Nöromit nedir? Nöromit kavramı, beynin çalışma ilkelerine dair inançlarımızı nasıl etkiler? Nöromitler doğru mudur, yanlış mıdır? Bu makalede sizlere beynin yapısı, işlevleri ve nasıl çalıştığı hakkındaki yanlış bilgilerimizden söz etmek istiyoruz.
Pek çok öğretmen ve ebeveyn, beynin çalışma ilkelerini bilmenin, çocukların eğitimine katkıda bulunmak açısından önemli olduğunu bilir. Hatta beyin gelişimi, eğitim fakültelerine de öğretilmesi önerilen önemli bir konudur. Yine de bu alanda bilgilerimizin eksik hatta yalan yanlış olduğunu söylememize izin verin. Çoğu zaman beynin nasıl çalıştığı, bilgilerin nasıl öğrenildiği hakkındaki bilgilerimizin kaynağı sosyal medyadır; bilgiler ya abartılı ya da hatalıdır. İşte bu hatalı bilgilere nöromit adını veriyoruz.
Yani, nöroloji konusunda doğruluğuna inandığımız ama aslında yanlış ya da hatalı olan bilgilere nöromit diyoruz.
Araştırmalar, dünyanın her tarafında eğitimcilerin nörolojiyle ilgili bazı nöromitlere inandığını göstermektedir. Bizler, bu bilgiden yola çıkarak, erken çocukluk eğitimi alanında görev yapan eğitimciler arasındaki nöromitleri açığa çıkartacak bir araştırma gerçekleştirdik.
Peki, bu mitler nelerdir? Ve bilimsel kanıtlar neyi göstermektedir?
2022 yılında, çocuklardaki sinirbilim gelişimini daha iyi anlayabilmek amacıyla 520’den fazla Avustralyalı erken çocukluk dönemi eğitimi uzmanıyla bir anket çalışması gerçekleştirdik. Araştırmamızda erken çocukluk eğitimcilerini merkeze almamızın nedeni, küçük yaş grubuyla öğrencilerle çalışan eğitimcilerde bilgi eksikliği bulunduğunu düşünmemizdi.
Anketlerimiz, e-posta listeleri, sosyal medya platformları ve mesleki kuruluşlar gibi çeşitli kanallar aracılığıyla çevrim içi olarak dağıtıldı. Katılımcıların yaklaşık %74’ü, uzun süreli gündüz bakımı merkezleri ya da okul öncesi/kreş gibi, çocukları ilköğretime hazırlayan kurumlardaki eğitim ortamlarında görev yapan öğretmenlerdi ve %63’ü lisans ya da lisansüstü düzeyde bir akademik yeterliliğe sahipti.
Veriler Ne Gösteriyor?
Araştırmanın ilk basamağında katılımcılara, sinirbilim hakkındaki bilgi düzeylerini ölçmek amacıyla çeşitli yanlış önermelerin doğru olup olmadığını sorduk. Ortalama doğru yanıt sayısı 27 üzerinden 13,7 oldu. Araştırmamızda yer alan belirli yanlış mitlerin büyük bölümü, öğretmenler tarafından yanlış olarak tanımlandı. Örneğin, %90’dan fazla katılımcı “uyuduğumuzda beynimiz tamamen kapanır” ve “zihinsel kapasite yalnızca kalıtsaldır; çevre ya da deneyimle değiştirilemez” ifadelerinin yanlış olduğunu doğru şekilde belirtti. Ancak bazı mitlerde, katılımcıların çoğunun ya kararsız kaldığını ya da önermelerin doğru olduğunu düşündüğünü gözlemledik.
Örneğin:
Farklı öğrenme stillerine göre öğretim yapmak, öğrenmeyi geliştirir” önermesinin yanlış olduğunu öğretmenlerin sadece %7’si doğru biçimde belirleyebildi.
“Öğrenciler ya sol beyinlidir ya da sağ” önermesinin yanlış olduğunu ise öğretmenlerin %15’i doğru biçimde tanımlayabildi.
Bu sonuçlar, eğitimcilerin mesleki gelişim süreçlerine, kanıta dayalı sinirbilim bilgilerinin daha bütüncül ve doğru biçimde entegre edilmesi gerektiğini göstermektedir. Çünkü bazı nöromitler zararsız gibi görünse de bazıları eğitim uygulamalarını ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini doğrudan etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir.
Peki, doğruluğuna inandığımız en temel nöromitlerle nelerdir?
Nöromit 1: “Farklı öğrenme stillerine göre öğretim yapmak, öğrenmeyi geliştirir”
Öğrenme stilleri kavramı 1970’li yıllarda popülerlik kazandı. Bu görüşe göre, öğrenciler bilgiyi kendi beyin-öğrenme eğilimlerine göre aldıklarında öğrenmeleri daha etkili oluyordu. Örneğin, “görsel öğrenenler” bilgiyi görerek öğrendiklerinde, “işitsel öğrenenler” daha fazla işitsel uyarana maruz kaldıklarında daha iyi öğreniyordu.
Ancak bu yaklaşım, 2000’li yılların ortalarından itibaren bilimsel çevrelerde bir mit olarak tanımlandı. Ancak dünyada öyle ses getirmişti ki, öğrenme stilleri kavramı halen pek çok eğitimci arasında yaygın biçimde kabul görmekte ve uygulanmaktadır.
Her bireyin bilgiye erişimde kendine göre bir eğilimi olabilir; ancak araştırmalar, bilginin bu eğilimde sunulmamasının öğrenmeyi olumsuz etkilediğine dair bir kanıt olmadığını göstermektedir. Ayrıca, öğretmenlerin öğrencilerin öğrenme stiline ilişkin varsayımları, çoğu zaman öğrencilerin kendi eğilimi ile örtüşmemektedir. Dolayısıyla, öğrencilerin varsayımsal “öğrenme stillerine” göre yapılan öğretim uygulamaları pedagojik açıdan hatalı temellere dayanabilir.
Nöromit 2: “Öğrenciler ya sol ya da sol beyinlidir …”
Yaygın olan bir diğer inanış da, bireylerin kişilik özelliklerinin sağ beyin (sezgisel ve yaratıcı) ya da sol beyin (analitik ve mantıksal) ağırlıklı olduğudur.
Bazı beyin işlevlerinin bir yarım kürede daha fazla yoğunlaştığına dair bilimsel bulgular vardır. Örneğin, dil becerileri genellikle sol beyinde, dikkat süreçleri ise sağ beyinde daha aktiftir. Ancak, bireyin kişiliğinin ya da zihinsel yeteneklerinin bir beyin yarım küresinden kaynaklandığına dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
Bu yanılgının zarar verici yönü, öğrencilerin kendilerini “daha çok sol beyinli” ya da “daha çok sağ beyinli” olarak tanımlamaları ve öğretmenlerin de bu görüşü pekiştirmesidir. Bu tür genellemeler, çocukların yalnızca belli alanlara yönelmesi gerektiği algısını doğurabilir; örneğin yalnızca sosyal bilimlerle ya da yalnızca fen bilimleriyle ilgilenmeleri gerektiğini düşünebilirler.
Oysa bu tür kalıplar, öğrencilerin farklı akademik ya da mesleki alanları keşfetme olasılıklarını sınırlandırabilir. Elbette bazı öğrenciler sanatta, bazıları matematikte, bazıları ise her iki alanda da parlayabilir. Ancak bu çeşitlilik, öğrencilerin nörobilimsel bir mite dayalı olarak etiketlenmemesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Aksi takdirde, öğrencilerin özgüvenleri ve potansiyelleri olumsuz etkilenebilir.
Sonuç
Eğitimde nörobilimin kullanılması, öğretim yaklaşımlarını daha etkili hale getirebilir; ancak bu, yalnızca bilimsel olarak doğrulanmış verilerin doğru şekilde anlaşılması ve uygulanmasıyla mümkündür. Nöromitler, iyi niyetle yapılan ama bilimsel temele dayanmayan uygulamaların yaygınlaşmasına neden olabilir. Bu tür yanlış inanışlar, hem öğretmenlerin pedagojik kararlarını hem de öğrencilerin kendilerini algılayış biçimlerini olumsuz etkileyebilir.
Bu nedenle, öğretmen yetiştirme programlarının ve hizmet içi eğitimlerin bir parçası olarak, güncel ve kanıta dayalı sinirbilim bilgilerinin daha sistematik biçimde sunulması gerekmektedir. Eğitimciler yalnızca “popüler” yaklaşımlara değil, aynı zamanda bu yaklaşımların ardındaki bilimsel kanıtlara da eleştirel bir gözle bakabilmelidir.
Çocukların potansiyellerini en iyi şekilde desteklemek, onları etiketlemek yerine çok yönlü gelişimlerini teşvik eden, esnek ve bilim temelli bir eğitim anlayışıyla mümkündür.
Bu makale, conversation dergisinde yayınlanan D. Sutherland’in “Students are neither left nor right brained: How some early childhood educators get this neuromyth and others wrong” (8, Mayıs, 2025) adlı makalesinden özetlenerek uyarlanmıştır.














