Peter Mayo, post- kolonizasyon, kültür, emperyalizm ve eğitim konularında çalışan Malta Üniversitesi Eğitim Bilimleri Profesörüdür. Mayo aynı zamanda Gramsci, Freire ve Lorenzo Milani üzerine de çalışmalar yapmış bir akademisyendir. İşçi Eğitimi, Eğitim Sosyolojisi, Eleştirel Pedagoji, Kimlik ve farklılaşma, Post-Kolonizasyon, Toplumsal Öğrenme Merkezleri Olarak Okullar ve Yaşam Boyu Eğitim gibi alanlarda çok sayıda makalesi ve kitabı bulunan Peter Mayo’nun 2015 yılında, Eğitim Sen’in Eğitim, Bilim, Toplum dergisinde yayımlanan Duygu Barut’la gerçekleştirdiği röportajın bir özetini yayınlıyoruz.
“Özgürleştirici Praksis’’ adlı kitabınızda Paulo Freire’nin kuramlarını tanıtıyorsunuz. Paulo Freire’nin eğitim düşüncesini kısaca açıklayabilir misiniz?
Peter Mayo: Freire’nin kuramlarını birkaç sözcükle ortaya koymak zor iştir. Onun felsefesinin merkezi konsepti; öyle bir praksis ki; bireyin algıladığı dünyaya eleştirel bir mesafe koyar; bunu o dünyayı daha eleştirel bir bakışın ışığında görmek ve o dünyayı dönüştürmek hedefiyle yapar. Başka bir deyişle bu; sözcüğü (word) ve dünyayı (world) okuma sürecidir. Dolaysıyla ben başlık seçimimi Ezilenlerin Pedagojisi’nden alıntıladım ama bu başlık ‘kurtuluş teolojisi’ ile de bağıntılıdır, ‘Özgürleştirici Praksis’ kavramını ilk orada gördüm.
Konuşmanızda Gramsci’nin eleştirel pedagojiye olan katkıları üzerine konuştunuz. Katılma fırsatı olmayan okurlarımız için bu katkıyı birkaç sözcükle açıklayabilir misiniz?
Peter Mayo: Gramsci’nin eleştirel pedagojiye önemli katkıları olmuştur çünkü özellikle hem entelektüel hem de popüler biçimleri ile kültürün rolüne değinmiştir. Kültürü de hegemonya süreci (rıza ile yönetimi zor ile yönetimle birleştiren bir hegemonya süreci) bağlamında ele almıştır. Onun entelektüellerin süreçteki rolü üzerine tartışmaları ayrıca eleştirel pedagoji alanındaki eğitimcileri de kültürel işçiler olarak etkilemiştir. Henry Giroux bu bağlamda kısmen etkilidir. Eleştirel pedagojide fazla değer verilmesi gereken bir konu da, kanımca, ‘muktedir bilgi’dir, o tam anlamıyla popüler bilgi değildir, bundan dolayı o sorgulanmalıdır, bir kimse o konuda uzmanlaşmak zorundadır yoksa siyasal yaşamın sınırlarının dışında kalır. Gramsci’nin sivil topluma (çağdaş anlamıyla değil de tüm karmaşık ideolojik kurumlar anlamında sivil toplum) verdiği katkı Michael Apple gibi pedagogları etkilemiştir. Michael Apple kendini Neo-Gramsciyen olarak tanımlar ve kendi tartışmalarında eğitimi ve okul müfredatını çatışma alanı olarak kavramsallaştırır.
Yaşadığımız dünyada egemen güçlerin tek-tipleştirici hegemonyası var, eğitim de o hegemonya çerçevesinde şekillenmektedir. Bu şekillendirilmenin olumsuz sonuçları nelerdir?
Peter Mayo: Eğer eğitimi örnek olarak alırsak, bağlamları tek bir arka plana indirgeyen çok fazla sonuca ulaşabiliriz. Ancak, önceden söylediğimiz gibi, baskın ilişkiler bütünü üzerinden, ayrıca kendi özel çıkarlarıyla da karşı karşıya gelebilir. Hegemonya kendi öz dönüşümünün ekinlerini barındırır çünkü eskisi de yenisi de birileri tarafından kalıplaşmıştır, diğerleri tarafından bağlamlaştırılmıştır; o bağlamlaştıranlar da kendi bağlamlarını tespit etmişlerdir; hegemonyanın kendi ilişkilerini değiştirmek ya da yeniden müzakere etmek için. Hiçbir şey tekdüze değildir!
Emperyalist ülkelerin kendi ülkelerinde uyguladıkları eğitim konsepti ile sömürdükleri ülkede uyguladıkları eğitim konsepti arasındaki farklılıklar nelerdir?
Peter Mayo: Eğitim; sömürgenin düşünsel evrenini sömürgeleştirme işlevi görür, bu bağımsızlığın ilan edilmesiyle basitçe kurtulabilecek bir sömürge türü değildir. Resmi olarak bağımsız iken, eskiden resmi olarak sömürge olanlar halen yaşam tarzı olarak sömürge bir durumda olabilir, sömürgecilerin ‘tuhaf şekil’ olarak tanımlayabileceği bir tarz. Fanon’un Afrika üzerine söylediği gibi; beyaz maskeli karaderililerin sınıfı ortaya çıkabilir. Ve birçok durumda bu eğitim sömürülenlere metropoldekilerle aynı eğitimin bir parçası oldukları sanrısı yaratan sulandırılmış bir eğitim olacaktır. Bu durum ayrıca sömürgelerde sömürülenlerin düşlediği o iyi hayatın gerçekten de o bölgede bir yerde varolduğu görüşünü dayatır. Dolayısıyla bağımsızlıktan önce savunulduğu ya da tartışıldığının aksine; ‘kalkınma’ ileri bir sıçrama yaratamıyor, Eski sömürgenin insanlar da o güzel yaşamı sömürgeci merkezlerin içine yerleşmekle gerçekleştirmeye çalışıyor (imparatorluk yeniden saldırıyor) bu merkezi de Eldorado olarak düşlüyorlar, orada da onlar sıklıkla ikinci sınıf yurttaş olarak görülüyorlar. Sömürgeci merkez o insanlara aldıkları eğitimin –güya sömürenlerle aynı eğitimi aldıkları söylenir- bir illüzyon olduğunu kanıtlıyor.
Ne öğretilmeli ya da doğru bir eğitim sisteminin temel yapıtaşı ne olmalı?
Peter Mayo: Benim bakış açıma göre ‘temel’ (‘fundamental’ sözcüğünün verdiği ima olarak) hiçbir şey olmamalı. Eleştiricilik anahtar bileşendir, o standartlaştırma, sınıflandırma ve –Lyorard’ın kullandığı kavram olarak- her şeyin nicelik ile ölçüldüğü performatif odaklı kıyaslandırmalar çağında bize marjinal görünebilir olsa da. Eleştiriciliğin yanında ben ayrıca, Maxime Greene’den yola çıkarak hayalgücünden de söz edebilirim. Eleştirel çözümlemeyi yönelttiğimiz sorunlara yaratıcı yanıtlar sağlamak için eleştirel hayalgücüne ihtiyacımız vardır. Eleştirel çözümleme ve hayalgücü ayrıca çeşitli alanları eleştirel ve çok boyutlu bakış açısından öğrenmek için lazımdır. Bu öğrenme sosyal adalet bakış açısından yapılmalıdır, ve öyle yapılmalıdır ki herkes bunun salt bireysel gelişim için değil de öncelikle başkalarına hizmet için yapıldığını görmelidir. Başka bir dünya, demokratik sosyal duyarlılığın egemen olduğu bir dünya yaratmak istiyorsak o eğitimi yaratabiliriz.
Git gide gericileşen bir eğitim sisteminden korunmak için öğrencilere ve ailelerine ne gibi koruma önlemleri önerebilirsiniz?
Peter Mayo: Söylenenin ve söylenmeyenin temelinde ne yattığını deşifre etmek yeteneği. Verili gerçek olarak sunulan sorunsal hakkında kim ne söylüyor, kimin tarafında söylüyor ve Nasıl söylüyor?
Buradan yola çıkarak ve Gramsci’yi takip ederek, şunu ekleyeyim: ‘muktedir bilgi’yi çözümlemek; o bilgiyi, geçen zamana rağmen varolmaya devam eden bilgiyi, çözümlemek –ama eleştirel biçimle; ideolojik saplantılarını ve halen onu pekiştiren durumları göstererek çözümlemek. Örneğin, Gramsci hegemonik İtalyan diline çok eleştirel bakıyordu, çünkü o dil ulusal anlamda yaygın değildi, yine de Gramsci insanların siyasal hayatın sınırları dışında kalmaması için o dili öğrenmeleri zorunluluğu üzerine ısrar ediyordu. Öyle olmazsa bir kimse öğrenciler ve ailelerini satmış olur.
Kaynak: counterpunch.org , Yayımlanma tarihi: 19 Mayıs 2014 adlı makeleden tekraryayınlanmıştır. Çevirmen: Duygu Barut * Ankara Üniversitesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği