Bu yazıda size kendi döneminde büyük bir devrim yaratmış, okuyucusunun ülkesine bakışını değiştirmiş ancak sonradan esen politik rüzgarların ve yaşanan kültürel erozyonun etkisiyle tarihin sayfalarında yerini almış önemli bir eserden söz edeceğiz. Belleğinde ülkenin 50’li 60’lı yıllarına dair bilgiler olanların bilebileceğin genç kuşakların ise –bırakın okumak- büyük olasılıkla adını bile duymadığı önemli bir kitaptan: Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ünden.
Mahmut Makal Kimdir? Bizim Köy Neden Böyle Önemliydi?
“Aksaray ilçesinin Nurgüz köyünde bir köy öğretmeni vardı. Adı Mahmut Makaldı. Yoksul bir çobanın oğluydu. İvrim Köy Enstitüsünü bitirmiş, yirmi yaşında iki yıllık bir öğretmendi. En büyük tutkusu okumak ve yazmaktı. İlk yazısını Varlık Dergisi’ne göndermişti. Yaşar Nabi yazmayı sürdürmesi için yüreklendirmişti. Köy yaşantısını konu alan bu yazılar belirli bir çevrenin ilgisini çekiyor ama kamuoyuna pek de yansımıyordu. Bir süredir “Bir Köy Öğretmeninin Notları” başlığı ile yazıyordu Varlık’ta.”
Tonguç’un Tedrisatından…
Engin Tonguç’un bu satırlarla tanıttığı Mahmut Makal’ın bir özelliği daha vardı. Makal, bir Köy Enstitülü olmanın yanı sıra dünyaya bakışını şekillendirecek bir ‘tedrisattan’ daha geçmişti. Makal, İsmail Hakkı Tonguç’un evinde defalarca konuk olmuş ve Tonguç’un eğitim, köy kalkınması ve Türkiye’nin gelişimine dair fikirlerini dinlemişti.
Ve ‘Bizim Köy’ Yayınlanır
Makal’ın Varlık Dergisinde yayınlanan yazıları “Bizim Köy” adıyla Ocak 1950’de Varlık Yayınevi tarafından yayınlandı. Kitabın yayınlanmasının hemen ardından o günlerde alışılmadık ölçekte bir kıyamet koptu. Tüm basın bu kitaptan söz ediyor, olumlu olumsuz yorumlar yapılıyordu. Eğitimciler, yazarlar Bizim Köy’den söz ediyor; kimi eleştiriyor kimisi de övüyordu. O güne kadar köyle ilgili yazılar yazılmıştı ama köyün içinden hiç kimse köyle ilgili gerçeği bu denli gerçekçi bir yaklaşımla yazmamıştı. Şimdi gencecik bir öğretmen köyün üstündeki örtüyü kaldırıyor, köyü olduğu gibi gösteriyordu. Hem de alışılmadık bir dil ve biçem ustalığı ile. Yankılar ve de tepkiler olağanüstüydü. Yayınevi kısa sürede dört baskı yaptı. O günler için olağanüstü bir şeydi bu. Kitap Türk yazınını klasikleri içinde yer alacak, yıllar boyu okunacak, yabancı dillere çevrilecekti.
Yeni Bir Anlatım Türü
Makal ise kitabının yayınlandığını Ocak ayı sonuna doğru kapısına arama yapmak için gelen güvenlik görevlilerinden öğrenecekti. Köy gelen Niğde Valisi İbrahim Tevfik Kutlar ise hem yazara hem de köylülere öfkeli bir konuşma yapacaktı: “Bitli misiniz?, çıplak mısınız?, aç mısınız?”
Hemen ardından Makal kitaplarıyla birlikte evinden alınarak götürüldü. Mahkeme salonundaki hakim de benzer şeyler soracaktı yazara:”Neden Türk köylüsünün gönül varsıllığını, konukseverliğini, asker sevgisini yazmıyordu da böyle sapıklıklar yapıyordu?”
Makal 30 Mart 1950’de tutuklandı. Ancak içeriye alınması kitabına ilginin daha da artmasına neden olacaktı. Kitap politik bir malzeme haline gelince Nisan ayında Makal suçsuz bulunarak salıverildi.
Önce kendisini azarlayan Niğde Valisi, sonra pek çok politikacı Makal’ın sadece kötümser karakterli bir yazar olduğu konusunda açıklamalar yaparken yazar Haziran ayınca Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından da davet edilecek ve Bayar yazara uzun uzun kendi köyünün sorunlarından söz edecekti.
Mahmut Makal: Bize Bizi En Doğru Anlatanlardan…
Peki edebiyat açısından Günümüzden bakıldığında ‘Bizim Köy’ün önemi nedir? Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Zeki Coşkun’un gazeteduvar’da yayınlanan makalesinden alıntılayarak yanıtlayalım: “Montaigne 1570’lerde Denemeler’le, Cervantes 1615’te Don Kişot’la nasıl okumalarından, yaşantılarından, gözlemlerinden hareketle mevcut olanların dışında ve onlara karşı eleştiriden yepyeni birer yazı-anlatı türü yaratmışlarsa, Mahmut Makal’ın yaptığı da tam olarak buydu.
“Belgesel anlatı”, kimilerinin “yaşantı” adını verdiği tür, henüz bilinen bir yazı türü değildir 1948/49 Türkiyesi’nde. Yaşar Kemal, henüz sahneye çıkmamış, Fikret Otyam da epey sonra sahaya çıkacaktı. (…) Refik Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri (1919), Reşat Nuri’nin Anadolu Notları (1936) var. Evet doğru. Ama tümüyle şehrin, şehirlinin taşraya bakışıyla sınırlıdır onlar. Ve dahi Yakup Kadri’nin Yaban’ı da öyle…
‘Meta-anlatı’ kavramı 70 yıl önce bu coğrafyaya henüz teşrif buyurmamış, duyulmamış, yapılmamış, görülmemiş bir şeydir. Metnin ve yazarın kendisini anlatı konusu etmesine, “modern edebiyat”ın en uç deneyimi olarak bakılmaktadır. (…)
18 yaşındaki Makal da bilmez elbet “meta-anlatı”yı. Ama yaptığı tam da budur tüm Notlar’ında. Bizim Köy’ün finalindeki MASAL GİBİ bölümü, meta anlatıya da yeni bir boyut getirir: Bizzat anlatıcı-yazar, kendisine ve metnine “yabancılaşma”yla, Brechtyen bakışla yaklaşır. Üstelik bunu geleneksel-sözlü anlatının diliyle, mazmunlarıyla yapar. Mizah,ironi ya da isterseniz post-modern deney, deyin!’
Kaynaklar:
Engin Tonguç, Bir Eğitim Devrimcisi, İsmail Hakkı Tonguç, Yaşamı, Öğretisi, Eylemi, Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği Yayınları
Zeki Coşkun, “Mahmut Makal’dan bugüne bitmeyen kavga: Bizim Köy” Ağustos 2018, gazeteduvar.com