Albert Einstein’ın çocukluk hikayesi son dönemlerin en çok bilinen hikayelerindendir. Küçük Albert, dil gelişiminde bir gecikme yaşar ve 3 yaşına kadar konuşmaya başlayamaz. Bu gecikme anne babasının çocukları için fazlasıyla endişelenmelerine, çocukları ile yakından ilgilenmelerine ve hatta doktora başvurmalarına neden olur. Einstein’ın biyografisinin anlatıldığı kitapta, ablasının bu durumdan çok endişelendiği ve etrafındakiler de Einstein’ın konuşmayı öğrenemeyeceğinden dolayı korktukları anlatılmaktadır.
Albert’ın ilerleyen yıllarda okula uyum konusunda da sorunlar yaşadığı bilinir. Peki tüm gelişimsel gecikmelere rağmen, bu küçük çocuk nasıl olup da Albert Einstein gibi bir dehaya dönüşmüştür?
Pusula ve Keman
Bu sorunun klasik yanıtı, Einstein’ın 5 yaşında anne ve babasından aldığı iki hediye ile simgelenir. Albert’in soğuk algınlığı nedeniyle yattığı bir gün babası ona bir pusula verir ve bu sıra dışı alet onun için gizemli bir yolculuğun ve bilime duyulacak derin bir ilginin ilk adımını oluşturur. Elektrik Mühendisi olan baba, kendi elektrik şirketini kurmuş ve vaktinin büyük bölümünü makinalar üzerinden çalışarak geçirerek belki de oğlunun bir bilim insanı olmasına giden yolu açmıştır. Başarılı bir müzisyen olan anne ise ona bir keman hediye eder. Bu hediyeler ile Einstein’ın beyni doğru zamanında ve birbirinden çok farklı iki alanda şekillenmeye başlayacaktır.
Aslında Otizm Spektrumu mu?
Günümüzde ise Einstein’ın durumu, uzmanlar tarafından bir çeşit otizm spektrumu olarak değerlendirilmekte ve Albert’in geç konuşmasının temel nedeni olarak görülmektedir. İlerleyen yaşlarda ise Albert, fikirlerin zihninde sözcükler olarak değil görüntüler olarak oluştuğunu ve onları söze tercüme etmek için uğraştığını anlatacaktır.
1999 yılında Lancet dergisinde yayınlanan ve Einstein’ın beyninin 14 fotoğrafını paylaşan bir makalede ise ünlü bilim adamının beyninin dili işleyen bölümünün belirgin şekilde küçük olduğunu ve bunun parietal lobun olağandan daha büyük olmasıyla sonuçlandığını anlatmaktadır.
Ancak Einstein hikayesi bilinçli ebeveynliğin de çocuğun geleceği üzerindeki etkisini anlaması açısından önemlidir. Çünkü her iki ebeveyn de küçük yaşlardan itibaren farklı şekillerde çocuklarını desteklemişlerdir.
İki Kritik Dönem
Çocukların beyninin gelişiminde önemli rol oynayan iki kritik dönem vardır. Bu kritik dönemlerin ilki 2 yaşında, ikincisi ise ergenlikle yaşanır. Bu iki dönemin başlangıcında olan çocukların, beyin hücreleri (nöron) arasındaki bağlantı (sinapslar) sayıları, erişkin insandakine göre iki kat daha fazladır. Bu bağlantılar öğrenmenin gerçekleştiği yerde olduğundan dolayı, yaşamının diğer dönemlerine göre beynin daha çabuk öğrenmesini sağlar. Bu yüzden çocukların bu yaşlardaki deneyimleri, onların ilerideki gelişimlerini de kalıcı şekilde etkiler.
Kritik dönemin birinci dönemi 2 yaşlarında başlayıp 7 yaşlarında sona erer. Bu yaş aralığı çocuklar için tüm yönlerini geliştirdiği bütüncül eğitimin temeli için önemli bir olanak sağlar. Oyundan sanata, sanattan ilişkilere kadar olan tüm kaliteli deneyimler, küçük bir çocuğun gelişimini temelden etkiler.Bu kritik dönemi en iyi şekilde değerlendirmek için sizlere dört önemli taktiksel öneride bulunmak istiyoruz.
1. Derinliğe Değil Genişliğe Odaklanmak
Erken çocukluk döneminde, çocuğumuz çocuğun kısa dönemli öğrenmesine odaklanırız. Oysa anlık sonuçlara odaklanmayı bırakıp gelişimin genişliğini önemsenmek, çocuğa önemli katkılar sağlayacak bir alışkanlıktır.
Bunu yapabilmenin yolu ise, çocukları olabildiğince farklı alanlardan aktivitelerle tanıştırmaktan böylece beynin birbirinden uzak bölgelerinin uyarılmasını ve yeni bağlantılar oluşmasını sağlamaktan geçer. Bu yüzden, bu yaş dönemi çocukları müzik, okuma, spor, bilim, sanat, dil ve pek çok farklı alanlarla tanıştırmanın en doğru zamanıdır.
Çoğu zaman ebeveynler olarak, deneyim çeşitliliğinden çok, eliminin altındaki ya da bize önemli görünen tek bir etkinliğe önem veririz. Tek bir alanla uğraşmak bazen hayatımızın belli bir döneminde önemli olsa da çok yönlülük hızlı gelişen dünyada başarılı olmak için önemli bir beceridir. Çok yönlü birey birden fazla alandan aynı anda yararlanır, soyut düşünür ve yaratıcıdır.
Özellikle 2 ila 7 yaş arasındaki çocuklar farklı alanlarda deneyimlere daha fazla açıktırlar. Bu dönem, çocukların çeşitliliğini geliştirmesi için bir fırsattır; özellikle okula başladıktan sonra böyle geniş bir perspektif sağlama fırsatı bulunmaz.
2. Duygusal Zekayı Göz Ardı Etmemek
Ebeveynler çocuklarının çok okuyup, iyi matematik öğrenmelerini isterler fakat bunun yanında duygusal zeka da hayata uyum açısından çok önemli bir beceridir. Bu nedenle beyin gelişimindeki ilk kritik dönemde nezaket, empati, takım çalışması, doğa sevgisi gibi farkındalıkları öğretmek unutulmamalıdır.
Daniel Siegel ve Tina Payne Bryson, Bütün-Beyinli Çocuk’ adlı kitaplarında çocukların empati gelişimindeki basamakları şöyle anlatırlar. Empati, çocuğun duygularını fark etmesi ve adlandırmasıyla başlar. Bu yüzden bu yaştaki çocuklarda öncelikle o an olan duygularını belirlemelerini (‘’Üzgün hissediyorum’’) sonrasında ise neden böyle hissettiklerini açıklamalarını (‘’Üzgün hissediyorum çünkü sen dondurma istedim ve sen hayır dedin.’’) önemli bir gelişmedir. Ancak kendi duygularını anlayan ve yansıtabilen bir çocuk çevresindekilerin duygularını dikkate alıp anlayabilir.
Çocukları bu konuda teşvik etmenin en iyi yolu, onları günlük hayatı ve çevrelerindeki insanları gözlemlemeleri konusunda teşvik etmektir. Bu onlardaki kavrayışı geliştirecektir.
3. Küçük Yaş Öğrenme Kapasitesini İşaret Olarak Görmemek
Çocukların beyni bu kritik dönemlerde bilgiyi inanılmayacak şekilde hemen öğrenebilir. Eğer zeka, öğrenme yeteneği olarak tanımlanıyorsa, 2 ila 7 yaş arasındaki çocuklar dünyanın en zeki insanlarıdır.
Bazı araştırmalar, bu kritik dönemden daha sonra bir daha böyle etkili bir dönem daha gelmeyeceğini göstermektedir. Örneğin bu yaşlarda ikinci bir dil öğrenen çocuk ana dil kadar iyi konuşabilir; 8 yaşından sonra ise öğrenme yeteneği azalır ve ana dil kadar iyi konuşulmaz. Aynı yaşlarda, sanat eğitimi almaya başlayan çocukların sanat gelişimi çok gelişkin olacaktır. Ancak bu parlak dönem, yerini çok daha sıradan bir öğrenme kapasitesine bırakacaktır. Bu yüzden de bu dönemi doğru kullanmak önemlidir.
Örneğin Einstein’ın babası Einstein’ı mühendislik çalışmalarına dahil etmiştir. Annesi ise onu keman derslerine kayıt ettirerek müziği sevmesini istemiştir. Her iki çalışma da onun genç beynini bütünsel olarak geliştirmesini sağlamıştır. Erken çocukluk eğitimini ‘’gerçek’’ eğitimin öncüsü olarak görmek çekici gelebilir fakat bu yıllar en önemli yıllardır.
4. Öğrenme Sevgisini Teşvik Edin
Küçük çocukların öğrenme sürecinde performansa odaklanmak yerine zevk almaları daha önemlidir. Çocuklara, yeni aktiviteler ve yeni şeyler öğrenmenin zevkini, ebeveyn ve eğitimciler anlatmalıdırlar. Hataların ise öğrenmenin bir parçası olduğunu çocuklara göstermeliyiz.
Bu dönemde çocuklara yeteneklerin sadece doğuştan geldiğini söylemek yerine, yeteneklerin geliştirilebileceği ve bunun için çaba göstermesi fikri aşılanmalıdır. Eğitimciler bu aşamada çocukları ‘’çok zekisin’’ gibi iltifat ve etiketlemelerden kaçınmalı, onlara öğrenme için güvenli bir ortam sağlayarak, sürecin heyecan verici zevkini gösterip, öğrenmeyi sevmelerini sağlamalıdır.
Bu makale ilginizi çektiyse “Leonardo Da Vinci’den Çocuklara 7 Ders” adlı makalemize göz atabilirsiniz.