Sınıflarımızda Sık Yaptığımız 7 Hata ve Çözüm Önerileri

öğretmen ve ailelerin inançları öğrencilerin matematik başarısını nasıl etkiler
öğretmen ve ailelerin inançları öğrencilerin matematik başarısını nasıl etkiler

“Öğretmenler olarak yorulduğumuzda, bunaldığımızda, duygularımız kontrolden çıktığında ya da verimsiz alışkanlıkların esiri olduğumuzda, sınıf yönetiminde kolayca tuzağa düşüyoruz.”

Deneyimli bir sınıf öğretmeninin bu sözleri, olumsuz davranışların her zaman kuralları bilerek çiğneme arzusundan kaynaklandığını düşünmenin yanıltıcı olabileceğini hatırlatıyor.  Aynı şekilde, yalnızca cezalandırmaya dayalı yaklaşımların da öğrencilerin sergilediği davranışların ardındaki gerçek nedenleri sezmede yetersiz kalabileceğini ortaya koyuyor. Oysa bir çocuk öğrenemiyorsa, sınıfa uyum sağlayamıyorsa ardında büyük olasılıkla onun duygularını karıştıran bir neden vardır. Pek çok öğrenci evlerinde farklı olumsuzluklar; ekonomik güçlükler, aile içi şiddet, farklı istismar türleri veya ihmal yaşıyor olabilir; bu da okulda daha fazla saldırganlık ya da öğrenme direnişi sergilemelerine yol açabilir. Uzmanlar genel olarak her 16 çocuktan 1’inin, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu veya benzeri davranışsal sorunlarla mücadele ettiği düşünülüyor. Bazı öğrenciler ise sınıfa uyum sağlayamadıklarını, dışlandıklarını hissettikleri için yaramazlık yaparak, sürekli şakalar yaparak ya da diğer arkadaşlarının dikkatini çekmeye çalışıyorlar.

Amaç Kurallara Karşı Gelmek Olmayabilir!

Olumsuz davranışlar, aynı zamanda çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminin sağlıklı bir parçası da olabilir. Çocuklar ergenliğe ulaştığında, odakları yetişkinlerden akranlarına kayar ve soyut düşünme becerileri hızla gelişir. Bu da onların uzun süredir kabul gören otorite yapılarını sorgulamalarına, hatta meydan okumalarına neden olabilir.

İlk bakışta basit haylazlık, kural ihlali gibi görünen davranışlar, aslında çocukların sınırları test etme ve bağımsızlıklarını ortaya koyma çabası da olabilir. Bu durum deneyimli öğretmenler için şaşırtıcı olmayabilir; ancak araştırmalar, öğretmenlerin hala büyük ölçüde sıkı kurallar koymaya ve olumsuz davranışlara yaptırımlar uygulamaya odaklandığını gösteriyor. Bu yöntem kısa vadede işe yarayabilir, fakat uzun vadede kalıcı değişim sağlaması pek olası değildir. Duygularımızın bizi ele geçirdiği ya da farkında olmadan işe yaramayan alışkanlıklara kapıldığımız anlarda, sınıf yönetiminde bazı yaygın hatalar yapabiliyoruz. İşte öğretmenlerin sıklıkla düştüğü 7 hata ve uzmanların bu hatalara karşı önerdiği etkili çözümler.

Hata 1: Görünen Davranışa Aldanıp, Altındaki Mesajı Kaçırmak

Yaramazlık yapan iki farklı öğrenci düşünün. Büyük olasılıkla her ikisinin de yaramazlık davranışının altında farklı nedenler, ihtiyaçlar yatmaktadır. Bir öğrencinin olumsuz davranışlarını ortadan kaldıran bir strateji, diğer öğrencinin davranışlarını daha da tetikleyebilir. Bu nedenle öğretmenler, otomatik tepkiler vermek yerine, olumsuz davranışların altında yatan nedenleri anlamaya çalışmalıdır.  Örneğin, bir öğrenci evde yaşadığı stresli bir durumla baş etmeye çalışıyorsa, ona yaklaşım tarzı, sınıfta arkadaşlarının ilgisini çekmeye çalışan başka bir öğrenciye uygulanacak yaklaşımdan farklı olmalıdır.

Bir başka şekilde ifade edecek olursak bir davranışı yalnızca görünüşüne göre tanımlamak, o davranışın neden ortaya çıktığını anlamamıza yardımcı olmaz; bu nedenle o davranışı değiştirme çabalarımız da işe yaramaz.”  Olumsuz bir davranışı ele almak genellikle davranışın tekrar eden kalıplarını gözlemlemeyi gerektirir.

Bu davranıştan önce ve sonra neler oluyor?  Davranış kimlerin önünde gerçekleşiyor? Ne zaman tekrarlanıyor? gibi sorular bakışımızı derinleştirebilir. 

 Çoğu zaman bu davranışlar, öğrencilerin istedikleri bir şeye ulaşmalarına ya da istemedikleri bir durumdan kaçınmalarına yardımcı olur. Eğer öğretmenler bir öğrencinin hangi amaca ulaşmaya çalıştığını anlayabilirse, bu davranışı çok daha etkili bir şekilde ele alabilir.

Hata 2: “Yapmak İstemiyor” Değil, “Yapamıyor” Olabilir

Öğrencilerin olumsuz davranışları hakkında kolayca olumsuz düşüncelere kapılmak mümkün; ancak bu davranışların sanıldığından çok daha sık şekilde iyi niyetli akademik zorluklardan kaynaklandığı görülüyor.2018 yılında yapılan bir araştırmada, öğrencilerin neden yaramazlık yaptıklarıyla ilgili farklı gerekçeler karşılaştırıldı: disiplin eksikliği, motivasyon düşüklüğü ya da arkadaşlarının ilgisini çekme arzusu gibi. Ancak araştırmanın en dikkat çekici bulgusu, tüm olumsuz davranışların yaklaşık %20’sinin doğrudan akademik yetersizliklerden kaynaklandığıydı. Öğrenciler ya verilen görevi tam olarak anlamamış ya da görevi çok zor bulmuş olabiliyordu ve buda hayal kırıklıklarını davranışlarına yansıtma biçimiydi.

Hata 3: Küçük Hatalara Büyük Tepkiler Vermek

Deneyimsiz öğretmenler, sınıftaki her küçük davranış bozukluğunu fark edip düzeltmeleri gerektiğini düşünebilir. Oysa küçük aksaklıklara sürekli müdahale etmeye çalışmak, uzun vadede bu davranışların artmasına neden olabilir.2016 yılında yapılan bir araştırmada, öğrencilerin dikkat dağınıklığına ya da sınıfta kısa süreli konuşmalarına yönelik yapılan olumsuz uyarıların, öğrencilerin sınıfla olan bağlarını zayıflattığı velileri de daha fazla davranış sorununa yol açtığı ortaya kondu. Araştırmacılar, “öğretmenlerin farkında olmadan olumsuz pekiştirme döngüsüne girebileceklerini” ve bunun da “öğrencilerin uygunsuz davranışlarını daha da artırabileceğini” belirtiyor .Sonuç mu? Dikkatini derse vermediği için uyarılan bir öğrenci, kendini geri çekme ve öfkesine kapanma eğilimi gösteriyor; bu da öğrenmeye yeniden odaklanmasını daha da zorlaştırıyor. Öğrencileri uyarmak yerine, öğretmenlerin olumlu davranışları öne çıkarması çok daha etkili olabilir. Örneğin, verilen görevi zamanında tamamlamak ya da etkinlikler arasında hızlıca geçiş yapabilmek gibi davranışlar takdir edilmeli. Ufak bir bakış ya da el işareti gibi sözsüz tepkiler, öğrencilerin dikkatini nazikçe toplamak için son derece etkili olabilir.

Hata 4:“Köşe Cezası” Uygulamak

Bir tür ceza yöntemi olarak öğrenciyi sınıfın bir köşesine göndermek, utanç ya da küçük düşme hissine yol açabilir. 2019 yılında yapılan bir araştırma, bu tür uygulamaların öğrenci-öğretmen ilişkisine zarar verdiğini ve verimli bir öğrenme ortamı için gerekli olan güven duygusunu zedelediğini ortaya koyuyor. Araştırmacılar şöyle diyor: “Okuldaki çocuklar, popülerlik, notlar ve sosyal hiyerarşiler arasında kendi benlik saygılarını korumakta zorlanıyor. Bir yetişkin, çocuğun değersiz olduğunu hissetmesine neden olduğunda, düşünerek hareket etmeyi sağlayan özerklik için gerekli olan özsaygı ve özgüven de zarar görür.”Nashville’deki Fall-Hamilton İlkokulu’nda her sınıfta bir “huzur köşesi” bulunuyor. Bu alanlar, geleneksel köşe cezalarının yerine geçiyor ve öğrencilere sakinleşme, duygularını gözden geçirme
3ve özdenetim becerilerini geliştirme fırsatı sunuyor. Okul müdürü Mathew Portell, bu uygulamanın öğrencilerin “kızgın ya da hayal kırıklığı içindeyken ne yapacaklarını bilmeleri” için bir kapasite geliştirme yöntemi olduğunu söylüyor. Klasik time-out köşelerinin aksine, huzur köşeleri cezalandırma amacıyla değil; tüm öğrencilerin makul ölçülerde kendi isteğiyle kullanabileceği bir alan olarak tasarlanıyor. Böylece bu alanlar herhangi bir “damgalanma” sebebi olmuyor. Huzur köşelerinde, öğrencilerin nefes egzersizleri yapabileceği ya da geçmiş seçimlerini değerlendirip gelecekte daha sağlıklı tercihler yapmaları için rehberlik eden çizelgeler gibi çeşitli etkinlikler bulunuyor.

Hata 5: Tahtaya İsim Yazmak ve Utandırmak—Kırılan Güven, Kaybolan Motivasyon

Sık kullanılan ama oldukça yıkıcı bir başka yöntem de, sınıfta yaramazlık yapan öğrencileri isimleriyle ifşa etmek. 2019 tarihli bir araştırma, buna dair çarpıcı örnekler sunuyor: Bir okulda, koridor duvarlarında disiplin cezası alan öğrencilerin isim listeleri yer alıyor. Başka bir okulda ise öğretmenler, sınıf tahtasına öğrencilerin adını yazarak ya da renkli çıkartmalarla (kırmızı: kötü davranış, mavi: iyi davranış) davranışları notluyor. Öğrenci devamsızlıkları ya da geç kalmaları, test puanları ve notları da “veri panolarında” herkese açık şekilde sergileniyor. Bu tür utandırıcı uygulamalar, araştırmalara göre“ Gelecekteki olumsuz davranışları engellemekte başarısız olmakla kalmayıp, durumu daha da kötüleştirebiliyor. ”Uzmanlara göre, öğrencileri herkesin önünde uyarmak yerine öğretmenlerin onları özel olarak yanlarına çağırması, davranışın nedenlerini birlikte düşünmeye teşvik etmesi ve bu durumu düzeltme sorumluluğunu öğrencinin almasını sağlaması çok daha etkili bir yaklaşım olacaktır.

Hata 6: Sınıfı Yönetmek Zor Kullanarak Değil, Bağ Kurarak Olur

Öğrencilerden sadece kurallara uymalarını beklemek ve duygusal çaba göstermemek, çoğu zaman başarısızlığa yol açar. Kuralları dayatmak, birçok öğrencide yalnızca isyan etmeye, sınırları zorlamaya veya güç mücadelesine girmeye neden olur.2014 tarihli bir araştırmada araştırmacılar şunu vurguluyor: “Sınıf yönetimi, öğrencileri kontrol etmek ya da onlardan mükemmel davranışlar beklemekle ilgili değildir. Etkili sınıf yönetimi, öğrencilerin günlük öğrenme ve etkinlikler süresince kendi davranışlarını yönetebilmeleri için onlara destek olmaktır. ”Bu nedenle öğretmenlerin önleyici stratejilere odaklanması gerekir: Kapıda öğrencileri olumlu bir şekilde karşılamak, ilişkileri bilinçli bir şekilde kurmak ve sürdürmek, sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte oluşturmak ve sınıf içinde etkili bir fiziksel varlık ortaya koymak gibi. Bu tür stratejiler, öğrencilerin öz düzenleme becerilerini ve sosyal-duygusal gelişimlerini destekleyerek kalıcı davranış değişikliklerine katkı sağlar.

Hata 7: Herkese Eşit Davrandığını Düşünmek

Çok sayıda araştırma, öğretmenlerin hiç farkında olmadan bazı öğrencileri daha niteliksiz, daha yaramaz, daha sorunlu olarak algıladığını gösteriyor. Bu da kuralların tutarsız biçimde uygulanmasına ve öğrencilerle güven ilişkilerinin zedelenmesine neden olabiliyor.

Örneğin, ABD’de 2019 ‘da yapılan bir araştırmaya göre,  siyahi öğrenciler, beyaz akranlarına kıyasla sınıftaki davranışlarını düzeltmeleri için daha az uyarı alıyor ve daha çabuk müdürün odasına gönderiliyor. Bu algılanan adaletsizlik, özellikle azınlık öğrencileri arasında ciddi bir “güven kaybına” yol açabiliyor. 2017 yılında yapılan bir başka çalışma ise, Siyahi öğrenciler, okul disiplininde ırksal önyargıyı daha fazla hissediyorlar. Bu farkındalık arttıkça okula olan güvenleri azalıyor ve bu da bir güven açığına dönüşüyor. “Bu durum sadece daha fazla disiplin sorununa değil, aynı zamanda üniversiteye başvurma isteğinde azalmaya da neden oluyor.

Öğretmenler olarak, tüm insanlarda var olan örtük önyargıların farkında olmak ve uyguladığımız disiplin önlemlerini gözden geçirerek bu tür önyargılı tutumları azaltmak için adım atabiliriz. Ancak bu yalnızca öğretmenlerin sorumluluğu değil. Irksal adalet için ülke genelinde yapılan protestoların ardından, okulların da kendi politikalarına dikkatle bakmaları ve sistemik ırkçılığa katkıda bulunan uygulamaları tespit edip yeniden yapılandırmaları gerekiyor. New York Belediyesi Eğitim Departmanı’ndan veri analisti Andrew Ford, okulların “veri eşitliği” yaklaşımını benimsemesini öneriyor: “Fırsatlar, sonuçlar ve öğrenme ortamları ırksal çizgiler boyunca nasıl farklılık gösteriyor?” Belirli öğrenci grupları, disiplin politikaları tarafından orantısız şekilde hedef alınıyor mu? Bu politikalar istenilen sonuçları doğuruyor mu? Eğer doğurmuyorsa, neden?

 

BU makale  edutopia.com adresinde yayınlanmış ve Youki Terada, tarafından kalame alınmış olan  7 Classroom Management Mistakes and the Research on How  to Fix Them, Y. (2020, August 7) adlı makaleden Cansu Bozkurt tarafından çevrilmiştir.

 

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu alanı doldurun
Bu alanı doldurun
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Instagram

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun. Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Dosyalar

Reklam