Eğitimde başarı nasıl sağlanır? Hangi kararlar öğrencileri başarıya taşır. Hepimizin iyi eğitimin nasıl olması gerektiğine dair inançlarımız vardır. Bu inançlardan bazıları yıllar içinde toplum genelinde de benimsenmiş, genel bir inanca dönüşmüştür. Aslında çoğu bilimsel doğru olmayan bu bilgiler, önce benimsenir sonra da çocuklarımızın aile tutumlarını, öğretmen beklentilerini ve çocuklarımızın öğrenme kapasitelerini etkileyecek kadar büyük inançlar halini alır.
Peki bu inançlar eğitime dair gerçekleri ne kadar yansıtıyor? OECD’nin 2018 yılında yayınladığı ‘Dünya Standartlarında 21. Yüzyıl Okul Sistemi Nasıl İnşa Edilmeli?’ adlı raporu dünyanın pek çok ülkesinde velilerin ve öğretmenlerin eğitime dair bazı ortak inançlarının aslında gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu istatistiklerle kanıtlıyor.
İşte 6 maddede Türkiye’de de eğitime dair geleneksel inançlarımız ve araştırmaların ortaya çıkardığı gerçekler.

1.Yoksul Aile Çocukları Başarısız Olmaya Mahkumdur
Pek çoğumuz yoksul ve eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen öğrencilerin akademik olarak başarılı olamayacağına inanırız. Oysa yoksul öğrencileri başarısızlığa mahkum eden yoksullukları değil öğretmenlerinden, çevrelerinden hatta kendi ailelerinden hissettikleri bu güvensizliktir. Böylece daha eğitim hayatlarının ilk aylarında onların cesaretlerini kırar, başarısızlığa mahkum ederiz.
Oysa bir eğitim sistemini ‘başarılı’ kılan en önemli özelliklerden biri eğitim yoluyla topluma fırsat eşitliği dağıtabilmesidir. İyi öğretmenler, iyi okullar öğrencilere ailelerinin gelir ve eğitim durumu ne olursa olsun dokunabilen, öğrenme cesareti verebilen ve başarmalarını sağlayanlardır.
2.Göçmen Çocuklar Başarılı Olamazlar
Öğrencilerin öğrenme cesaretini kıran bir başka inanış da göçmenlere dairdir. Pek çoğumuz, göçmen çocukların akademik olarak başarılı olamayacaklarını düşünür hatta okullarda göçmen öğrencilerin olmasına karşı çıkarız.
Oysa istatistikler okulların göçmen öğrenci oranları ile genel akademik performansları arasında bir ilişki olmadığını göstermekte hatta bazı ülkeler, göçmen öğrencileri akademik ve ekonomik başarının yeni anahtarı olarak göstermektedir. Böyle sosyal ortamlarda, özellikle desteklendiği ve dille ilgili engeller ortadan kalktığında göçmen öğrenciler önemli başarılar sağlamaktadır.
3. Ne Kadar Çok Para Harcarsan, O Kadar Başarılı Olursun!
Eğitime dair bir başka inancımız ise akademik başarının para harcamaktan geçtiğidir. Makro ölçekte -ülkeler açısından-değerlendirildiğinde doğal olarak, ülkelerin eğitim yatırımı yapmaları eğitime erişilebilirliği ve eğitim hizmetinin niteliğini değiştirir. Ancak belirli bir harcama düzeyinden sonra başarıyı belirleyen ne kadar para harcandığı değil bu paranın nasıl harcandığıdır. Bu yüzden de eğitime aynı düzeyde kaynak ayıran iki ülkede oldukça farklı sonuçlar gözlenebilmektedir.
Aynı ilke aileler için de geçerlidir. Önemli olan ailenin çocuğunun eğitimi için ne kadar para harcadığı değil, bu parayı hangi öncelikle, nasıl harcadığıdır. Tıpkı ülkelerde olduğu gibi eşit miktarlarda eğitim harcaması yapan ailelerin çocukları da farklı akademik düzeylere, farklı sonuçlara ulaşabilir.
4. Eğitimde Başarı Büyük Oranda Zeki Olmakla İlgilidir
Pek çoğumuz eğitim hayatının ipini göğüsleyenlerin çok zeki ya da yetenekli öğrenciler olduğunu düşünürüz. Oysa eğitimde başarılı olan ülkelerde çalışan herkesin başarılı olabileceğine dair inanç ve kültür yaygındır. Bu inanç ailelerin ve eğitimcilerin öğrencileri daha çok çalışmaya yönlendirmesini sağlar; onlara çalışırlarsa başarabilecekleri, sonuca ulaşabilecekleri inancını yerleştirir. Öğrencilerin çalışma motivasyonu böylece yükselir.

5. Küçük Sınıflar Başarının Anahtarıdır.
Eğitimde başarıya dair bir başka inanç sınıflardaki öğrenci sayısına ilişkindir. Veliler sınıflarda ne kadar az sayıda öğrenci olursa öğrenmenin o kadar iyi olacağını düşünürler. Bununla birlikte daha küçük sınıfların eğitimde daha iyi sonuçlar ortaya çıkarttığına dair araştırma bulgusu bulunmamaktadır. Aksine sınıf mevcutlarını azaltmak için kaynak ayrılması, eğitimin iyileştirilmesine daha çok katkı sağlayabilecek konulardaki harcamaların kısıtlanmasına sebep olabilir. Araştırmalar sınıf mevcutları yerine öğretmen yeterliliği konusunda yatırım yapılmasının önemini vurgulamaktadır.
6. Öğrenmeye Daha Fazla Zaman Ayrılması Daha İyi Sonuçlar Verir
Öğrenci ne kadar uzun süre okulda zaman geçirir, ne kadar çok ders çalışırsa o kadar mı iyi sonuç alır? Araştırmalar bunun tersinin doğru olduğunu gösteriyor. Buna göre önemli olan eğitim süresinin ne kadar olduğu değil, eğitimin niteliğidir. Öğrencinin neyi ne kadar çalıştığı, hangi soruları sorduğu, hangi öğrenme araçlarını kullandığı da performansı etkiler. Araştırmalar de eğitim sistemlerinde öğrenme niteliği artırıldığında, öğrenme süresi değişmeksizin daha iyi sonuçlar elde edebilmenin mümkün olduğu görülmektedir.
OECD’nin, 2018b – Dünya Standartlarında 21. Yüzyıl Okul Sistemi Nasıl İnşa Edilmeli (WORLD CLASS- How to Build A 21st-Century School System) Raporundan yararlanılarak hazırlanmıştır.