Genç çift, dakikalardır rengarenk oyuncakların aslını olduğu rafın karşısındalar. Babanın elinde kırmızı bir aslan, annenin elinde ise rengarenk kanatları sallandıkça sesler çıkaran bir kelebek var. İkisi de ellerindeki oyuncağı küçük kızlarına beğendirmenin derdindeler. ‘Bak’ diyor anne ‘ Baban sana bunu alacak!’
Bir yandan da baba etrafındakilere dert yanıyor. 3 aylık kızlarının şimdiye kadar hiçbir oyuncakla ilgilenmediğini, şimdiye kadar en az 5-6 oyuncak aldıklarını anlatıp soruyor: Sizce kızımızın dikkati mi düşük?
Genç babanın sorusu aslında pek çok ailenin de sorularına tercüman gibi. Çünkü yenidoğanların ilgisini çekmek için satın alınan; ana kucaklarından, bebek arabalarından sarkan oyuncaklar çoğu aileye aynı hayal kırıklığını yaşatıyor: Çocukları bu oyuncaklarla ilgilenmiyor.
Oysa işin aslı biraz farklı. Bebeklerin oyuncaklarıyla ilgilenmemelerinin nedeni görme kapasitelerinin, normal görme kapasitesinin 300’de birine eşit olması. Bu yetişkin bir insanda neredeyse körlüğe eşit. Bebekler üçüncü aylarına ulaştığında bile hala yetişkinin ellide birini görebiliyor ya da sadece kontrast renkleri farkedebiliyorlar. Bu kısıtlı görüş, iyi tasarlanmış bebek oyuncaklarının neden siyah beyaz renklerde olduğunu da açıklıyor.
Oyuncak mı? Oyun mu?
Günümüzde hepimiz çocuk gelişiminde oyunun ve oyuncakların öneminin farkındayız. Bu yüzden son yıllarda çocuklarımızın odalarında neredeyse bir anaokulunu dolduracak kadar çok oyuncakla dolu. Peki çok fazla oyuncağa sahip olmak, çocukların gelişimini gerçekten olumlu etkiliyor mu?
Oyuncaklarla ilgili her anne babanın aklında tutması gereken şey şudur: Önemli olan oyuncak değil, oyunun kendisidir. Çünkü çocuğun gelişmesi, hayatı ve rolleri öğrenmesi, sosyalleşmesi, paylaşması, kendi kendisini kontrol edebilmesi için iyi kurgulanmış oyunlara ihtiyaç duyarız. Oyuncaklar ise sadece, bir oyunu daha inandırıcı, daha eğlenceli ya da stratejik hale getirmek için tasarlanmış araçlardır.
Oyalanma Değil; Öğrenme
Oyun, süslü püslü kağıtlarla ambalajlanmış bir öğrenme şeklidir. Seçilen oyunun tipine, içeriğine, amacına göre stratejiler geliştirmeyi, sosyalleşmeyi, neden sonuç ilişkilerini öğretir; oyun gerçek hayat için pratik yapmaktır. Bir başka deyişle, çoğu yetişkinin düşündüğü gibi oyun çocuğu oyalamaz; çocuğa hayata hazırlar.
Oyun aynı zamanda en önemli beyin işlevinin de gelişimini sağlar: Çocuklara bir hedefe ulaşmak için kendi davranışlarını kontrol etme becerisi kazandırır. Bu yetenek ise, çocuklarımızın önlerinde uzanan zorlu gelecek düşünüldüğünde- başarının en önemli anahtarlarından aynı zamanda da en zor geliştirilen becerilerden birisidir.
Çocuğunuzdan birkaç dakika için hiç kıpırdamadan durmasını isterseniz, sadece birkaç saniye durmasını sağlayabilirsiniz. Ama ondan okuduğu bir kitaptaki kahraman gibi bir kale kapısında nöbet tutmasını isterseniz, bunu büyük bir mutlulukla yapacaktır. Çocuğunuzun ev içinde sorumluluk üstlenmesini sağlamakta zorluk çekebilirsiniz. Ancak tuvalet kağıdını değiştirmek, çiçekleri sulamak gibi görünür işlerle onları ödüllendirerek sonuç alabilirsiniz.
Oyun, çocuklarınızı geleceğin özdenetimi yüksek, sorumluluk sahibi, sosyal iletişimi yüksek, yaratıcı insanları olmalarını destekler. Bu nedenle oyun; bir çocuğun en ciddi işidir.