Çocukluk travması hayattaki en büyük zorluklardan biridir. Bir çocuğun anne ya da babasını kaybetmesi, uzun süren bir hastalıkla baş etmesi, yoksulluk, ayrılık hatta savaş, göç gibi deneyimler yaşaması onun bütün geleceğini etkiler.
Çoğumuz hayatta “başarılı” olamamış yetişkinlerin zor çocuklar yaşadığını düşünürüz. Hayat pratikleri de bu inanışı doğrular. Suça bulaşmış, madde bağımlılığı geliştirmiş, işinde tutunamamış, sosyal ve duygusal olarak sorunlar yaşayan kişiler çoğunlukla çocukluklarında zorluklar yaşamış kişilerdir.
Her Zaman Felaket Olmak Zorunda Değil
Öte yandan bu bilginin tam tersinin de doğru olduğunun altını çizmek zorundayız. Çünkü araştırmalar –ve deneyimler- sıra dışı başarılar yakalamış; eğitim hayatında yüksek performans göstermiş, büyük şirketlerde yöneticilik basamaklarına yükselmiş, iş hayatında başarılı olmuş hatta sanat, spor gibi faaliyetlerde kendilerini kanıtlamış kişilerin de benzer çocukluk deneyimlerinden gelebileceğini gösteriyor.
Örneğin devlet başkanlarının, politikacıların, çok uluslu şirketler sahiplerinin yarısından fazlasının anne ya da babasını çocuk yaşta kaybettiğini gösteren araştırmalar var.
Başka bir deyişle hayatta ‘tutunamamış’ kişiler kadar sıradışı başarılara imza atmış kişilerin de çocukluk travmaları vardır. Kötü deneyimler yaşamış bazı çocuklar ilerideki hayatlarında sosyal, duygusal zorluklar yaşarken, benzer deneyimlerden geçmiş bazı çocuklar ise sıradışı başarılara imza atarlar.

Çocukluk Travması: Farkı Yaratan Nedir?
Peki hayata benzer zorluklarla başlayan çocuklar nasıl olur da birbirlerinden farklı uçlara savrulurlar? Neden benzer acı ve zorluklardan geçen çocuklardan bazıları başarıya bazıları da olumsuzluklara sürüklenir? Neden anne ya da babasını kaybeden çocuklardan bazıları parmakla gösterilecek başarılara ulaşırken bazıları da hayatın en temel basamaklarında bile zorluk çeker?
Fark; Hayatı Yorumlama Biçiminde Yatar!
Kişilerin benzer deneyimlerden geçip çok farklı sonuçlara varabilmesinin nedeni yaşadıkları olumsuz deneyimleri yorumlama biçiminde yatar. Bazı çocuklar yaşanan zorlukları yaşadıklarından sıyrılmak, dönüşmek, kendisini kanıtlamak için fırsata çevirirken; bazıları da aynı zorlukları öfkelerinin, pasifliklerinin, edilgenliklerinin özrü yaparlar.
Bazı Çocuklar Bu Duyguyu İçinde Taşır
Bazen bazı çocukların zorluklar karşısında kolaylıkla güçlü durduğuna şahit oluruz; bazı çocuklar bu iyileştirici duyguyu içlerinde taşırlar. Böyle çocukları kötü deneyimlerden sonra yapıcı davranışlarından tanırız. Sınıftaki öğrenciler yaramazlık yapıp ceza aldığında durumu açıklamak için müdürle görüşen, anne babası tartıştığında onları uzlaştırmak için sofra kuran, kendi potalarına basket atan takım arkadaşlarını maça devam etmek konusuna ikna eden ve her ne olursa olsun kendi önceliklerini planlayan çocuklardır.
Böyle çocuklar iyileştirici tavırlarını ebeveyn kaybı, hastalık, ekonomik zorluklar gibi alanlara da taşarlar. Olumlu mesajlara, yapıcı önerilere daha açık olur.

‘Yapabilirim!’ Duygusu Nasıl Yeşerir?
Çocukların bir bölümü ise böyle bir duyguya yabancıdır. Terslikler, zorluklar karşısında içlerine döner, ürker, pasifleşirler. Bununla birlikte güçlü olmak ve zorlukların üstesinden gelmek öğretilebilen bir beceridir. Çocuklarımızla güvene dayanan ilişkiler kurarak, doğru bir iletişim modeli kullanarak, kötü hissettikleri zamanlarda doğru öneriler getirerek onların da daha güçlü çocuklar haline gelmelerine yardımcı olabiliriz.