Yetenek Nedir? Yetenek deyince aklınıza ilk gelen isimler kimlerdir? Peki yetenek nasıl geliştirilir? Hadi dürüst olalım üzerinde çok az düşündüğümüz konular! Zihnimizi zorlasak yeteneğin ne olduğuna dair yıllar öncesinde kalmış ve fazlasıyla klişe bir tanım mırıldanır; yetenekli isimler listesinde –ilkokuldaki ezberimizden – Mozart’ı, Da Vinci’yi ve Itri’yi sayarız. Yeteneğin nasıl geliştirilebileceği konusunda ise –futbol altyapısı oluşturmak dışında- hiç fikrimiz yoktur!
Sınav Başarısına Kurban Edilen Hayatlar..
İşin ilginç yanı, yetenek geliştirme konusunun ailelerin de gündeminde olmamasıdır. Batıda akademik gelişimin çok daha önünde tutulan müzik, sanat ya da sporda çocuğun eğiliminin keşfedilmesi, desteklenmesi ve geliştirilmesi gibi önceliklerin tümü bizde bir tek şeye feda edilmiştir: Sınav Başarısına!
Sınavlar ve sınav sonuçları çocuklarımızın hayatlarının tamamını kaplar. Böylece biz; müzik, güzel sanatlar, edebiyat ya da –futbolun istisnasıyla- spor hakkında değil yeteneği en ufak bir fikri bile olmayan ama ulusal sınavlarda netleri yüksek bir kuşak yetiştiririz. Hayatı boyunca bir klasik eseri dinlememiş, merak etmemiş, neden merak etmesi gerektiğini anlamamış; kahramanlarının hayatı ıskalamadığı büyük romanların sadece özetlerini okumuş; tablolara, heykellere bakmayı öğrenmemiş bu genç kuşaklar bir kısırdöngünün girdabında bulurlar kendilerini. Sınav kazandıkça, kendi sezgilerinden, yeteneklerinden uzaklaşır; ancak bunun farkında bile olmazlar.

Aslında Bir Devlet Politikası Olmalı
Toplumun bu ilgisizliğinin nedeni büyük olasılıkla devletin de bu konuya önem vermemesindendir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Suna Kan’ları, İdil Biret’leri keşfederek yurt dışına eğitime gönderebilen devlet, bu öngörüsünü sürdürememiş, Fazıl Say örneğindeki gibi yetenek gelişimini bilinçli ailelerin ellerine bırakmıştır. Sahip olduğu tek Üstün Zekalılar Okulunu masraflarının yüksekliği nedeniyle kapatabilen eğitim bakanlığımız ise, yetenek gelişimi ve eğitimi konusunda bize pek umut vermemektedir.
Yetenek Keşfedilmez; Geliştirilir
Öte yandan aramızda yetenek üzerine kafa yoranların büyük bölümüne göre ise büyük başarılara imza atabilmenin yolu sadece tanrı vergisi özel yeteneklere sahip olmaktan geçer. Çünkü sanat ya da spor gibi bir alanda sıra dışı olabilmenin koşulu, doğuştan sahip olunan o becerilerdir. Buna göre yeteneği keşfedilen bazı şanslı çocukların hayatları değişir; becerilerinin üstüne biraz da çalışma koyup hayatlarını değiştirirler. Oysa yeni çalışmalar bu görüşün de tersini destekliyor!
Bazı insanların sıra dışı büyük yeteneklerle dünyaya geldiğini kabul etmekle birlikte, günümüz araştırmaları, bebeklerin büyük bölümünün birbirlerine denk kulaklarla, denk görsel yatkınlıklarla ya da denk dil becerileriyle yani eşit şartlarla dünyaya geldiğini kanıtlıyor.

Çocukların belirli alanlardaki yatkınlığını ya da başarısını belirleyen ise erken yaşlardan itibaren o alana dair aldıkları yönlendirme ve etkileşimleridir. Örneğin müzik konusunda bir bebeğin algılarının daha açık olmasını sağlayan, doğduğu ilk aylardan itibaren hatta henüz anne rahmindeyken ona dinletilmiş olan melodiler, seçilen parçaların niteliği, tanıştığı enstrümanların çokluğu gibi faktörler. Resme meraklı bir çocuğun görsel yatkınlığını geliştiren de ailenin görselliğe, resme, tasarıma karşı geliştirdiği eğitsel tutumlardır. Etrafında daha fazla boya, renk, tasarım nesnesi gören çocuğun plastik sanatlara, resme daha yatkın olması; daha fazla kitap okunan çocukların dil gelişimlerinin, sözcük kapasitelerinin, iletişim kurma becerilerinin yüksek olması doğal olarak gelişmektedir.
Ressam anne-babanın çocuklarının da görsel sanatlarda kendilerini kanıtlamaları, müzikle ilgilenilen ailelerin çocuklarının da müzikle ilgili alanlarda öne çıkmaları, basit bir genetik yatkınlıktan çok, çocuğu çevreleyen yaşam stili ve kültürle sağlanmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, benzeri bir yatkınlık meslek seçimlerinde de kendisini gösterir. Anne ya da babası doktor olan bir çocuğun tıp alanında ilerleme olasılığı, ebeveynleri arasında hukukçu olan bir çocuktan çok daha fazladır. Sanata ya da bilime ‘bulaşabilmenin’ en doğal yolu sanatın, bilimin tartışıldığı, konuşulduğu, yaşandığı ve üretildiği bir sosyal çevrede olmaktır.

Peki ya Ailenin Eğilimi Yoksa?
Peki ya eğer aile içinde böyle bir yetenek eğiliminiz yoksa ve çocuğunuzu bir alana yönlendirmek arzusundaysanız ne yapmanız gerekir? Bu durumda yapmanız gereken çocuğunuzdan gelen sinyalleri tarafsız bir gözle değerlendirmek ve ona olabildiğince fazla fırsat sunmaktır. Çünkü ebeveynler çoğu zaman çocuğun gerçek eğilimini görmek yerine kendi arzularını destekleyecek işaretleri toplama eğilimindedir. Yine de çoğu zaman aileler çocukların hangi alana yöneleceğini içgüdüsel olarak bilirler.