Öğrenciler Neden Yardım İstemez ve Bunu Nasıl Değiştirebiliriz?

Sınıfımda en çok gözlemlediğim öğrenci davranışlarının başında öğrencilerin asla yardım istememesi geliyor. Baktığım zaman bazı çocukların konuyu tam anlayamadığını görebiliyorum. Kimileri tahtaya boş boş bakıyor ve ansızın bir aydınlanma anı yaşamayı umuyorlar. Kimileri kalem çevirerek bir başkasının soru soracak kadar cesaretli olmasını bekliyor. Bazıları ise tamamen içlerine dönüyor; tek başına zorlanmanın “yardım isteyen çocuk” olmaktan daha iyi olduğuna kendilerini inandırıyorlar.

Çocukların bu tutumunun üstesinden gelmek için uzun zaman çaba gösterdim ve sanırım bir şeyleri değiştirmeyi başardım. Sınıf kültüründe yaptığım birkaç bilinçli değişiklikle, öğrencilerin sorunlarını kendi içlerinde yaşamaktansa aktif bir biçimde yardım istemelerini sağladım: Sorun ne onların yeteneklerinde ne de motivasyonlarındaydı. Asıl engel, sınıf iklime  hakim olan normlardı.

Asıl Engel Sınıftaki İklimdi !

Bu süreçte öğrendiklerimden yola çıkarak diyebilirim ki bir çok öğrenci için öğretmenden yardım istemek, yenilgiyi kabul etmek anlamına geliyor.

Çocuklarımız ve gençlerimiz kendilerini, zahmetsiz başarıya ulaşmanın mümkün olduğuna dair bir inançla koşullandırılmışlar ve yardıma ihtiyaç duymak onlara yeterince iyi olmadıkları izlenimini yaratıyor.

Oysa araştırmalar bize şunu söylüyor: en başarılı insanlar asla yalnız çalışmıyor. Elit sporcuların koçları, büyük yazarların editörleri var. Yenilikçiler ve liderler ise kendilerini mentorlar ve iş birliği yapanlarla çevreliyor.

Peki, bu senaryoyu nasıl yeniden şekillendirebiliriz? Yardım aramayı yalnızca kabul edilebilir değil, aynı zamanda olması gereken bir tutum haline nasıl getirebiliriz? Araştırmalar üç etkili stratejiyi öneriyor: Modelleme, Yapılandırma ve İletişim.

Modelleme: Örnek Olarak Liderlik Yapma

İnsanlar doğası gereği sosyal varlıklardır, çevremizdekilerle iletişim kurmaya, fikir almaya programlanmıştır. Öğrenciler, arkadaşlarının yardım istemediğini gördüklerinde, bunun “yapılmaması gereken bir şey” olduğunu varsayarlar. Ancak yardım istemek görünür hale geldiğinde, bu davranış zamanla doğal karşılanmaya başlar.

Yapılan bir araştırma, insanların pis, bakımsız bir otoparkta yere çöp atma olasılıklarının temiz, bakımlı bir otoparka göre %270 daha fazla olduğu gösteriyor. Bu, insanların çöp atmamayı bu tutum doğru olduğu için değil, bu tutum çevrelerinde değerli bulunduğu için yaptığını gösteriyor. Aynı ilke öğrenme süreçleri için de geçerlidir: Sınıfta hiç kimse yardım istemezse, öğrenciler bunun kendi “gibi” insanların yapmadığı bir şey olduğunu düşünür.

Bu döngüyü kırmak için sınıfımda “Yaşayan Duvarlar” (Living Walls) adını verdiğim panolar kullanıyorum. Öğrencilere bu panolara yapışkan notlar aracılığıyla sorularını, stratejilerini ve fikirlerini yazabileceklerini söylediğimde tabii ilk başta çoğunluk olarak tereddüt ediyorlar.  Neden sonra içlerinden bir öğrenci cesaretini toplayıp adım attığında, diğerleri de peşinden geliyor. Akranının kafa karışıklığını itiraf ettiğini ve buna yanıt aldığını görmek, yardım istemeyi yalnız başına alınmış bir risk olmaktan çıkarıp ortak bir deneyim haline getiriyor.

 

Yardım istemeyi normalleştiren bir başka strateji ise “problem çözme hızlı buluşmaları”. Bu etkinlikte öğrenciler, hızlı ve kısa tartışmalarla sırayla eşleşerek döngü içinde ilerliyor zorlukları yüksek sesle ele alıyor. Sadece birkaç dakika içinde yardım istemek özel bir mücadele olmaktan çıkıyor ve öğrenme sürecinin bir parçası haline geliyor.

Burada kilit nokta şu: Sadece ikaz ederek öğrencilerin soru sormasını sağlayamayız. Öğrencilerin bunu pratikte görmeleri ve tecrübe etmeleri gerekiyor.

 

 

Yapılandırma: Katılımı Destekleme

Bir ortamın tasarımı, farkına bile varmadan davranışlarımızı şekillendirir. Bu sınıflarımız için de böyledir.  Örneğin düz sıralanmış sıralar bireyselliği ve yalnızlığı işaret ederken, yuvarlak masalar etkileşimi ve iş birliğini teşvik eder. Benzer şekilde, yardım istemeyi sınıf rutinlerine entegre etmek, sessiz bir mücadele kültürünü aktif iş birliğine dayalı bir yapıya dönüştürebilir.

Bir başka örnek verelim. Bir başka araştırmada otel misafirlerinin, diğerler misafirlerin havlularını tekrar kullandıkları bilgisi verildiğinde, havluların tekrar kullanılma oranlarının %19 ‘a kadar arttığı bulunmuştur. Davranış değişmemiştir, yalnızca davranışa dair bir bilgi sunulmuştur. Aynı ilke öğrenme için de geçerlidir: Yardım istemenin bir norm haline geldiği sınıflarda, öğrenciler bunu doğal bir şekilde benimser.

Uzman Öğrenci Masası:

Öğrencileri yardım almaya cesaretlendirmek için yaptığımız bir başka uygulama da Öğrenci Yardım Masaları uygulamasıdır. Öğrenciler,  “uzman masası” olarak adlandırdığımız masada dönüşümlü olarak görev alırlar. Ancak görev alacak öğrencilere, seçilen konuda hazırlık yapmaları için zaman verilir ve belirli eğitim malzemeleri masada önceden hazırlanır. Görev alacak öğrenciye bir rozet ya da farklı bir sembol takmak, öğrencinin özgüvenini güçlendirecektir.

Böylece öğretmen tek sorun çözücü olmaktan, kolaylaştırıcı rolüne geçer. Öğrenciler, dışarıdan gelecek yardımı beklemek yerine, inisiyatif almayı, birbirlerini desteklemeyi öğrenir ve yardımlaşma becerilerini güçlendirirler.

Benden Önce Üç Kişiye Sor

Bu kural, öğrencilerin öğretmene gelmeden önce üç arkadaşından destek istemesi konusunda teşvik eder. Böylece onları bağımsızlık ve iş birliğine teşvik eder. Zamanla bu yaklaşım, öğretmen merkezli bir sınıftan öğrenci odaklı bir öğrenme ortamına geçişi destekler ve öğrenmenin kolektif bir sorumluluk olduğu fikrini pekiştirir.

Yardım istemek bir istisna değil, beklenti haline geldiğinde; öğrenciler tereddüt etmeyi bırakır ve iş birliğini doğal bir süreç olarak benimserler.

İletişim: Yardım Arama Anlayışını Değiştirme

Yukarıda da anlattığım gibi, öğrencilerin yardım istememesinin ardındaki en büyük neden çocukların algılarıdır.  Çoğu, yardım istemeyi bir başarı getirecek bir  strateji olarak değil, bir zayıflık olarak algılar. Ancak yardım isteme biçiminden nasıl bahsettiğimiz her şeyi değiştirebilir.

Araştırmalar, yüksek öz yeterliliğe sahip öğrencilerin, çabanın gelişime yol açtığına inananların, yardım isteme olasılığının çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Sorun şu ki, pek çok öğrenci kendini gelişebilecek biri olarak görmüyor.

Bunu değiştirmenin bir yolu, gerçek gelişim hikayelerini paylaşmaktır. Eski öğrencilerimi sınıfa davet ederek, nasıl zorluklar yaşadıklarını ama destek alarak nasıl başardıklarını anlatmalarını sağlıyorum.

Öğrencilerim bu yanıtları kaydediyor veya yazıya döküyorlar; ben de bu kayıtlardan  “Yardım Almak Neden Önemlidir” adında bir klasör oluşturdum. Bu klasörden hikayeleri öğrencilerimle düzenli olarak paylaşıyorum. Öğrenciler, “İlk kompozisyonumda başarısız oldum, ama bir öğretmenden yardım aldıktan sonra bir sonrakinde A aldım” diyen eski bir öğrencinin hikayesini duyduklarında, yardım istemenin aslında gelişim ve başarıya giden doğal bir adım olduğunu fark ediyorlar.

Kafada Kalan Sorular Tekniği

Bir diğer güçlü yöntem ise “Kafada Kalan Sorular” yöntemi. Öğrencileri, dersin sonunda, hala zorlandıkları bir soruyu veya kavramı yazmaya davet ediyorum. Onlara, sorularının beni daha iyi bir öğretmen yaptığını ve bir sonraki dersi şekillendirdiğini vurguluyorum. Yanıtlarını topluyor, ortak temaları belirliyor ve bu temaları, öğrencilerin endişelerine doğrudan hitap eden hedefe yönelik sınıf istasyonları ve ders materyalleri oluşturmak için kullanıyorum. Daha da önemlisi, öğrencilere meraklarının ve sorgulamalarının öğrenme sürecimizi şekillendirdiğini açıkça söylüyorum. Onların katkılarının öğretimi nasıl geliştirdiğini net bir şekilde dile getirerek, yardım istemenin yalnızca faydalı olmadığını, aynı zamanda büyümek için vazgeçilmez olduğunu vurguluyorum.

Sor, Öğren, Başar: Sınıf Kültüründe Değişim Yaratma

Yardım istemeyi görünür, beklenen ve bir güçlü yön olarak övülen bir hale getirdiğimizde, sınıfı sessiz bir mücadele alanından ortak öğrenmenin canlı bir merkezine dönüştürürüz. Öğrenciler artık yardımı bir destek olarak değil, başarıya ulaşmak için etkili bir araç olarak görür.

Ve bu zihinsel dönüşüm gerçekleştiğinde öğrenciler yalnızca daha fazla soru sormakla yetinmez, aynı zamanda bu soruları yanıtlamaya da başlar. Öğrenme iş birliğine dayalı bir sürece dönüşür, merak canlanır ve öğrenciler hem öğrenen hem de lider olarak rol alır.

 

Kaynak:

Bu makale edutopia’da yayımlanmış olan Why Students Don’t Ask for Help and How to Change İt adlı makaladen düzenlenerek çevrilmiştir. Get Getting Students

 

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu alanı doldurun
Bu alanı doldurun
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Instagram

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun. Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Dosyalar

Reklam