Okulları Bir An Önce Açmalıyız!

Eğitim PolitikalarıEğitimciler İçin
okulları biran önce açmalıyız
A+ A-

Türkiye okullarını açacak mı? 15 Mart’ta derslerin başlamasıyla birlikte 1 yıl süren bu uzun okul tatili sona erecek mi? Okullarımızı açık ve güvenli tutmayı başarabilecek miyiz? Bunlar son zamanlarda hem eğitimcilerin hem de anne babaların yanıtlarını en çok merak ettikleri soruların başında geliyor.

Soruları sorma nedenimiz ise çok net: Ülkemizde bazı çocuklar  EBA’yla rahatça derslere girseler ya da  bazı öğretmenler canlı derslerle verimli bir düzen tutturmuş olsalar bile bu sistemin dışında kalan milyonlarca çocuk olduğunu biliyor, içten içe uzaktan eğitiminin çok da  yeterli olmadığını hissediyor ve çocuklarımızın okullu hayatlarına geri dönmelerini istiyoruz.

İlkokulları Açık Tutmak Ülkelerin Temel Önceliği

UNESCO verilerine göre 14 Aralık 2020 tarihi itibarıyla toplam 210 ülkeden 106’sında okullar tamamen açık, 43’ünde kısmen açık, 34 ülkede ara tatilde, 27 ülkede ise kapalıydı.

Eğitime devam eden ülkelerin çoğunun ortak özelliği ise, yaşanan Covid vakalarının yüksekliğine ve ülkelerindeki riskli sektörleri kapatmalarına rağmen okulların açık tutulması yönünde ilke kararları almış ve bu konuda çaba göstermiş olmalarıydı. Özellikle Avrupa ülkeleri ilkokulların açık tutulması, ortaokul ve liselerin ise dönüşümlü şekilde eğitime devam etmesi konusunu bir politik öncelik olarak benimsedi ve uyguladı.

Türkiye Okullarını En Uzun Süre Kapatan Ülkeler Arasında

Türkiye, 2019 yılında bir haftalık kapanma kararı ile başlayan ve ikinci dönem sonuna kadar devam eden uzaktan eğitim döneminin ardından 2020-2021 eğitim yılında da 21 Eylül, 12 Ekim ve 2 Kasım’da  kademeli olarak başlattığı dönüşümlü yüz yüze eğitimi 23 Kasım’da sona erdirmişti.

Okulları kapatma kararının ardında büyük ailelerin fazlalığı, çocukların aile büyüklerine virüs taşıma riskinin yüksekliği, taşımalı  eğitim gibi sosyo-kültürel gerekçeler olsa da ülkece içinde bulunduğumuz okulsuzluk dönemi giderek uzuyor.

MEB’in 2. dönemde yüz yüze eğitimi başlatmak konusunda net bir plan ortaya koyamamış olması da Türkiye’yi okullarını açık tutamayan ülkeler liginde şampiyonluğa doğru taşırken,  toplumsal, ekonomik alanlarda ve genç kuşakların hayatlarında telafisi zor izler bırakacak gibi görünüyor.

Bireysel Gelişimdeki Kaybı Telafi Etmemiz Çok Zor

Öncelikle, okulların kapalı olmasının çocuklarımızın akademik ve sosyal gelişimlerinden, ruhsal ve fiziksel sağlıklarına kadar olumsuz etkileri var. Ekran ağırlıklı uzaktan eğitim modeli okul öncesi yaştakiler, okuma yazma öğrenenler, ilköğretimdekiler ve özellikle de özel eğitim desteğine ihtiyaç duyanlar için verimli bir öğrenme modeli değil.

Uzaktan Eğitim, zorunlu durumlarda öğrenmeyi sürdürmek için önemli bir araç olarak görülse de nitelikli bir eğitim, içinde gerçek hayata dair bağlantılar kurmayı, sosyalleşmeyi, çocuğun öğrendiklerini test etmesini de içerek kapsamlı bir süreçtir. Uzaktan eğitim, bir okulun sağladığı ve çoğu zaman değerinin farkında bile olmadığımız sosyal kazanımları sağlayamaz. Bu nedenle uzaktan eğitim, okul hayatının yerini dolduramaz.

Sosyal Uçurum Büyüyor!

Ancak daha önemlisi çocuklarımızın büyük bölümünün uzaktan eğitime erişim fırsatlarının bile olmaması.  Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, geçtiğimiz günlerde bu sayıyı 3 milyona yakın olarak açıklamıştı. UNICEF verileri ise rakamın bunun iki katı kadar olabileceğini iddia ediyor. Çeşitli illerden gelen araştırma çalışmalarına dair veriler de öğrencilerin büyük bölümünün teknolojiye erişim sorunu yaşadığını gösterirken;  uzaktan eğitime erişmiş öğrencilerin de dersleri düzenli takip etmekle ilgili sorunlar yaşadığını biliyoruz.

Sayıları milyonlarla ifade edilen gencin eğitim dışı kalmasının etkilerini sadece akademik kayıp, bireysel gelişim eksikliği olarak ifade etmek sorunun kapsamını yanlış anladığımız anlamına gelir. Çünkü asıl görmemiz gereken bu eğitimsizlik döneminin yaratacağı sosyo-ekonomik sorunlardır.

Okulların kapalı kalma süresinin uzaması, bizimki gibi yoksulu fazla ülkelerde, nitelikli devlet okullarının verdiği eğitimle yaratılmış olan dikey hareketlilik fırsatını zayıflatırken; sayıları milyonları bulan öğrencinin eğitime bir daha asla geri dönememesi, meslek sahibi olamaması, sosyal haklarını yeterince kullanamaması ve yoksulluk zincirinin devam etmesi anlamına gelecektir.

Yılların Okullaştırma Emekleri Siliniyor

Okullariacalim.org’dan Tomris Cesuroğlu’na göre “Türkiye’deki 18,3 milyon öğrencinin %20’sinin dönmeyeceğini tahmin edersek, 3,6 milyon çocuk ve gencin eğitime devam etmeyeceği anlamına geliyor. Bu, son 30 yılda okullaşma oranlarını artırmak için yapılanlar, baba beni okula gönder kampanyaları, kardelenler, vb. hepsinin uçup gitmesi demek.”

Bu anlamıyla okulsuzluk en çok yoksul ailelerin çocuklarını, kız çocuklarını, yoksul çocuklar, eğitimsiz ailelerden gelen ve anadili Türkçe olmayan çocukları etkiliyor. Bu ailelerin seslerinin yeterince duyulmaması, ihtiyaçlarını ifade edememeleri ve çocuklarına yeterli yönlendirme sağlayamamaları önümüzdeki yıllarda önümüze çıkacak sosyal sorunlardan bir olacaktır.

Daha Yoksul Bir Kuşak Geliyor !

Okullariacalim.org’un raporunda yer alan ve Dünya Bankası tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışma pandemi sırasındaki 5 aylık okul kapanmasının bir çocuğun ömür boyu gelirinde ortalamada 16,000 dolarlık bir gelir kaybına neden olacağı, okulsuzluk arttıkça bu kayıp miktarının da artacağını da gösteriyor.

Eğitimden uzak kalma çocukların sahip olmaları gereken beceri ve yetkinliklerini de olumsuz etkiliyor. Ortaokul öğrencileri arasında o yaşta sahip olmaları gereken asgari yeterliliğe sahip olmayan çocuk sayısında %25’lik bir artış; 10 yaşına ulaştığında basit bir metni okuyup yazamayacak çocuk sayısında ise belirgin ciddi bir artış beklenmekte; bu kayıpların gelecek kuşakların mesleki yeterlilikleri de etkilemesi uzun süren okulsuzluğun sonuçları arasındadır.

Bunlar buna benze beceri kayıpları, çocuklarımız çalışma çağına geldiğinde toplumdaki asgari ve üst-seviyedeki beceri seviyesinin düşmesi ve Türkiye ekonomisinin büyümesinin yavaşlaması olarak gözlemlenecektir. Normal şartlarda da eğitim kalitesinin ülkenin gayri safi milli hasılasını doğrudan etkilediği bilinmektedir.

Bu Nedenle MEB’in okulları açmak konusunda hemen harekete geçmesi, bu konuda paydaşlarla birlikte etkili ve uygulanabilir bir plan ortaya koyması çok önemlidir.

Etiketler: okulları açalım, okulları neden açmalıyız, okulların açılması neden önemli, yeni varyant ve okullar

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin

Eğitim Kolektifi’nin Büyümesine Destek Olun!

İçeriklerimizi beğeniyorsanız daha fazla okuyucunun bize ulaşmasına destek olun.
Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin, Beğenin, Paylaşın.

Takipte Kalın!

Facebook sayfamızı beğenin ve yeni yazılarımızdan haberdar olun.

Reklam

Yazar Hakkında

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

milli eğitim bakanı olsaydım kitap
eğitim kolektifi milli eğitim bakanı olsaydım kitap satın al

Milli Eğitim Bakanı Olsaydım

Orijinal fiyat: 150 ₺.Şu andaki fiyat: 90 ₺.

Ahmet Yıldız, Ayşegül Kanal, Cem Demirayak, Gözde Durmuş, Engin Karadağ, Erdal Atıcı, Erdal Küçüker, Esergül Balcı, Fevziye Sayılan, Feyzi Coskun, Gökçe Güvercin-Seçkin, Gözde Durmuş, Hasan Aydın, M. Cansu Balcı, Meral Uysal, Mustafa Gazalcı, Niyazi Altunya, Nurcan Korkmaz, Orhan Özdemir, Reşide Kabadayı, Rıfat Okçabol, Selen Balcı, Ş. Erhan Bağcı, Vildan Özdemir
Eğitim Kolektifi Yayınları
Reklam

En Yeniler

En Popüler

Dosyalar

Reklam