Geleceğin Eğitimini 19. Yüzyıl Teknikleriyle mi Yaratacağız?

Eğitim Politikaları
Bu makaleyi dinleyebilirsiniz..

Sınavlar aynı zamanda öğrencilerin geldiği ve gelecekte içine gireceği sosyo-ekonomik sınıfın da bir göstergesi.
Bu makaleyi dinleyebilirsiniz

Geleceğin eğitimi son zamanlarda okullarla ilgili en çok tartışılan konuların başında okulların yakın gelecekte yaşayacağımız teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşüme uyum sağlayıp sağlayamayacağı geliyor.

Uzmanlara göre okullar ayak sesleri duyulmaya başlanan teknoloji devrimine,  yeni iş modellerine ve 21.yüzyıl bilgi-becerilerine uygun kuşaklar yetiştirmek için bir an önce adımlar atmalılar. Bununla birlikte okullar ne müfredatlarında ne de uygulamalarında dönüşüm yapmaya istekli değiller. Hatta tam tersine öğrencilere eleştirel düşünme, sorun çözme, analitik düşünme, yaratıcılık gibi becerileri kazandırması gereken okullar hala bütün enerjilerini öğrencilere 100 yıllık teorik bilgileri ezberletmeye ve bu ezberi ölçmek için sınavlar yapmaya harcıyorlar. Toplumlar, iş hayatı, teknoloji ve kültür  değişirken okullar hala 1800’lerden gelen sınıf yönetimi teknikleriyle günü kurtarmaya çalışıyorlar!

Oysa varoluş nedenlerinden, sınıf yönetimi kurallarına, öğrencilere ezberlettikleri müfredattan, neyi ödüllendirdiklerine kadar her basamakta kendilerini gözden geçirmeleri ve değişmeleri gerekiyor. Üstelik çok geç olmadan…

Pek çok eğitimciye göre dönüşümün başlaması gereken en önemli yer öğrenci değerlendirme sistemleri; yani sınavlardır.
Pek çok eğitimciye göre dönüşümün başlaması gereken en önemli yer öğrenci değerlendirme sistemleri; yani sınavlardır.

Geleceğin Eğitimi İçin Dönüşüme Nereden Başlamalı?

Peki okulları dönüştürmenin ve geleceğin eğitimi için dönüşüme başlamanın en doğru yolu nedir? Eğitim sisteminde atılacak hangi adım kalıcı, etkili ve fark yaratacak bir sonuç getirebilir?

Pek çok eğitimciye göre dönüşümün başlaması gereken en önemli yer öğrenci değerlendirme sistemleri; yani sınavlardır. Çünkü öğrencilerin öğrenme ve ders çalışma biçimini şekillendiren en önemli etmen onları değerlendirme-ödüllendirme biçimimizdir. Bir başka deyişle çocuklar pragmatiktir  ve tutumlarını onay alacak şekilde değiştirirler ki zaten bu özel yeteneği onlara okullarda biz öğretiriz.

Bu nedenle eğer okullar varlık nedenlerini fizik formülleri ezberlemekten, gençlerin kişiliklerini geliştirmeye doğru dönüştürecekse atmaları gereken ilk adım öğrenci değerlendirme sistemlerini -yani sınavları- değiştirmek olmalıdır.

Bilgi yerine öğrencinin yeni becerilerinin gelişimini ölçmek büyük bir zihinsel değişiklik gerektiriyor.
Bilgi yerine öğrencinin yeni becerilerinin gelişimini ölçmek büyük bir zihinsel değişiklik gerektiriyor.

Eğitimin En İyileri  Sınavları Çoktan Değiştirdiler

Bu önerinin sadece teorik bir fikir olduğunu da düşünmeyin. Çünkü dünyada ‘en iyi eğitim’ sıralamalarında yükselen ülkeler de kendilerini dönüştürmeye sınav sistemlerini kökten değiştirmekle başladılar. Ancak dönüşümün sadece bu basamaktan yapıldığını yazmak eksik bilgi verme olur. Eğitim sistemlerinde köklü değişimler yapan ülkeler hem sınav sistemlerini (nasıl) hem de değerlendirme kriterlerini (ne) değiştirdiler.

Bununla birlikte henüz dünyadaki okulların büyük bölümünde bu konuda bir adım atıldığını görebilmiş değiliz. Hatta okullar hala sınav sistemlerini sahip oldukları en önemli güç kaynağı olarak görüyorlar.

Neden Sınavlardan Vazgeçemiyoruz?

O zaman gelelim asıl soruya. Neden okullar bilgileri ezberletmeye sonra da bu ezberi ölçmeye bu kadar meraklıdır? Öğretmenler neden sınavlardan vazgeçemez?  Ya da neden ezberlenmiş  bilgiler yerine nitelikli davranışları, gelişen farkındalıkları değerlendirmeyi tercih etmez?

Çünkü bilgi yerine öğrencinin yeni becerilerini ölçmek başlı başına bir zihin değişikliği gerektirir. Bilgiyi ölçmek için ihtiyacımız olan bir kağıt bir de kalemdir. Oysa bir öğrencinin  ‘eleştirel düşünme’ ya da ‘yaratıcılık’ konusunda ne kadar ilerlerdiğini güvenilir şekilde ölçmek çok daha fazla gözlem, duyarlılık ve sezgi gerektirir.  Üstelik böyle bir ölçüm güvenilir değildir, sübjektiftir ve öğrencileri karşılaştırma olanağı vermez.

En az 100 Yıldır Aynı Sınav Tekniğini Kullanıyoruz

Sınavlardan vazgeçemememizin  bir başka nedeni ise  şu anda sahip olduğumuz sistemi neredeyse 100 yıldır kullanılıyor olmamızdır.  Okullar güvenilir, geçerli ve çok sayıda öğrenciyi sıralayıp karşılaştırabilecek bir değerlendirme sistemi yaratmak için yıllarca emek verdiler. Bu o kadar uzun bir süreydi ki artık öğretmenler, veliler ve hatta öğrenciler olarak hepimiz sınavların çok gerekli bir uygulama olduğuna ve okulların sınavsız varolamayacağına inanıyoruz.

Sınavlarla Sosyal Sıralama da Üretiyor

Öte yandan sınavların –çoğumuzun düşünmediği-  çok önemli bir başka bir fonksiyonu daha var. Özellikle 20. Yüzyılda uygulanan sınavlar, büyük öğrenci gruplarını -sadece akademik başarıları- açısından değil, sosyal katmanları açsından da sınıflıyorlar.

Pek çok eğitimci ve okul yöneticisi açısından notlar (ya da ulusal sınavlardaki yüzdelik dilimleri) öğrencilerin geldiği sosyo-ekonomik sınıfın ve gelecekte içine gireceği sosyo-ekonomik sınıfın da mesajını veriyor.

Örneğin pek çok ülkedeki üniversite giriş sınavı sonuçlarına bakarak -başka hiçbir veri olmadan- öğrencilerin hangi sosyo-ekonomik sınıflardan geldiğini tahmin etmek mümkün.  Aynı tahmin hem yüksek puanlı  hem de düşük puanlı öğrenciler için doğru sonuçlar veriyor.   Bir başka deyişle modern sınav sistemleri  bize öğrencilerin matematik netlerinden çok daha fazlasını gösteriyor.

Sınavlar aynı zamanda öğrencilerin geldiği ve gelecekte içine gireceği sosyo-ekonomik sınıfın da bir göstergesi.
Sınavlar aynı zamanda öğrencilerin geldiği ve gelecekte içine gireceği sosyo-ekonomik sınıfın da bir göstergesi.

Farklı Uygulamalar da Var!

Eğitim sistemlerinde ve sınıf içi uygulamalarda sağlanan bütün ilerlemelere rağmen, not sisteminin neredeyse hiç değişmeden kalması bu gerekçelerle açıklanabilir.

Tabi ki sınavlar ve değerlendirme metodlarının hiç değişmediği söylemek haksızlık olur.  Sadece Google’a  ‘yaratıcı sınavlar’ (innovative assessment’) yazmak bile  e-portfolyolar, konuya özel sınavlar,  öz değerlendirmeler gibi pek çok ilgi çekici tekniği önümüze serecektir.

Öte yandan örneğin teknolojik beklentilere uygun eğitim ve değerlendirme sistemleri geliştirmek amacıyla Cisco, Intel ve Microsoft tarafından kurulan 21. Yüzyıl İçin Eğitim ve Değerlendirme adlı (The Assessment and Teaching of 21stCentury Skills) bir projede çalışan  uzmanlar yakın gelecekte uygulamaya konabilecek psikometrik ölçümler üzerinde çalışıyorlar.  Yine de bu çözümler henüz geniş öğrenci gruplarına uygulanmaktan uzak görünüyorlar.

Sınav Mantığı Hala Değişmedi!

Sınavların değişmeden devam etmesi gerektiğini savunanlar  büyük olasılıkla 21. Yüzyıl becerileri olarak adlandırılan becerilerin ‘soft’ beceriler olduğunu;  büyük öğrenci gruplarını sıralamayı amaçlayan ‘ciddi’ sınavların çok daha ‘hard’ bilgi ve becerileri ölçmesi gerektiğini iddia edeceklerdir.

Eğer eğitim sistemini yeni binyılın beklentilerini karşılayacak şekilde yeniden yaratmak istiyorsak , sınavların amacının da öğrencileri birbirleriyle karşılaştırmak yerine öğrenmeyi desteklemek haline gelmesi gerekiyor. Yoksa bizler 21. Yüzyıl becerilerini, 20 yüzyılın araçlarıyla ölçüyor ve sadece kendimizi kandırıyor olacağız.

Bu makale ilginizi çektiyse “Eğitimin Geleceğine 6 Soru: PISA’dan Daha İyi Değerlendirmelere İhtiyacımız Var” adlı makalemize göz atabilirsiniz.
Etiketler: 21. yüzyıl becerileri, geleceğin okulları, sesli makale, sınav sistemi nasıl olmalı, sınavsız eğitim

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun.
Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Takipte Kalın!

Facebook sayfamızı beğenin ve yeni yazılarımızdan haberdar olun.

Reklam

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

milli eğitim bakanı olsaydım kitap
eğitim kolektifi milli eğitim bakanı olsaydım kitap satın al

Milli Eğitim Bakanı Olsaydım

Orijinal fiyat: 150 ₺.Şu andaki fiyat: 90 ₺.

Ahmet Yıldız, Ayşegül Kanal, Cem Demirayak, Gözde Durmuş, Engin Karadağ, Erdal Atıcı, Erdal Küçüker, Esergül Balcı, Fevziye Sayılan, Feyzi Coskun, Gökçe Güvercin-Seçkin, Gözde Durmuş, Hasan Aydın, M. Cansu Balcı, Meral Uysal, Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Nurcan Korkmaz, Orhan Özdemir, Reşide Kabadayı, Rıfat Okçabol, Selen Balcı, Ş. Erhan Bağcı, Vildan Özdemir
Eğitim Kolektifi Yayınları
Reklam

En Yeniler

En Popüler

Dosyalar

Reklam