile kendi dar görevlerini yerine getirebilir. Bu yaklaşım eğitim alanında da belirgindir. Öğretmenlik yapmak için, artık Eğitim Fakültesi mezunu olmak önemli bir kriter değildir. Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik gibi statülerle bir ders konusunda uzmanlığı olan herkes “öğretmen” olarak ders girebilir.

Bilgi işlem teknolojileri gelişmekte, üretim hatlarına yeni makinalar eklenmekte, çalışanların işi değil o iş yapan teknolojiyi kontrol etmesi beklenmektedir. Bir başka deyişle daha az nitelikli zanaatkâra ihtiyaç duyulmakta; işin bütününü bilen usta kişilerin yerini, makineleri denetleyen ve işin sadece bir bölümünü yöneten teknisyenler almaktadır.

Vasıfsızlaştırma Okullarda Nasıl Yaşanır?

Ancak vasıfsızlaştırma, sürecin doğası gereği fabrikalar, atölyeler ya da iş tekrarının fazla olduğu sektörlerde yaşanmaktadır. Okullar gibi koşulların sürekli değiştiği, çözümlerin duyarlılık ve bilgi gerektirdiği ve insanla ilgili olduğu ortamlarda böyle ingirgemeci bir sürecin oluşması mümkün müdür?  Öğretmenlerin yaptıkları işin bütününü görebilmeleri ve çocuklarla bağ kurmaya odaklanmaları çok önemliyken, öğretmenlik mesleği nasıl olur da düşük becerilere ya da vasıflara indirgenebilir?

Teknik Kontrol ve Denetim: İşini Öyle Değil Böyle Yağmalısın!

Michael Apple, okullarda vasıfsızlaştırmanın düşündüğümüzden çok daha fazla ama aynı zamanda örtük olarak gerçekleştiğini anlatır. Bu süreç, büyük oranda öğretmenin mesleğini uygulanma biçimine dönük teknik bir kontrol şeklinde yaşanmakta;  öğretmenlere mesleklerini nasıl yapmaları gerektiği detaylarıyla anlatılmakta, ancak bu etkiler iyi planlanmış, şık ambalajlarda  sunulduğu için çoğu öğretmen bu “dönüşümün” iyi bir şey olduğuna inanmaktadır.   Bu etkilere yakından bakalım:

Eğitimcilerin Aşırı “Eğitilmesi”

Öğretmenlerin vasıfsızlaştırılmasının güçlü araçlarından biri öğretmenlere yönelik teknik yönergelerin çok fazla artmış olmasıdır. Görece olarak bağımsız karar almanın ve kişisel birikimlerden faydalanmanın doğal ve önemli olduğu öğretmenlik mesleği son yıllarda –dünyanın her tarafında- seminer, hizmet içi eğitim ve kurslarda yönlendirilmektedir. Öğretmenlere mesleklerini nasıl yapacakları, konularını nasıl öğretecekleri, soruları nasıl çözecekleri, sınıflarında karşılaşacakları çeşitli durumlarla ilgili çok fazla yönerge verilmekte, bir anlamda öğretmenin mesleğine dönük içgörü ve eğitim sezgileri köreltilmekte, bunlar “yeni ve kurumsal” yönetim becerileri ve ideolojik vizyonlarla ikame edilmektedir.

Mesleğin Bürokratikleşmesi

Bu süreci hızlandıran bir başka etki, öğretmenlerin eskisine göre çok daha fazla planlama, yazılı raporlama ve bürokratik  formlarla uğraşmalarıdır. Dünyanın her ülkesinde öğetmenler planlama, raporlama ve değerlendirme işlerine eskisine göre çok daha fazla zaman ayırmak zorundadırlar. Avrupa’da görev yapan pek çok öğretmen, kağıt işlerine ayırdıkları zamanın neredeyse sınıfta mesleklerini icra ettikleri zamanlarına eşit olduğunu belirtmektedir.

Bu bürokratik görevler, öğretmenin sınıfta ilişki kurma, mesleğine sezgisel yaklaşma gibi becerilerini köreltmektedir.

Eğitim Malzemeleriyle Ders İçeriğini Kontrol Etmek

Öğretmenlerin niteliksizleştirilmesinin  bir yolu da, önceden paketlenmiş müfredat materyallerinin kullanımındaki hızlı artıştır. Artık okullarda hemen her dersten kaynak malzemeler kullanılmakta; bu kaynaklar çoğu zaman öğretmen kitapları yoluyla dersin nasıl ileneceği, soruların nasıl cevaplanacağı, sınıfta hangi uygulamaların yapılacağı konusunda kapsamlı bilgilerle öğretmenleri yönlendirmektedir. Bu kaynaklar ayrıca öğrencilerin öğrenme hedeflerinin neler olması gerektiğini ve bu öğrenmenin nasıl ölçüleceğini de göstermekte; bir anlamda öğretmenin yapması gereken bütün görevleri yönetmektedir.

Öğretmen ve öğrenciler standart prosedürlere alıştıkça, öğretmenler arasında etkileşim azalmakta, bir anlamda materyal tek başına öğrenmeyi yönlendirmektedir.

Sınıf Pratiklerinin Yönlendirilmesi

Önceden paketlenmiş kaynak ve materyallerin bir başka etkisi ise öğretmenleri sınıflarında ne yapmaları gerektiği konusunda fazlasıyla yönlendirmeleridir. Bazen mesleki seminerler, bazen kaynak kitaplar ya da farklı verilerle öğretmenlere neyi nasıl yapmaları gerektiği neredeyse noktası virgülüne kadar anlatılmaktadır. Aşağıda bir kaynağa ait öğretmen kitabındaki metne birlikte göz atalım:

Konunuza başlamak için öğrencilerle etkileşimli bir çalışma yapın. Bunun için sınıfa gelen her öğrencinin giysisine kırmızı, sarı veya mavi bir kâğıt dikdörtgen iliştirin. … Kâğıdın rengi hakkında yorum yapın ve çocuktan üzerindeki rengin adını söylemesini isteyin. …

Sarı, kırmızı ve mavi renkteki otuz kareyi büyük bir torbaya veya küçük bir kutuya koyun. Çocuklara üç kâğıt tabak gösterin: biri kırmızı, biri sarı ve biri mavi olarak işaretlenmiş olsun. Bu renkler torbadaki renklerle yakından eşleşmelidir. Her seferinde birkaç çocuğun öne çıkmasını isteyin. Her çocuğun torbadan bir kare almasını ve eşleşen renkle işaretlenmiş tabağa yerleştirmesini sağlayın. (Ayrıca öğretmenin prosedürü yanlış anlamaması için, bir çocuğun kutudan kâğıt alıp tabağa koyduğu bir resim materyalin içine eklenmiştir).

Burada öğretmen kitabının sadece öğrenciye dönük pedagojik unsurları değil aynı zamanda öğretmen davranışlarını da ayrıntısıyla anlatması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Eskiden öğretmenlerin, – müfredat ve planlaması, belirli uygulamalar ve deneyler için uzun uzun hazırlık yaptığı zamanları hatırlayın. Kaynak kitapların varlığı, bütün bu emeklerin yerini almış ve öğretmenin yükünü hafifletmiştir. Öte yandan öğretmenin sınıf içindeki özerkliğini de elinden almıştır. Bir başka deyişle bu bir zamanlar öğretmenlik mesleğinin gücünü oluşturan beceriler gözden düşmüş ve köreltilmiştir. Öğrenciler bu becerilere artık ihtiyaç duymadığı için değil, artık öğretmenlerin bu kadar özerk hareket etmesi istenmediği için…

“Yeniden Vasıfsızlaştırma”: Yeni Bir Öğretmen Rolü

Braverman ve Michael Apple “vasıfsızlaştırma”ya sürecine , “yeniden vasıflandırma” olarak adlandırılabilecek bir başka kavramın da eşlik ettiğini belirtmektedir.

Yeniden vasıflandırma, artık öğretmenlik mesleğinin farklı kriterlere göre değerli görülmesini sağlamaktadır. Örneğin daha önceleri bilgi otoritesi olması, bir öğrencinin hayatına etkide bulunması, bir konuyu iyi şekilde anlatması gibi becerilerle öne çıkan öğretmenlik mesleğinde başarı, -bizde olduğu gibi, dünyanın pek çok ülkesinde-  neredeyse sadece sınav başarısına indirgenmiştir.

Bu beklenti, öğretmenlerin mesleklerinin bir bölümünü ya da bazen büyük bölümünü sınav   hazırlığına ayırmasıyla sonuçlanır.  Öğretmen dikkatini öğretmeye değil, soru çözümlerine yöneltir ve öğrencisi ile ilişkisini sınav başarısı üzerinden kurar.

Doğal olarak “yeniden vasızsılaştırma”nın pek çok farklı formu vardır. Örneğin Yeniden vasıflandırma, özellikle resim, müzik gibi sanat ağırlıklı derslerde kendini güçlü şekilde hissettirir. Branş öğretmenlerinin önceliklerini dönemsel olarak etkiler. Öğretmenlerin cinsiyet, ırk, köken gibi niteliklerinin mesleklerinin önüne geçmesine neden olabilir. Bir bütün olarak öğretmenlik mesleğinin özünü ve niteliklerini kökten sarsar.

Kaynak:
Michael Apple, Eğitim ve İktidar, 2006
Michael Apple, Seçme Yazılar, 2024

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Instagram

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun. Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Dosyalar

Reklam