Bazı aileler çocuklarından birini kendilerine günah keçisi seçer ve yaşanan her sorundan, her aksaklıktan onu sorumlu tutarlar. Gündelik basit tersliklerden, ailenin büyük sorunlarına kadar ortaya çıkan her problemin sorumlusu hep aynı çocuktur. Bu suçlamayı çoğunlukla ebeveynlerden biri başlatır. Ailenin diğer fertleri ise önceleri garip bulsalar da yavaş yavaş bu suçlama oyununa katılırlar.
Kimler Günah Keçisi Seçilir?
Ailelerin günah keçisi olarak seçtiği çocuklar çoğu zaman farkındalığı yüksek ve duyarlı olanlardır. Bu çocuklar ailelerinde nelerin olup bittiği, hangi sorunların neden yaşandığını sezer; yaşananlar konusunda gerçekçi yorumlar yapar, aile üyelerini kendi durumlarıyla yüzleştirirler. Bu nedenle anne babalarının tepkisini alır; kızgınlıklarının hedefi haline gelir. Çoğu zaman konuşmaları engellenir, görmezden gelinirler.
Bu kızgınlığın ilerleyen basamaklarında ise çocuğun itibarsızlaştırılması gelir. Anne baba bu çocuğu suçlamak için mantıklı nedenler bulur. Bu kişi ile ilgili suçlamalar aile dışındakilere anlatılır; çocuğun “suçlarına” dair abartılı ve duygusal senaryolar yazılır. Aile seçtiği günah keçisini başkalarının da gözünden düşürmeye çalışmaktadır.
Günah Keçisi Ne Yaşar?
Peki ailesinin diğer fertleri tarafından sürekli eleştirilen, görmezden gelinen çocuklar neler hisseder? Kendilerine dönük algıları, özgüvenleri ve duyguları bu planlı yalnızlaştırmadan nasıl etkilenir? Bu deneyim kişiye nasıl farkındalıklar kazandırır?
Öncelikle böyle bir deneyimin, çocuğun başkalarını sevmeyi ve insanlara güvenmeyi öğrendiği ilk yer olan ailesinde yaşamasının derin hasarlar bırakabileceğini belirtmeliyiz. Bu hasar çocuğun gelecekteki ilişki yapısını, öz saygısını, duygusal tepkilerini etkiler. Doğal olarak çocuklar küçük yaşlarda başlarına neyin geldiğini anlayamaz; neden kendi ebeveynleri tarafından suçlandıklarını kavrayamaz. Sadece anne babaları tarafından yeterince sevilmemelerinin yoksunluğunu yaşarlar.
Ancak ilerleyen dönemlerde kişi yaşadığı duygusal kayıplarla ilgili düşünmeye ve destek aramaya başlar. İşte bu farkındalık süreci –eğer doğru yönetilirse- kişiyi dönüştürür. Hayatta karşısına çıkabilecek zorluklarla baş çıkma becerisini güçlendirir. Benlik saygısını geliştirir. En önemlisi kendisiyle barışmasını ve kendisini sevmesini sağlar. Sağlıklı büyümenin, güçlenmenin, kendi ayakları üzerinde durmanın tek yolu çocukluğun ve aile ilişkilerinin üzerimizdeki yükünü çözebilmektir. Bu süreç çoğu zaman psikolojik desteklerle anlam kazanır. Ancak şunun altını çizmeliyiz. Bu farkındalık kolay gelmez.
Kişi üzerine iliştirilmiş olumsuz etiketleri reddettiğinde, onlara eşlik eden suçluluk, utanç gibi olumsuz duygular da silinmeye başlar ve iyileşmenin basamaklarından geçer. Bu basamakları şöyle özetleyebiliriz.
Keder
Bu kavrayış sürecinin ilk basamağında kendi kişiliğimizi, ihtiyaçlarımızı fark etmek ve başkalarının beklentilerinden ayrı olarak kendimiz tanımlayabilmektir. Bu öz-farkındalık sürecidir. Ancak bu farkındalığa çoğu zaman derin bir keder duygusu eşlik eder. Kişi, çocukluğu boyunca ailesinden alamadığı – gelecekte de alamayacağı- onay ve sevgi duygusunun yokluğunun yasını tutar. Bu yas bazen aylar, yıllar sürebilir. Bu süreçte profesyonel destek alınması çok kritik faydalar sağlayabilir.
Bireyselleşme
Keder sürecinin üstesinden gelebilen kişiler ise fiziksel ya da psikolojik olarak ebeveynlerinden uzaklaşacak kadar güçlenmiştir. Kendisini ifade etmek, sınırlar koymaya başlamak, hayır demek bu sürecin en doğal basamaklarındandır.
Kendini Sevmek ve Saygı Duymak
Bu derin ve zorlu dönemin sonunda önemli bir armağan vardır: Kendini sevmek ve saygı duymaya başlamak. Böylece kişi belki de hayatı boyunca ilk kez kendisini ilk suçlayan olmaktan vazgeçer kendini savunur. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendisine zarar verecek, azarlayacak, utandıracak, suçlayacak veya başka bir şekilde dünyada güvende hissetmesine neden olacak kişi ve koşullardan uzaklaşır.
Şimdi yeni bir öğrene sürecinde geçecektir. Çevresindekilerle dengeli ve sağlıklı ilişkiler kurmayı Nasıl yakın, bağlantılı, sağlıklı ilişkilere sahip olunacağını ve bağımsızlığa veya izolasyona karşı karşılıklı bağımlılığı kucaklamayı öğrenmek bu sürecin ilk adımıdır.