Uluslararası eğitim dünyasının en etkili ve tanınmış isimlerinden sayılan Andreas Schleicher geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. OECD tarafından 1997 yılında temelleri atılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA’nın Direktörlüğünü üstlenen Andreas Schleicher geçtiğimiz günlerde bir vakıf üniversitesinde bir konuşma yaptı. Peki Schleicher Türk eğitim sistemiyle ilgili olarak hangi noktaları öne çıkardı?
Sınav Baskısı Çok Ağır!
Cumhuriyet Gazetesi’nden Figen Atalay’ın sorularını yanıtlayan PISA Direktörüne göre Türk Eğitim Sisteminin en temel sorunlarından biri velilerin ve eğitimcilerin tüm dikkatlerini sınav sonuçlarına vermiş olmaları. Schleicher’a göre:
“Dar bir bakış açısı var ve sınav baskısı çok ağır. Bunun nedeni de Türkiye’de velilerin güvenebileceği iyi okulların sayısının çok az olması. Türkiye’nin ‘en yakın okul her zaman en iyi okuldur’ anlayışını gerçekleştirmesi ve çok daha fazla sayıda iyi devlet okulu yaratması lazım. Bütün çocuklar aynı standartlar için yarışıyor, bu iyi ama yoksul aileden gelen bir çocuğun şansı çok kısıtlı.”

Eğitimde Hakkaniyet Sağlanmıyor!
Schleicher’a göre sınavlar bir yandan öğrencilere fırsat eşitliği sağlarmış gibi gözükse de özellikle eğitim ve gelir düzeyi yüksek ailelerden gelen çocukların şansı daha yüksek. ‘Sınav sistemi büyük ölçüde adaleti sağlıyor. Bütün çocuklar aynı standartlar için yarışıyor, bu iyi ama yoksul aileden gelen bir çocuğun şansı çok kısıtlı. Bu durum çok ciddi bir sorun. Dünyada eğitimde hakkaniyet için çözüm arayışları var. Örneğin Vietnam’da en iyi öğretmenler, en zorlu okullarda ders veriyor.’

Yoksul da Başarılı Olabilmeli!
Pisa Koordinatörüne göre eğitimde yüksek performans gösteren ülkelerin en büyük başarılarından biri nitelikli eğitimi ülke sathına yayabilmiş olmaları. Bu ülkelerde çalışan ve emek veren herkesin başarabileceğine dair bir inanç ve kültür geliştirilmiş. Schleicher “Yoksul ailelerin çocukları kötü sonuçlar alıyor. Türkiye’de de başka ülkelerde de bunu görüyoruz. Fakat PISA testlerine baktığımız zaman, yüzde 10 oranında dezavantajlı olan çocukların en zengin Amerikalı çocuklardan daha büyük başarı sağladığını görüyoruz. Fakirlik insanın kaderi değil. Zorlu şartlarda bile öğretmenler daha iyi eğitim verdiklerinde bu başarı elde ediliyor. Yani yoksullukla eğitimin doğrudan bağlantılı olduğu doğru değil.”
Peki, Veliler Ne Yapmalı?
Schleicher aynı zamanda ailelerin geleceğe dair düşünmeleri gerektiğinin altını çiziyor. ‘Gelecekteki dünya çocuklarınızdan ne bekliyor? Bu sorunun cevabını bulmalısınız. Yarının dünyasını görmek gerek. Sadece üniversitelere odaklanıyor ve başka bir şey görmüyoruz. Çocukların kendi pusulalarını, kendi yollarını bulması gerek. Eğitim bunu sağlamalı. Hayatta başarı için güçlü bir öğrenme isteği ve bilgileri kullanacak beceriler olması gerek.’
Merak, Empati, Esneklik..
Peki geleceğin eğitimi hangi temeller üzerinden ilerleyecek? Hangi beceriler, nasıl yetenekler çocukların bilgi çağında daha başarılı olmasını sağlayacak? Uygulandığı her ülkede eğitim sisteminin karnesini çıkartan PISA sınavı sonuçlarına göre öğrencilerden ‘tamamlanması istenen görevler daha karmaşık hale geldikçe ve rutin olmayan, analitik becerileri daha çok gerektirdikçe ezbere dayanan becerilerin önemi azalacak. Yeni nesil iş aramayacak, iş yaratacak ve giderek karmaşıklaşan bir dünyada insanlığı ilerletmek için işbirliği geliştirecek. Bu durum da merak, hayal gücü, empati, girişimcilik ve esneklik, yapıcı biçimde kaybedebilmek ve hatalardan ders” çıkarabilmek becerisi gerektirecek.’
Türkiye PİSA 2016 sonuçları ise şu şekilde;Türkiye, 64 ülke arasında 45. sırada yer alarak OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Matematikte 45’nci,okuduğunu anlama da 37’nci ve fen bigisinde 41’nci oldu.