Hepimiz çocuklarımızın ekran sürelerini şikayet ediyoruz! Uzaktan eğitimden, youtube videolarına, bilgisayar oyunlarından, televizyonlardaki çizgi filmlere kadar binlerce farklı seçenek çocukları ekran başına kilitlerken pandemi kısıtlamaları da bu eğilimi çok daha fazla güçlendiriyor.
Ancak belki de çocuklarımızın ekran bağımlılığı sorunun sadece görünen ucu. Belki de sorunun derinlerinde ekrana çocuklarından çok daha fazla bağımlı hale gelmiş, kendi öz-denetimini yapamayan ve böylece çocuklarına çok kötü örnek olan ebeveynler var!
Tarihin En Az Çalışan ama En İlgisiz Ebeveynleri
Çünkü çocukların ekran kullanımını azaltmaya dair çözümler sürekli olarak gündemimizdeyken şaşırtıcı bir şekilde yetişkinlerin ekran bağımlılığından hiç söz etmiyoruz. Kontrol edilmesi, yönlendirilmesi gereken sadece çocuklarmış gibi davranıyor; anne babaların ellerindeki cep telefonunun ekranına bakarken bir yandan da çocuklarına ‘bilgisayarı kapat!’ demelerini doğal sayıyoruz.
Oysa ebeveynlerin bir bölümü çocuklardan çok daha ciddi şekilde ekrana bağımlı. Bu yetişkinler günlerinin büyük bölümünü ekran karşısında gerçek hayattan, sorumluluklarından ve sosyal ilişkilerden kopuk uzun saatler geçiriyorlar.
Asıl tehlike ise yetişkinler çocuklarına bağımlısı oldukları ekranlar kadar zaman ayırmayınca ortaya çıkıyor. Bütün ilgileri bilgisayarları ya da cep telefonlarında olan ebeveynler, zorunlu ebeveynlik görevlerini tamamladıktan sonra çocuklarına ihtiyaç duydukları iletişim ve sosyal desteği sağlayamıyor, böylece belki de insanlık tarihinin en az zorlanan, en az çalışan ama çocuklarıyla en az konuşan ebeveynleri haline geliyorlar.
Anne Babayla İletişim En Önemli Destek
Oysa hem bebeklerin hem de çocukların en az beslenme ve korunma kadar sosyal etkileşimle büyüyüp geliştiğini biliyoruz. Anne babanın ilgisi, sevgisi, çocuğuna zaman ayırarak onunla birlikte oynadığı oyunlar çocuğun hem sosyal hem de bilişsel gelişiminin en temel basamağını oluşturuyor. Anne-babasının gülümsemesi, tatlı sözleri, kızması hatta suskunluğu bile çocuklar için çok şey ifade ediyor.
Bebeklerin nörolojik gelişimleriyle ilgili bir çalışma sadece 11. ve 14. aylar arasında yaşıtlarından daha fazla duyusal ve sözel iletişime giren bebeklerin 2 yaşına geldiklerinde, bu etkileşimi yaşamayan yaşıtlarından iki kat daha fazla sözcük bildiğini gösteriyor. Temple Üniversitesi’nde profesörlerinden Hirsh-Pasek’ise, giderek daha fazla sayıda çalışmanın, çocukla yapılan sohbetin önemini doğruladığını anlatıyor. “Dil, okul başarısının tek en iyi göstergesi,” diyor ve ekliyor “ve güçlü dil becerilerinin anahtarı, küçük çocuklar ve yetişkinler arasındaki anlamlı, sürekli ve sevgi dolu konuşmalardır.”
Telefon Araması Bile Dikkatleri Dağıtıyor!
Telefonlar bu anlamda ebeveynlerin dikkatini ve zamanını alan ve çocukarına zaman ayırmalarını engelleyen en önemli faktörlerden. Özellikle genç anne babalar buldukları her boş zamanı telefonla konuşarak ya da sosyal medyada sörf yaparak geçiriyorlar. Bu eğilimi ölçmek için 2010’ların başında Boston’da yapılan bir çalışma, fast-food restoranlarında çocuklara eşlik eden 55 anne ve bakıcıyı gizlice izleyerek telefonlarına ne kadar zaman ayırdıklarını ölçmeye çalışıyor.
Gözlemlenen anne ve bakıcılardan kırk tanesi yanlarındaki çocuklar yemek yemeye başlar başlamaz dikkatlerini telefonlarına veriyor ve çocuklarını neredeyse bütünüyle görmezden geliyorlar. Araştırma anne telefon ilişkisinde bir ayrım yapıyor: Telefonla konuşanlar ve sosyal medyaya girenler. Bulgular sosyal medyayı kullanan annelerin çocuklarına dönük ilgisinin, telefonla sadece konuşan annelere göre çok daha düşük olduğunu da gösteriyor.
Telefon Kullanımı öğrenmeyi Zorlaştırıyor!
Hirsh-Pasek, Golinkoff ve Temple’dan Jessa Reed tarafından gerçekleştirilen önemli bir araştırma ise ebeveyn cep telefonu kullanımının çocukların dil öğrenimi üzerindeki etkisini ölçmeyi hedefliyor. Araştırmacılar 38 anneden çocuklarına daha önce bilmedikleri 2 sözcük öğretmeleri istiyor ancak bu eğitim sırasında belirli aralıklarla annelerin cep telefonları aranıyor. Sürekli olarak telefona cevap vermek zorunda kalan annelerin çocukları iki sözcüğü de tam olarak öğrenemiyor daha sonra da hatırlamakta zorluk çekiyorlar. Bu çalışma genellikle yeni sözcükleri çok kolay öğrenen çocukların bile koşullardan nasıl etkilendiğini ve dil eğitiminin ancak güven veren sıcak ve tutarlı bir iletişimle gerçekleşebileceğini bir kez daha gösteriyor.
Duygusal, bilişsel ve fiziksel açıdan sağlıklı çocuk yetiştirmenin en temel koşulu çocuğa zaman ayırmak. Burada bir yanlış anlamayı da düzeltmeliyiz. Çocuğuyla site bahçesine inen ya da bir alışveriş merkezine giden ve çocuğu oynarken tüm dikkatini telefonuna veren babalar, çocuğu ödev yaparken yanında oturup dizisini izleyen anneler aslında onunla zaman geçirmiş olmuyorlar. Aklınız telefonunuzda olduğu sürece çocuğunuza içten ve yakın bir ebeveynlik sergileyemiyorsunuz.
Yeni Ebeveynlik Rolü Daha Zor!
Elbette yetişkinler için de hayat kolay değil. Anne baba olma şeklimizin kökten değiştiğini ve çocuklarımıza biz çocukken öğrendiklerimizden çok daha farklı şeyler öğrettiğimiz zamanlardan geçiyoruz. Roller, sorumluluklar değişiyor ve ebeveynler çocukları için çok daha iyisini yapmak için büyük çaba gösteriyorlar.
Daha ilginç olan teknolojinin de sadece eğlenceden ibaret olmaması. Hatta cep telefonları yetişkinlerin hayatını umdukları gibi kolaylaştırmak yerine çok daha zor bir hale getirdi. Telefonları açık olduğu sürece her zaman ulaşılabiliyor, günün her saatinde çalışıyor, her zaman ebeveynlik yapıyor, eşleri, ebeveynleri ve onlara ihtiyaç duyan herkese hizmet ediyorlar.
Ancak özellikle anne baba olmak söz konusu olduğunda doğru şeyler yapabilmek için yetişkinlerin öncelikle çocuklarına verdikleri öğütleri kendilerinin de tutması ve ekran sürelerini kısıtlamaları gerekiyor. Eğer daha iyisini yapmak istiyorsanız o zaman da çocuğunuzun yanında olduğu zamanlarda telefonunuzdan bütünüyle vazgeçebilirsiniz. İşte bu bir ebeveyn olarak sizi çok daha iyi bir noktaya taşıyacaktır.